Asansör

416 17 0
                                    

Haluk güneş güneş seslendi ama güneş tık yok,  haluk güneşi tutmuş ayata binevi birbirlerine sarılmış posizyonundaydılar derken asansör kata gelmiş kapı açılır,

asansörü bekleyenler : haluk Mertoğlu değil mi bu fıssırlaşırken

Haluk şaşkın şaşkın haliyle birden güneşi kolarına aldı, etrafında onu tanıyanlara aldırış etmeden herkese kulağını adeta kapadı asansörü bekleyenlere işinize bakın ne bu bakıyorsunuz..! Diye sertçe bağırdı  haluk güneşi terasına götürdü zaten teras kapısına geldiğinde kapı açık çalışanlar yemeğin servis etmek için bekliyorlardı.

Haluk çalışanlara çıkmalarını istedi.
güneşi yatak odasına götürdü yatağına bıraktı, güneş hala ayılmamıştı,

haluk güneşin yüzünü okşamaya başladı; kendinde değilken dahada güzelsin öylece seyretmeye devam ederken haluk yavaş yavaş dudağı güneşe yaklaşıyordu ve kendini o an büyüsüne kaptırmış yanağına öpücük kondurdu o an güneşin kokusunu içine çekti çeke çeke sanki sarhoş oluyorduki birden kendini çekti ayağa kalktı; kendine söylenmeye başladı haluk nee yapıyorsun kendine gel , ona kaptırıyorsun  kendini ;diyorken güneş ayıldı.

Güneş: ne oldu bana , nerdeyim, ve bu yatakta ne işim var..!

Haluk: sakin ol.. Asansörde bayıldın kolarıma düştün, terasa getirdim seni yatağa bıraktım okadar..

Güneş: siz mi taşıdınız beni?

Haluk: ( gülümseyerek)hıım evet biraz öyle oldu.

"Güneş mahcup olmuştu"

Güneş : kusuruma bakmayın sizide zor durumda bıraktım, biraz yükseklik korkum var o an sanki boşlukta hissettim ve sonuç bu.

Haluk: tamam, ancak yemekler soğudu en iyisi ben bize  pizza getirmelerini isteyim, terası görmeyin siz, salonda yeriz olurmu bir mahsuru?

Güneş: tamam yemek farketmezde niye terası görmeyeyim ?

Haluk: teras yüksek zaten camla etrafı kapalı, şehre sanki bulutların üstünden bakıyorsunuz bu yüzden tekrar bayılmanızı istemem, ama bir gün sizi oraya çıkartma sözünü veriyorum, ve şimdiden söyliyim kaçmakta yok bayılmakta..

Güneş:tamam.

"Haluk bildiğin güneşe yürümeyi bırak depar atacak konuma gelmiş"

"Haluk güneşi ilk gördüğü zaman ellerinde yüzük olmadığını farketmiş,
Güneş'te aynen o şekilde alnına yara bandı yapıştırdığı sırada Haluk'un elini süzmüştü aslında yara sarması izni o yüzden vermiş çünkü, oda Haluk'tan belli etmesede etkilen mişti."

Haluk ve güneş yemek masanın başına gelmiş , haluk güneşin sandelyesini çekti; buyrun güneş hanım
Güneş: teşekkürler.

"Haluk ve güneş yemeklerini yedi"

Haluk: kahvelerde geldi

Güneş: a yok ben gideyim artık

Haluk: kahvenizi için öyle.

Güneş:tamam.

(Kahveler yudumlanırken)

Haluk: bekarmısınız dimi, çünkü yüzük yok elinizde..

(Güneş bir an kahvesi boğazında kaldı)

Haluk: iyimisin güneş hanım?

Güneş: hıım bekarım..!

(Güneş o anki mahcupluğu şaşkınlığı, iyim diyecekken bekarımdiye cevap vermesine neden olmuş)

( halukta o an sadece müzip gülümser)

Güneş: pardon ya, bir an kafam karış tı da öncelikle iyim, evet bekarım ; evlenip boşandım ve bu evlilikten ikiz kızlarım var. Peki siz?

Haluk : bende  evlenip boşandım, bu evlilikten bir oğlum var.

(Kahveler bitti)

Güneş: misafir perverliğiniz için çok teşekkür ederim, müsaadeniz le artık gidebilirim.

Haluk: müsaade sizin, tekrar beklerim, sizi otel çıkışına kadar eşlik edeyim.

Haluk ve güneş tekrar asansöre girdiler,

Haluk : bana bakin

Güneş:hı hım

Haluk: tamam bu sefer bayılmak yok.

(Haluk olaydan istemesede bile  yararlanıyor, güneşi koların arasına alıyor, hafiften eli güneşin omuzundan beline geçiyor ve yavaş yavaş kendine çekiyordu)

(Güneş'te gözlerini kapatmış korkudan haluğa sıkı sıkı sarılıyordu)

Haluk güneşin kulağına fısıldıyor

Haluk: şışt sakin şuan asansörde değilsin sadece kolarımdasın tamam mı?
"Haluk güneşin kokusunu içine çekiyor o an bitmesin istedi"

Güneş ise asansörün den kurtulmak istiyordu

Güneş: haluk ben be..

Haluk : güneş sakin bayılmak yok sakın bayılma " derken Güneş bayıldı"

Güneş ve ÇocuklarıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin