26. Bölüm

11.6K 896 18
                                    

"Ne düşünüyorsun hatun?"

"Hiç... Dalmışım öyle adam... Sizi ne kadar sevdiğimi düşünüyordum."

Rüzgar gözlerime o kadar ciddiyetle bakmaya başladı ki bir an yanlış bir şey söyledim sanıp tedirgin oldum.

"Ben de seni seviyorum İnci... Biliyorsun değil mi?"

İçimde bir yerler cız etti. Bilmez miyim be adam?! Hiç bilmez miyim?!

Boğazıma oturan koca yumruyu yutmak ve sesimi bulmak için hafifçe öksürüp yerimde kıpırdandım.

"Keşke Dilan neneyle vedalaşabilseydik... Bize çok gocunmuştur."

Rüzgar benden gözlerini kaçırarak çayını yudumladı.

"Dilan neneyi annem yerine koymuştum. Ben böyle olsun ister miyim İncim? Sadece Dilan nene değil, bıraktığımız, vedalaşmadan terk ettiğimiz her bir arkadaşımız için vicdan azabı çekiyorum."

'Hay dilini eşek arıları sokmasın Ayşe İnci! Adam zaten bu konuda çok hassas, şimdi bir de sen üstüne git zaten!'

"Biliyorum. Özür dilerim. Ben sadece... amcamı bile özledim sanırım Rüzgar. Ne zamana kadar kaçabiliriz ki? Sence artık affetmezler mi bizi?"

"Bilmiyorum. Ailemi riske atacak da değilim. Gittiği yere kadar kaçacağız İnci. Gittiği yere kadar..."

Ciddiyetle ve gözlerimin içine bakarak söylediği sözler kapımızın çalmasıyla son buldu. Rüzgar ayağa kalkıp kapıya bakmak için gitti. Ben de masayı toplamaya giriştim. Dolunay hemen Güneş'in yanına gitmiş elinden tutup ona bir şeyler söylemeye başlamıştı bile. Şimdiden ağabeylik yapıyor aklı sıra!

Gülümseyerek tabakları toplarken Rüzgar'ın haykırışıyla elimdeki tabaklar yerde tuzla buz olmuştu. Neredeyse çığlık atmıştı sevdiğim adam!

"İnci kaç!"

'Hayır! Hep korktuğum an başıma gelmiş olamaz! Şimdi olamaz! Bugün çok güzel bir sabahtı!'

Yüreğim buz keserken kısa bir an dona kaldım ve hızla babalarının haykırışıyla benim gibi donup kalmış çocuklarımın yanına gittim. Beynim normalden iki kat hızlı çalışıyordu sanki! Tek bildiğim çocuklarımı korumak zorunda olduğumdu... Hayatım pahasına onları koruyacaktım. Gelen Oğuz'sa neler yapabileceğini tahmin dahi edemezdim!

Çocuklarımı çekiştirerek yatak odamıza götürüp giysi dolabının kapağını açtım. Askıdaki giysileri iki yana ittirerek Dolunay'ı oturttum dolaba, sonra da Güneş'i kucağına verdim.

"Beni iyi dinle oğlum. Buradan çıkmıyorsunuz, tamam mı? Sakın çıkmayın buradan! Eğer evdeki tüm sesler biterse ve baban ya da ben sizi almaya gelmezsek, kardeşin sana emanet! Anlaştık mı? Güneş'i koruyacaksın. Sen onun ağabeyisin, tamam mı oğlum?"

'Bunu size yaşattığım için çok özür dilerim oğlum! Böyle bir sorumluluğu sana yüklediğim için beni affet!'

Korkudan titreyen oğluma içim acıyarak baktım ama içeriden gelen bağırışmalarla beraber panikle ikisinin de sarı ipekten saçlarına bir öpücük kondurabildim. Sonra da onları karanlığa terk edip dolabın kapısını sıkıca kapattım.

"Sizi ne kadar çok sevdiğimizi unutmayın sakın!"

İçeriye doğru hızla koşarken kapıdan girdiğimde gördüğüm manzarayla kanım çekildi. Rüzgar'ın dudağı ve kaşı yediği yumruklarla patlamıştı ve iki adam onun kollarından tutmuş, biri de omuzlarından bastırıp yere diz çöktürmüştü.

Yaptım Bir Delilik [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin