"Pekala," dedim kendi kendime. "sakin olursam bugünü atlatabilirim! Atlatabilirim!"
Tam o sırada bir sümkürme sesi tüm konsantrasyonumu bozdu ve iç sesim bile beyaz bayrağı havaya kaldırdı.
Nah atlatırsın.
Beynim yine moralime limon sıkarken bakışlarımı Onur'a ve onun etrafında dağ oluşturmuş sümüklü mendillere çevirdim. Odanın ortasında, kıyıya vurmuş balık gibi çırpınıyor ve de ağlıyordu.
"Ühüüüüüüüüüüüüü!" diye bir inleme daha koyup uzunca sümkürdü, ben ise ağlamak üzereydim.
"A-ağlama-" demeye kalktığım an gözlerinden ateşler fışkırtarak bana baktı ve daha sesli ağlamaya başladı.
"Aa yeter!" diye bağırdı Damla karşı taraftan. Ayağa kalkmış o kızgın surat ifadesini takınmıştı. "Sabahtan beri ağlıyorsun Onur, yeter!"
"Yetmeeez! Bu çile bitmeeeez!" Onur'un kolu peçete dağlarından birine çarptı ve sümüklü peçeteler dört bir yana dağıldı.
"Alt tarafı sevgilinden ayrıldın, dünyanın sonu değil bu. Kendine gel! Kulaklarım duymuyor artık senin bağrışmaların yüzünden." Onur'un tepesine dikilip yakasından kavradı ve onu sarstı. "Bir daha sümkürüp anırırsan seni camdan aşağıya atarım!"
Damla'nın çıkışıyla Onur susup dudak büzdü. Dudakları titriyordu, aynı küçük bir bebek gibi davranıyordu. Üç yıllık sevgilisinin onu terk etmesinin şokunu atlatamamasını anlayabiliyordum ama sabahtan beri başımızın etini yiyordu, bunu anlamıyordum. Resmen hayat enerjim dibe vurmuştu.
"Bak ne diyeceğim," Kalkıp bende yanlarına gittim. Damla hala onu sarsıyor, Onur ise üzgün ifadesiyle, gözlerini kapatmış her şeye razı duruyordu. "gidip biraz hava alalım, ne dersin ha?"
"İste-" Tam itiraz edecekti ki Damla onu silkeleyiverdi ve bunun üzerine Onur dudağını ısırdı.
"Cadılar, pislikler," diye mırıldanırken Damla'm, Kurtarıcı'm onu pat diye bıraktı.
"Yemin ediyorum Efdal'e şükrettim seni bu halde görünce!" Damla sinirli sinirli söylendi.
"Pişt, laf yok benim sevgili yarıma haa!" Ona parmağımı sallarken Onur'u ayağa kaldırdım. Müslüm Baba açıp bir duble diye masaya oturan ama o masadan kalkamamış bir havası vardı. Her halükarda bitikti. "Hadi Baha'm benim, git biraz yüzünü yıka kendine gel. Bak açık hava sana da çok iyi gelecek, eminim."
Onur köpüş yavrusu gibi suratıma bakındı, daha sonra da istemeye istemeye lavaboya doğru ilerledi. O gider gitmez, Damla bir yastığı kaptığı gibi arkasından fırlattı.
"Ay yemin ediyorum ben adetliyken bu kadar çekilmez olmuyorum be! Rica ediyorum terk etmesinler şu çocuğu kurdeşen dökeceğim ne bu ya?" Söylene söylenen koltuğa oturduğunda içimden Kurtarıcım'a hak vermeden de edemedim hani..
On altı yaşındayken terk edildiğinde salak gibi içmeye kalkmış, sonra da sarhoş olup annesinin en sevdiği halının üzerine kusmuştu. Yakalanması yetmemiş, annesi bir de halıyı ona temizletmişti. Öyle bir şapşallıktı onunkisi.
"Bu yine aklının başında olduğu zamanlardaki hali. Sen birde bu karakteri, ergenlik zamanlarında hayal et." Oflayıp yerdeki sümüklü peçete yığınına bakındım.Bunları da ona toplatmalıydım!
"Ay yok hayal etmek istemiyorum, kalsın vallahi!" Damla sinirle kaşlarını çatmıştı ki, Onur saçlarından su damlaya damlaya lavabodan çıktı. Yüzünü değil kafasını yıkamıştı resmen.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
FAVORİ
Novela JuvenilCevahir Cemre, ruhu eskilerde kalmış bir pısırık, dili değil beyni sivri olan, iflah olmaz bir âşıktır. Okulun en popüleri, şehrin örnek evladı, sadece onun değil herkesin favorisi olan Taylan Nediz'e sırılsıklam âşıktır fakat... Onunki umutsuz bir...