Keyifli okumalar...
Sinirle ona bakarken, bir anda gülümsedim ve aklıma gelen kötü kelimeleri söyledim. "Demek ki Baran, benim eskilerimi sana veriyor"dedim sırıtarak ve mutfaktan çıktım. Fakat çıktıktan sonra yine yüzüm düştü. Aptal Baran... Nasıl verir benim kolyemi ona?
Sinirle gidip, doğrudan sofraya oturdum. Getirir çayları o yılan... Baran'ın yanına oturup ellerimle oynamaya başladım. Sinirden titriyordum be!
Yelloz kaynanam "Çayları benim getirmemi mi bekliyorsun?"diye sorduğunda ona hayatımda attığım en kötü bakışı attım ve "Zümrüt, getireceğini söyledi."dedim. Bu kahvaltı masasını ben hazırladım. Bir çay getirmek o yılanın eline yapışmaz ya!
Kaynanam bile ses tonumdan ve attığım bakıştan ürkmüş gibiydi. Hah! Sana benim gibi gelin lazım. Daha sen beni tanımıyorsun bile. Miran ve Miraç yine sırıtıyordu. Baran bir şey söylememiş, arkasına yaslanmıştı ve en sonunda çaylar da gelmişti.
Bende Baran'a servisini yapıp oturdum. Ekmeğe bal sürüp ona uzatdığımda ısırdı. Bak yılan, kocam o benim! Beni babamın evine göndermeye çalışmak neymiş sana göstereceğim. Ve sana gelince Baran bey o kolyeyi ona vermeyi sana ödeteceğim.
Kahvaltı bittikten sonra erkekler çalışmaya gittiler. Tabi Miran ve Miraç evdeydiler. Yelloz karı erkekler gittikten hemen sonra bana; "Bu gün kadınlar gelecek. Zümrüt için... "Misafirler"dediğinde ona ters bakışlar atıp "Ee bana ne ana? Onun için gelecekler bana neden söylüyorsun?"diye sordum üstüne yürüyerek.
Lan bu cesaret nereden geldi bana? İyi ki yalnızdık. Başkası olsa yanımızda ağalara falan der.Kaynanam bir kaç adım geri gidip "Yani gelin sen..."diye gevelemeye başladı. Bense sinirli bir sesle tıslayarak "Benim hizmet etmemi mi bekliyorsun?" Hayır yapmayacağım. Elimi aktan karaya vurmam. "Odamdayım ben canım annecim"dedim alaycı bir sesle. Arkamı döndüm ve yürümeye başladım. Merdivenleri çıkıp derin bir nefes aldım. Umarım bu yaptıklarım kimsenin kulağına gitmez.
Ay cidden ben ne yapıyorum böyle? Kendimden utandım ama bir kaç saniye. Hakediyor o yelloz. Ben bu evin hizmetçisi değilim. Herkes yerini bilicek değil mi ama?
Odama girip dün döktüklerimi topladım. Mücevherlerimi kasaya bıraktım. Cidden çok fazla altınım vardı. Düğünümde de çok fazla altın takmışlardı. Sanki altının gelini vardı, o derece yani. Ee bir ağa karısına yakışır.
İnternet'e girip gözlerime makyaj yapmayı öğrendim hemen. En güzel kiyafetlerimden birini giyip, makyajımı yaptım. Tabi bir kaç kez denedim en sonunda başardım. En güzel altınlarımı da taktım ve aşağı ağır adımlarla inmeye başladım.
Kadınlar olan odanın kapısını açtığımda 'Gözünüz güzellik görsün hanımlar' diye bağırasım vardı. Ve kapıyı açınca gözüme başta oturan daye takıldı. Vay be daye gelmiş. Hızla yanına gidip "Annecim hoş geldin" dedim ve elini öptüm. Zilan Ana; Baran'nın babaannesi. Herkesin korktuğu kadın. Elini öptüğümde beni hemen kaldırdı "Yeşil gözlü kızım benim"diye alnımdan öptü ve sarıldı.
Ee bende diyorum şu yellozun dili neden kıçına girmiş sesi çıkmıyor. Lan Ezo ayıp ayıp konuşma. Terbiyemi bozuyorsun diyor iç sesim şu an.
Kadınlar beni süzerken Daye beni yanında oturttu. Elimi de bırakmıyordu. "Kuzum benim, günden güne güzelleşiyorsun."dedi ve gülümsedi. Odada oturan kadınlar "Maşallah ana çok güzel kızınız." diye beni süzerken gözlerim kapıda dikilen Zümrüt'e takıldı. Beni şöyle bir süzüp çıkıp gitti.
Daye, beni övmekle meşgulken ben başımı aşağı eğip oturmuşdum. Bir kadın "Sabah televizyonda gördüydüm Ezo kızımızı. "dediğinde hepsi ona baktı. Beni nerede televizyonda görmüşler ki? Daye kaşların çatarak "Neden bahsediyorsun kadın"dedi.
Kadın gülümsüyerek "Kızma ana. Dün kocasıyla davetdeydi ya. Maşallah herkes onun güzelliğinden konuşuyor"dediğide yüzüme bir gülümseme yerleşti. Dayeye dönüp "Anneciğim dün Baran'la davete gitmiştik. Sanırım ondan bahsediyor"dediğimde çatılmış kaşları açıldı ve gülümsedi.
Bir kaç saat sonra kadınlar gitmişti ve bende dayenin bavulların odasına yerleştiriyordum. O yatağında oturup elbiselerin bana veriyordu bende şu güzel dolabına tıkıyordum. "Anacığım, neden geleceğini önceden bana haber etmedin?"dedim elbiseyi askılığa asarken.
"Şu yelloz kaynanana dedim, sana söylememiş"dedi. Ha evet şu 'yelloz kaynana' kelimeleri Zilan anadan geliyor. İkimiz bir araya geldiğimizde hep onu çekiştiririz.
"Zayıflamışsın kuzum benim"dedi elimden tutarak. "Yok ana aksine kilo aldım ben."
"Sevmiyorsun değil mi kumanı? O yelloz beni gönderip hemen kumanı getirdi"dedi. Başımı sallayıp "Ne yalan söyleyim yılanın teki. Üstüme iftira atdı. Az daha Baran beni gönderecekti"deyip önüne oturdum. Kafamı bacağının üstüne koyup gözlerimi kapattım.
Valla anne şefkatini bu kadın da buluyorum. Başımı okşayıp, "Ben biliyordum o kızın ne kadar yılan olduğunu. Sarı yılan. Zamanında da onu almak istiyorlardı Baran'a. Ama ben izin vermedim. Ezdirme kuzum kendini kimseye. Baran'da görecek elbet gerçekleri"dediğinde kafamı kaldırdım.
"Bir anlık dolduruşa geldi işte. Bana inanacaktır o."dedim ve aklıma gelen şeyle hemen gülümsedim. "Annecim Miran ve Miraç odalarında haberin var mı?"dedim. Hemen gözleri parladı kadının resmen. "Hayırsız veletler gelmiş demek. Ben gidip onlara bakayım. Sende bize çay getir, hadi."dedi. Başımı sallayıp onunla birlikte odadan çıktım. O yukarı kata çıkarken ben mutfağa yürüdüm.
Saçlarımı kulağımın arkasına atıp yürürken, mutfaktan Baran'ın ve Zümrüt'ün sesi geldi. Demek eve gelmişlerdi. Akşam olmuş zaten... İçeri girip girmemeyi düşünürken Zümrüt'ün dediği sözle yerime çakıldım. "Galiba hamileyim ağam"demişti.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kumam
General FictionDüşman gelinler.... Bir birini sevmeyen iki gelin... Hep kumalar mı kazanacak?!