27. Bölüm

12.6K 908 14
                                    

Salona geçmiş Rüzgar'ın dibinde otururken kendimi hala gergin hissediyordum. Nitekim ortam elektrik yüklü bir tel gibiydi. Herkes çarpılmaktan korkar gibi diken üstünde oturuyordu.

Güneş'im babasının boynuna öyle bir sarılmıştı ki biraz daha sıkarsa Rüzgar'ı rahatlıkla boğabilir gibi duruyordu. Dolunay'sa benim kucağımda yüzünü boynuma gizlemiş saçlarıma asılmıştı. Rüzgar bir koluyla kızımızı tutarken diğer kolunu da arkadan belime dolamıştı. Karşımızdakiler de koltukların ucuna oturmuş her an kalkıp gidebilir gibi duruyorlardı.

Anlayacağınız hemen biri konuşmazsa çığlık atmak üzereyim!

"Ihm..."

Konuşmaya başlayacak gibi duran amcamla tüm kafalar ona döndü. Hatta çocuklarımız bile ürkekçe bakmaya başlamışlardı.

"Eee... Nasılsınız?"

Gözlerimi iki defa kırpıştırıp balık gibi ağzımı açıp kapattım. Az sonra da hava durumunu mu soracak acaba?

"İyiyiz."

Cevap veren Rüzgar'ın yüzünün yarısını boyamış kanına baktım. Yer yer morarmaya başlamış yüzüne bakıp yüzümü buruşturdum.

'Evet. Kesinlikle iyi değiliz!'

"Hım... Saçların siyah olmuş Rüzgar?"

Selin'in ortama hiç uymayan aşırı neşeli sesiyle bu kez bütün başlar ona döndü.

"Ben boyuyorum."

Bu sefer ben cevap vermeliyim gibi gelmişti.

"Evet, tabi. Yani kuaföre gidecek hali yok ya!"

Ardından attığı kahkaha giderek kesildi ve sonra söndü.

Biliyor musunuz bu kadar gerilim bana çok fazla geldi!

"Savaş bey... Siz şimdi bana, Rüzgar'a ya da çocuklarıma bir zarar vermeyeceksiniz değil mi?"

Rüzgar'ın belimdeki eli aniden kasılınca yerimde kıpırdandım ama gözlerimi Savaş Mirova'ya dikmiştim bile.

"Hayır. Size yemin ederim amacım kesinlikle hiçbirinize zarar vermek değil."

"Peki öyleyse."

Derin bir soluk verip saçlarımı kucağımdaki Dolunay'ın ellerinden kurtardım. Eğilip Güneş'i de Rüzgar'ın boynundan söküp el ele tutuşturdum ve köşedeki oyuncaklarının olduğu yere oturttum. Yavrularım ne kadar korktuysa gıkları bile çıkmıyordu.

Herkesin beni izlediğinin aşırı farkında olarak bu sefer içeri gidip bir havlu getirdim ve ılık su dolu bir tasla beraber yaralı Zeus'umun yanına bıraktım.

Bir tepsiye çayları da hazırladıktan sonra sanki her şey normalmiş gibi misafirlerime çay ikram ettim. Tek fark herkesin nefes almaktan korkmasıydı. Rüzgar'la benim çayımı da sehpaya bıraktıktan sonra Rüzgar'ın karşısına oturdum ve yüzündeki kanları havluyla silmeye başladım. Konuşmaya başlamadan önce Rüzgar'ımın çatık kaşlarını işaret parmağımla düzeltip gülümsedim.

"Evet. Artık biri anlatmaya başlasa iyi olur."

Birazcık daha sessizlikten sonra Savaş Mirova'nın sesini duydum.

"Sanırım en baştan başlamam gerek."

Rüzgar'la senkronize başımızı sallarken yengem de burnunu çekmeye başladı.

"Ayşe... Senin baban Sarp ve ben eski arkadaştık. En iyi arkadaş. Kadere bakın işte, seni doğduktan sonra ilk defa gören oğlumun sözleri hala kulaklarımda... O zaman dört yaşlarındaydı. Senin sarı saçlarını okşayıp 'Sarp amca, ben bu kızla evlenicem!' demişti."

Yaptım Bir Delilik [Tamamlandı]Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin