İkiz/1

41 1 2
                                    


~Buğra'dan~
"Buğraa! Getirtme beni oraya! Kalk artık!"
"Of tamam kalktııımm!"
Diye bağırıp pandalı pofuduk terliklerimi giydim. Ne var yani, erkeğiz diye pofuduk terlik giyemeyecekmiyiz? Ayrıca panda takıntım var, pandalarımdan asla vazgeçemem. Tamam, kabul ediyorum, tuhaf bir kişiliğim. Ayağımı yere vura vura lavaboya gittim. Elimi yüzümü yıkayıp lavabodan çıktım.
"Buse'yi uyandırdınmııı?!"
Diye aşağıya bağırdım. Cevap çok gecikmeden Buseden geldi.
"Ben çoktan uyandım şekerim."
'Off' layarak aşağıya indim. Mükemmel bir kahvaltı sofrası bana otuziki diş sırıtarak bakıyordu. Masaya yüzümü buruşturarak baktım. Ne kadar güzel görünsede sabah hemen uyanınca birşey yiyemiyordum işte. Buse ise bilmem kaçıncı krebini yerken bana sinsice sırıtıyordu. Buse, benim birtanecik ikizim.
"Abiye öyle sırıtılırmı Buse? Ayrıca şekerimde denirmi hiç?"
Buse ne kadar kabul etmek istemesede ben ondan 2 dakika önce doğmuşum. 2 dakika 2 dakikadır.
"Kes sesini canım."
"Hem sen kaçıncı krebini yiyorsun bakayım? Kilo mu aldın sen?"
Buse bana en pis bakışını atarken, bende ona pis pis sırıttım.
"Buğra, uğraşma benim kızımla."
"Ayy senin kızına kalmadık. Neyse ben odamdayım."
"Buğra, oturda birşeyler ye. Her sabah aynı şeyi yapıyorsun."
"Anne anlamıyormusun, sabah uyandığım gibi birşeyler yiyemiyorum. Ben okulda yerim birşeyler sen merak etme. Ayrıca babam nerde?"
"Acil işi çıkmış, bugün erken gitmesi gerekti."
"Peki."
Deyip merdivenlere yöneldim. Odama girdiğimde dolabı açıp hardal sarısı dar bir pantolonla, beyaz, kaslarımı belli eden bir t-shirt giydim. O kasları yapmak için geçen sene ebem ağlamıştı. Saçlarımı ellimle arkaya itip dağınık bir şekilde durmasına izin verdim. En sevdiğim parfümümden biraz sıkıp, çantamı almak için dolabı tekrar açtım. Adidastan çok beğenerek aldığım hardal sarısı sırt çantamı çıkardım. İçine gerekli olan kitap ve defterleri koyduktan sonra içine cüzdanımı ve yedek t-shirt koydum. Çantanın fermuarını kapatıp elime aldım. Beyaz adidas spor ayakkabılarımı da giydikten sonra aşağıya indim.
"Busee! Çabuk ol!"
"Off tamam ya geliyorum!"
Diye bağırdı. Beş saatte gelemeyeceğini tahmin ederek odasına girdim. Beklediğim çiçekli iç çamaşırlı bir Buse değildi tabii. Buse çığlık atarken ben kahkahalarla güldüm.
"Hayvan herif, pislik! Defol git, küfür ettirme insana sabah sabah!"
"Busecim sen abinden mi utanıyorsun? Ayy kıyamam. Yerim kii."
Deyip kahkahalarıma devam ettim. Buse gelip sırtıma bi tane indirince hızlıca odadan kaçtım. Buse odadan çıktığında
"Çiçekli çamaşırlarına bayıldım."
Deyip onu iyice sinir ettim. Koltuktaki yastığı bana atarken
"Hayvan heriff! Pis sapııkk!"
Diye cırlamayıda ihmal etmedi. Gülerek bana attığı yastığı tutup hızlıca ona geri gönderdim. Buse yastığı yerine koyarken hala daha somurtuyor, bana pis bakışlar atıyordu.
"Konuşmuyorum ben seninle. Bide abinim diye hava atıyordun böyle abimi olur be? Tek bildiğim benimle dalga geçmek senin."
Deyip dudağını büzdü.
"Kıyamazmış abisi ona! Kız ben seni yerim kii! Küstünmü sen bana? Tamam tamam özür dilerim. Barıştıkmı?
"Bi daha yapmayacaksın ama?"
"Tamam bak söz yapmayacağım."
"Anne biz çıkıyoruz!"
"Tamam geldim geldim."
Deyip telaşlı telaşlı inen annem göründü merdivenlerden. Bizi dışarı çıkardıktan sonra ikimizide öpüp kapıyı kapattı. Buseye
"Atla."
Dedikten sonra bende arabaya bindim. Gaza bastım ve okulun yolunu tuttuk. Okula gelince arabayı uygun bir yere park edip arabadan indik. Bahçeye girdiğimizde bizimkileri gördük. Hepsi birden hayvan gibi el sallamaya başladılar. Abi görmüyoruz zaten biz, körüz ya biz. Buseyle bizimkilerin yanına gittik.
"Ulan biz zaten sizi görmüyorduk. Hayvan gibi hepiniz el sallıyorsunuz. Körmüyüz olum biz?"
"Ayy Buğra ne çok abartıyorsun. Alt tarafı bir el salladık."
Dedi Emre. Hepsi başlarını sallayarak onayladıklarını belli ettiler. Gözlerimi devirip
"Sizede birşey söylenmiyor."
"Ee tabi söylemiyecen."
Dedi ağzını yaya yaya Alev. Şu kız niye şöyle konuşur bazen?
"Alev sen sus, sen öl hatta. Kaç defa daha söyleyeceğim, ağzını yayarak konuşmayı kes diye. Sinir oluyorum, anlamıyormusun?"
"Amacımda o ya zaten."
Deyip kahkaha attı.
"Ne komik ya!"
"Buğra ne sinir bu sabah sabah?"
Dedi Savaş.
"Bilmem. Sinirlimiyim ben?"
Hepsi gözlerini devirip
"Sence?"
"Of yetti ya sabah sabah abi. Bi sesinizi kesinde kafamızı dinleyelim."
Diyerek noktayı koydu Buse.
"Neyse ben kantine gideceğim. Yine her zamanki gibi sabah kahvaltı yapmadım."
"Bende seninle geleyim. Geç uyandım, kahvaltı yapamadım."
Dedi Emre. Başımla onayladım. Yavaş yavaş kantine yürümeye başladık.
"Abi benim bi sıkıntım var, diğerlerinin yanında söyleyemedim. Sen benim en iyi arkadaşımsın sana söylemek istedim."
Durdum ve Emreye döndüm.
"Lan noldu, ilk defa seni böyle görüyorum?"
"Abi bak kimseye söylemeyeceksin?"
"Tamam söyle Emre."
"Ama bu belkide arkadaşlığımızı bile zedeler."
"Emre saçmalıyorsun. Söyle artık!"
"Tamam. Bak....kızma ama...hamam böcekleri gıdıklanırmı?"
Deyip kahkaha atmaya başladı. Ona ters bir bakış attım.
"Oğlum sen ölmemi felanmı istiyorsun? Lan abi ödüm bokuma karıştı! Beyin özürlü! Aptal domuz!"
"Domuzmu? Ahaa! Ya Buğra yapma ahaa!"
Deyip kahkahalarını arttırdı. Domuz mu? Onu ne zaman söylemiştim ya ben? Bende kahkahalarına eşlik ettim.
"Domuz? Valla o benden mi çıktı? Ahaahaa!"
"Bende şaşırdım. Domuz? Bu yakışıklı kankan ve domuz?"
"Ayrıca o espride eskide kaldı söyleyeyim. Ama açıkçası 'Buse'ye aşık oldum' diyecek diye düşündüm."
"Buse ve ben? Ben ve Buse? Ben Buse'ye aşık olmak? Aşık olmak ben Buse'ye? Ben Buse'yi sevmek? Sevmek ben Buse'yi? Olmak aşık ben..."
"Olum yeter saçmaladın lan iyice. Neysede bu kantin sırası ne böyle? Neyse hallederiz şimdi."
Deyip en önlerdeki iki kıza
"Bu yakışıklılara yer verirmisiniz kızlar?"
Deyip en çekici bakışımı attım.
"Elbette, geçin önümüze."
Deyip gülümsediler. Bende gülümsedim.
"Teşekkür ederim kızlar."
Deyip Emreyle önlerine geçtik. Yakışıklı olunca kantin sırasında en öne geçmek bile kolay. Ego var biraz abi naparsın. Sıra bize geldiğinde iki tane karışık tostla iki tane lipton ice tea şeftali istedik. Emrenin ısrarlarına aldırmadan ikimizin borcunu da ben ödedim. Masalı bir banka oturduk.
"Teşekkür etmek isterdim ama aramızda bunun bir lafı olmadığını bildiğim için teşekkür etmiyorum."
"Ahaaha. Lafı olurmu hiç canım."
Deyip dalga geçtim.
