Yarın sabah erkenden kalkıp alış-veriş'e gittik.Lonfa her zaman olduğu gibi dükkanlarında da şıklığını göstermişti. Bu kabilenin galiba hiçbir alanda eksiği yoktu.
Dünyaca ünlü markaların olduğu bir sokakta yürüyorduk. Lonfa kabilesi çok gelişmişti. Gerek moda gerek teknoloji hatta yemek zevkleri bile aşırı gelişmişti. Bununla da sınırlı değildi tabii. Turizm, ticaret, eğitim, sanat, hobi alanları, yetişkin/çocuk eğlence alanları olarak da bayağı ilerlemişti.
Buraya rahatlıkla mega kent diyebilirdiniz. Kabile demezdiniz de şehir derdiniz. 21. Yüzyıl koşullarında zaten kabilelerin kabile şeklinde kalmasıda mümkün değildi ya. Neyse.
İnsanlık soyunu neredeyse bitirecek bir savaş gerçekleşmişti. Bütün ülkeler yıkılmış,ülke insanlarının çoğu ölmüştü. Haliyle üretim yavaşlamış. Her şey üç yüz küsür yıl gerilemişti.
Yaklaşık on yıl sonra küçük küçük kabileler kurulmuştu. Ve gelişme çağı başlamıştı.
Gelişmenin bu hızına yetişebilen kabileler hemen büyümüş ve kendi kabile kültürlerini oluşturmuşlardı.
Bu hıza yetişememiş olan,geri kalanlar ise... Sömürge olmuşlardı..
Mirandanın bizi çekiştirmesiyle devasa bir mağzaya girdik. Mağza da hayatımda görüp görebileceğimden fazla kıyafet vardı. Ben ağzım açık olanları izlerken, kızlar kıyafet seçmeye başlamışlardı. Ama ben çok önemli bir şeyi unutmuştum.
Param yoktu.
Yinede kıyafetlere bakmaya başladım. Resmen mağzanın büyüsüne kapılmıştım.
İşte tam o sırada beyaz çok güzel bir elbise gördüm. Hemen elbisenin bedenini alıp denemeye gittim.
Elbisenin üstü, üst bedenime hafif yapışıyordu ve kol kısmı dantelliydi. Altı ise ona tezat oluşturacak şekilde uçuş uçuştu. Fiziğime de yakışmış olan elbiseden ayrılmadan önce kızlara göstermek istedim.
Dışarı çıktığımda her kes bana bakıyordu. Çok fazla ilgi çekmemeye çalışarak kızları bulmaya gittim.
Mağza o kadar büyüktü ki onları ararken yaklaşık on dakikamı kesin harcamıştım. Ama en sonunda bir elbise yüzünden tartışan Miranda ve Lina'yı görmüştüm.
Kavgaları o kadar komikti ki durup onları izlemeye başladım..
"Ahh.Miranda anlamıyor musun? Bu elbise en çok sana yakışıyor hayatım. Benim fiziğime uygun değil."
"Hayır Lina al işte cuk oturdu tamam mı?? Burada yarım saattir bu elbisenin sana mı bana mı daha fazla yakışacağını konuşuyoruz ve Blassom'u bulmamız lazım ve-"
Bu tarafa doğru döndüğünde beni gördü ve tepkisi beni bir daha güldürdü.
" Blassom?? Hayatım ne kadar güzel olmuşsun. Resmen senin için dikilmiş. Lanet olsun biz niye bu kadar güzel değiliz Lina?"
" Aman tanrım Blassom bu- bu sen misin??"
"Kızlar teşekkürler ama bu elbiseyi çıkartmam lazım. Yani a-aslında beğenmiştim ama,"
"Param yok." Dedim üzgün ve mahçub bir şekilde.
"Ahh blassom şaka yapıyor olmalısın burası Lonfa ve babamın hesabında yeni bir kabile inşa edecek kadar parası var. Üç beş kuruşu dert edecek değil ya" diyip göz kırpan Mirandaya içtenlikle gülümsedim.
Ne kadar Mirandanın parasını almak istemesem bile elbiseyi çoktan almıştık. Tabi bunun bu gün balo olması ve bu iki çılgın kızın bana yavru köpek bakışı atmasınında büyük etkisi vardı...
•••
Bölümleri biraz geç yazıyorum ama anca toparlıyorum. Bir de kurgusu kafamda tam oluşmadı bunun da etkisi var.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Unique|EŞSİZ #Wattys2016
Novela Juvenil| Kathiyen kopyalanması yasaktır. Bütün hakları şahsıma aittir. Kopyalanması dahilinde gerekeni yapılacağından emin olabilirsiniz... | Seçilmiş kişi?? Sadece altı kişinin bulunduğu yüce soy olan u-alfa kanı taşıyan ve evrendeki neredeyse tüm özelli...