"Aslına bakarsan bu uzun konuşmayı yapıcağına, teşekkür etseydin ya."
"Tamam Buğra bir dahakine öyle yaparım."
Deyip güldü. Bende güldüm.
"Şakaydı."
"Biliyorum."
"Bildiğini biliyorum."
Deyince yine güldük.
"Zilin çalmasına az kaldı. Hadi sınıfa gidelim."
"Peki."
Deyip ayağa kalktım. Çöpleri elimize alıp çöpe attık. Okul binasına girince sınıfımıza yürüdük. Sınıfa girip yerlerimize geçtik. Savaş, Buse ve Alev sınıfa gelmişlerdi bile. Buse ve Alev benim önümde oturuyorlardı. Bende tek başıma arkada. Benim arkamda ise Savaş ve Emre oturuyordu. Buse
"Biz Alevle tuvalete gidiyoruz, geliriz birazdan."
Dedi. Bizde başımızı 'tamam' manasında salladık. Yerime geçip çantamı sıraya attığım sırada sıranın üzerinde toz pembe bir çanta olduğunu gördüm. Şaşırıp saçlarımı karıştırdım.
"Abi ben tek oturmuyormuydum? Bu çanta ne ayak?"
"Aa harbi lan."
O sırada gözüm sınıfın kapısına ilişti. Bizim sınıfta hiç görmediğim yeni bir kız giriyordu sınıfa. Kızı şöyle bir süzdüm, sarı saçları ve açık mavi gözleri vardı. Üstünde hafif göğüs dekolteli, toz pembe mini bir elbise vardı. Makyajı azdı, doğal gözüküyordu fakat fazlasıyla güzeldi. Benim sırama geldiği zaman çantanın ona ait olduğunu anladım.
"Merhaba."
Dedi utangaç bir şekilde.
"Selam, bu çanta senin sanırım?"
Diyerek bir kaşımı kaldırdım.
"Imm, şey evet. Kusura bakma ben çanta göremeyince burada kimse oturmuyor sanmıştım. Sorun olacaksa, başka yere oturabilirim?"
"Zaten tek boş yer burası. Ayrıca sorun değil, oturabilirsin."
"Çok teşekkürler, ben bu okula yeni geldim, anlamışsındır zaten. Çok saçmaladım değilmi? Eminimki salak olduğumu düşünüyorsundur."
"Benim gibi yani?"
Deyince ikimizde güldük.
"Bu arada ben Deniz."
"Memnun oldum. Buğra."
Deyip gülümsedim. Arkama dönüp
"Bunlarda benim arkadaşlarım; bu Savaş, bu da Emre. Buda Deniz."
"Abi biz sabahtan beri burdayız,adını duyduk yani."
Emre bunu deyince gözlerimi devirdim. Uyuzluk yapmasa olmaz.
"Emreye merhaba de Deniz."
"Merhaba Emre."
Gözlerimi birkez daha devirince gülmeye başladı. Çok güzel güldüğünü itiraf etmeliyim. Bu sefer hepimiz gülmeye başladık. O sırada sınıfa Buse ve Alev girdi. Alev'in surat ifadesi birden değişti, suratı asıldı.
"Buğra, bu kız kim?"
Dedi sanki iğreniyormuş gibi yüzünü buruşturarak.
"Merhaba ben Deniz, okulda ilk günüm."
Deyip elini sıkması için elini uzattı. Alev elini sıkmak yerine ters bir bakış atarak
"Aman, ne güzel."
Dediğinde Deniz'in şaşırdığını fakat bozuntuya vermediğini farkettim. Buse Alev'e ters bir bakış atıp Deniz'in boşta kalan elini sıktı ve
"Tanıştığımıza sevindim, ben Buse. Buğranın ikiziyim. Ayrıca Alev'e bakma sen, o böyledir."
Diyerek gülümsedi. Alev bu sefer ters bakışlarını Buse'ye gönderdi. Deniz hafifçe gülümsedi. Kapının açılmasıyla fizik hocası içeriye girdi. Fizik en sevmediğim ders olsada Derya Hoca'yı gerçektende seviyordum. Ayrıca bizim sınıf öğretmenimizdi.
"Oturabilisiniz çocuklar. Bugün ders işlemeyeceğiz, defter ve kitaplarınızı kaldırabilirsiniz. Diğer sınıflardan fazlasıyla öndeyiz. Bugün size proje ödevinizi anlatacağım. Ayrıca sınıfımıza yeni bir arkadaşımız katıldı."
Diyerek Deniz'e gülümsedi.
"Bize kendinden biraz bahsedermisin Denizcim?"
Dediğinde Deniz ayağa kalktı.
"Merhaba, ben Deniz. Ailemle buraya Ankara'dan taşındık. Iyi anlaşacağımızı umuyorum."
Diyerek gülümsediğinde Alev'in
"Tabii."
Diye mırıldandığını duydum. Neyi vardı bu kızın bugün?
"Oturabilirsin Deniz. Şimdi çocuklar, bu ders boş geçmeyecek tabii ki. Dediğim gibi, size ödevinizi anlatacağım."
Dediğinde gözlerimi devirmeden edemedim. Ödevden nefret ediyordum, özelliklede fizik ödevinden!
"Pekala çocuklar, bu ilk olarak bir grup ödevi. Herkes en fazla altı kişilik gruplar oluşturacak, aslında ilk başta ben seçmeyi düşündüm, fakat sizin sevdiğiniz kişilerle ödev yapmanızın size katkısının daha büyük olacağına karar verdim. Her neyse, ilk olarak kitabımızdan her hangi bir konu seçeceksiniz, konu farketmez. Bu konu hakkında araştırma yapacaksınız, bana iki sayfa yazı getirirseniz olacakları biliyorsunuz, ve ayrıca konu hakkında bir de deney düzeneği istiyorum sizden."
Oha, ödev çok fazlaydı. 'Neyse Buse yapar' diye düşünerek sırıttım ve öndeki Buse'yi dürttüm.
"Ödev işi sende yavrum."
Diyerek göz kırptığımda el işareti çekip
"Bok yiyin. Nah yaparım ben sizin ödevinizi."
Deyip şirince sırıttı. Arkadan biri sırtımı deşercesine parmaklayınca arkamı dönerek
"Daha kaç defa söyleyeceğim Emre? Sırtımı deştin, öküz!"
"Abi bırakta bu ödev ne lan?"
"Bende ne bok yiyeceğimi bilmiyorum, Buse bu sefer kesinlikle tek başına yapmaz bu ödevi. Kızada gına geldi artık, Derya Hocanın grup ödevlerini tek yapmaktan."
"Buğra önüne dön hemen. Fısıldaşıp durmayın."
"Pardon hocam."
Deyip gülmesini tutmaya çalışan Emre'ye tıslayarak
"Hep hoca bana kızıyor, kasıtlı mı yapıyorsun?"
"Yeter ya dön önüna Buğra, hocayı anlayamıyorum sizin yüzünüzden, Emre sende bi kapa çeneni."
Diyerek sertçe çıkıştı Savaş.
"Aha ineğimiz de geldi. Bizim tatlış minik mööcüğümüz, atarlanma hemen."
"Buğra, dön önüne."
"Tamam dostum, sen haklısın, sakin ol."
Diyerek önüme döndüm. Ciddi manada sıkılıyordum. Tek başına oturmanın sıkıntıları....derken artık yanımda Deniz vardı değilmi? Ona döndüğümde bana bakarak gülümsediğini gördüm.
"Minik inek ha?"
"Ya, Savaş işte."
Diyerek saçlarımı tekrardan karıştırdım. Bi kızla konuşurken bunu yapıyordum, nedenini bende bilmiyorum. Aklıma gelen şeyi aniden söyleyiverdim
"Belki sende ödevde bizim grupta olmak istersin, ha?"
"Aslında, kimseyi tanımıyorum ve...bunu kabul edebilirim."
Diyerek kocaman güldü. Bende aptalca sırıttım.
"Buğra, aramıza tanımadığımız kişileri almadığımızı sanıyordum?"
Diyen Alev'e baktığımda çok öfkeli görünüyordu.
"Senin neyin var Alev? Seni anlıyamıyorum?"
"Ah, sanırım gözlerin onu anlamaya çalışmaktan beni anlayamadı."
Diyerek hızlıca önüne döndü. Bugün onu gerçektende anlıyamıyordum. Deniz kulağıma fısıldayarak
"Aranızı bozmak istemem, Alev için sorunsa ödevi başka kişilerlede yapabilirim, sorun değil, gerçekten."
Dediğinde omuz silkip umursamamaya çalışıyormuş gibi davrandığını, ancak gözlerinin çok derinlerinde hüznü görmemle kalbimin tuzla buz olması bir oldu.
"Hayır, saçmalama. Alev'i takma sen. O böyledir, yeni tanıştıği kişilere böyle davranır ancak sonra çok iyi olur, merak etme sen."
Diyerek göz kırptım.
"Teşekkür ederim."
Diye fısıldadığında kalbim yeniden birleşti. Kızları mutlu etmeyi seviyordum, onların üzgün olmasına katlanamıyordum. Ayrıca Alev meselesi vardı. Onunla teneffüste konuşmayı aklıma not ederek ilgimi tekrardan hocaya verdim.
"...........size iki hafta müddet çocuklar. Bence yeterli bir süreç."
Dediğinde bütün sınıf itiraz etti.
"Pekala çocuklar, sizi kırmıyorum, üç hafta olsun madem."
Diyerek bütün sınıfı rahatlattı.
"Şimdi serbestsiniz, on dakika kaldı, lütfen gürültü yapmayın."
Dediğinde Alev'i dürttüm.
"Noldu?"
Diyerek arkasını dondüğünde
"Teneffüste bahçede olacağım, seninle konuşmam gerekiyor, ikimiz."
Başını 'tamam' manasında sallayarak önüne döndü.
"Siz Alev'le sevgili felanmısınız?"
Diyen Deniz'e şaşırarak döndüm.
"Hayır, buda nereden çıktı?"
"Bilmem, ne zaman seninle konuşsam bana delici bakışlar atıyor, sanki 'seni gebertirim' diyen sevgilisini korumaya çalışan kızlar gibi."
"Alev'le kardeş gibiyiz, ama hayır, sana öyle gelmiştir."
"Pekala, bana öyle gelmiş olmalı."
Diyerek önüne döndü. Arkadakilerin ne kaynattığına bakmak için döndüğümde el kızartmaca oynadıklarını gördüm. Gülerek
"Ne zaman büyüyeceksiniz siz?"
"Kanka, canımız sıkıldı napalım?"
"Bende oynayayımmı?"
Dedim şımarıkça.
"Gel."
"Bende oynasam?"
Dedi Deniz, gülerek.
"Hayvan gibi vuruyor bunlar Deniz, bence hiç bulaşma."
"Ama canım sıkıldı."
"Pekala, sen bilirsin, uyarmadı deme de sonra."
Diyerek güldüm. Buse yanımıza gelip, Emreyle Savaşın sırasına hoplayarak oturdu. 'Acaba götü acımadımı?' diye düşünmeden edemedim, abi kalbi işte, naparsın.
"Vay eşşekler, bizsiz el kızartmaca ha?"
"Sizsiz canım."
Diyerek sırıttım.
"Aptal. Bizide alın. Alev oynuyorsun değilmi?"
"Canım istemiyor Buse, siz oynayın."
Diyerek kafasına sıraya koydu. Başı ağırıyor gibi duruyordu.
"Alev sen iyimisin? Bugün kötü gözüküyorsun."
"İyiyim ben siz oyunuza bakın, dün çok içtim, uykum var sadece."
Omuz silktim. Oyun bittiğinde hepimizin elleri kıpkırmızı olmuştu, eşşekler Deniz'e çok yüklenmeyin dediğim halde kızın cılkını çıkartmışlardı.
"Eşşekmisiniz olum siz, hadi siz erkeksiniz de biz kızız, az yavaş olsaydınız ya! Öküz gibi vuruyorsunuz!"
"Pardon Buseciğim, sen alıştın sanıyorduk."
"Ben alıştımda hadi Denizede aynı şekilde yüklendiniz, boz ayılar!"
Diyerek yanımızdan gitti. Zil çaldığında bahçeye gittim. İki dakika sonra Alev'de yanıma geldi.
"Senin derdin ne Alev?"
Diyerek uzatmadan direktmen konuya girdim. Alev ne dediğimi anlamamış gibi yaparak
"Neyden bahsediyorsun, anlamadım?"
Diyerek saf ayaklarına yattı.
"Deniz'den bahsediyorum, kızla ne alıp veremediğin var anlamıyorum! Sana hiçbir şey yapmadı o!"
"Neden onu bu kadar çok koruyorsun? Onu seviyormusun yoksa? Eminim o da seni sevi.."
"Kes sesini!"
"Artık gözünde bir hiçmiyim Buğra! Belkide gözün birtek Deniz'i gördüğü için beni göremiyorsundur!"
"Alev, saçmlıyorsun! Öfkelenmeye başlıyorum!"
"Ah, gel bide istersen tokat at! Birtek bana bağırıyorsun değilmi! Belkide ben gözünde bir hiç olduğum için seni öfkelendiriyorumdur! Ne zamandan beri yanımıza tanımadığımız kişileri alır olduk?"
Diye bağırarak çekip gitti. Sinirlenmiştim, ellerimi saçlarımden geçirdim. Cidden bu neydi böyle?

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Aug 01, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

İkizHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin