Natsu'nun kendine ait arabasına binmişti, bineli pek olmasa bile bir sessizlik hakimdi etrafa. Araba soğuktu, kazaklarını çıkarma vakti gelmişti, eve gidince yapacağı ilk iş buydu, unutmazsa tabi. Yanında araba kullanan adamı dikkatle izlemek istiyordu ama gereksiz bir utanç vardı, bu yüzden camın aynasından görebildiği kadarıyla yetiniyordu. Bu adamla ne zaman karşılaşsa bir şeyler oluyordu ve ne olduğunu bile bilmeden içine dahil oluyordu. İşin onu geren kısmı kısa zamanda bu adamdan bu kadar etkilenmiş olmasıydı.
Yalnız kalmaya biraz daha ihtiyacı vardı, kiliseye bile gidip yatmayı düşünmüştü. Sonuç olarak yine evine gidiyordu, konfor ve rahat her şeyden üstündü, değişikliğe sonradan girecekti.
Natsu üşüdüğünü anlamış gibi klimayı açmıştı. Arabanın camında göz göze geldikleri sırada Lucy kafasını önüne çevirdi. Natsu onu arabanın camından izlediğini anlamıştı. "Ofise uğramam gerekiyor bir sorun olur mu?" Ev yolunun üstündeydi ne de olsa. "Hayır." Arabayı sağa kırdı ve kestirmeye girdi. Gizliden bakmanın bir mantığı olmadığı için bu sefer direk onu izlemeye başladı. "Arabayı sürerken seni izlemem rahatsız ediyor mu?"
"Fazlasıyla, kafanda neler döndüğünü bilmediğim için deminden beri acaba benim hakkımda ne düşünüyor diye kafayı yiyorum desek yeridir."
"O zaman seni biraz daha rahatsız edeyim." Araba süren birine huylamak çok tehlikeliydi, neyse ki gecenin bu vaktinde ara sokaklarda pek araba olmuyordu. Kafasını boynuna doğru getirdi ve sıcak nefesini üfleyip onu huylandırdı. "Sarhoş musun?" Natsu'nun sesi hafif boğuklaşınca içinden zafer çığlıkları atmıştı, küçük bir etkileşimi bile bu adamı etkileyebiliyordu. "Hayır, neden sordun?"
"Sarhoş olunca hep garip şeyler yapıyor musun diye merak ediyordum sadece." Ah, konunun nereye geldiğini biliyordu, demek gizliden bu konuyu açıp Lucy'e hesap soracaktı. "Ne gibi şeyler?"
"Arkadaşlarının yüzünü yalamak gibi." İşaret parmağını Natsu'nun çene hattı boyunca gezdirdi, ona bakmamak için kendini zor tuttuğunu biliyordu Lucy, tırnağı hafif cildini aşındırmış olabilirdi. "Arkadaşım olduğunu nereden çıkardın?" Kıskandığını anlamıştı ama abartmaması iyiydi.
"Aynı anda iki adama yürüyecek bir kişiliğe sahip değilsin." Onun yerine verdiği bu karar üzerine sinirlense mi yoksa gizliden kişiliğini bildiği için takdir mi etse kafası karıştı. Cevap vermedi, zaten gelmişlerdi. "Ofise çıkıp geleceğim." Lucy işin kısa süreceğini bilse bile peşine gitmek için arabadan indi. Natsu karşı çıkmamıştı annesini takip eden ördek gibi peşine takıldı.
Ofis odasına girdikleri zaman Natsu kitaplıklarda duran dosyaları karıştırıyordu, Lucy her zaman merak ettiği ve yapmak istediği bir şeyi yapmak için masasının karşısına geldi, çekmeceyi büyük bir merakla araladı, istediği hiçbir şey içinde yoktu. Bilgisayarı açacak durumda değildi. Koltuğa oturdu ve dönmeye başladı, oturduğu yerden kendini kısa süreliğine patron gibi hissediyordu. "Rahat mısın?" Bir tur daha döndü, Natsu masanın öbür tarafında duruyordu, elinde bir dosya vardı, aradığını bulmuştu. "Yeterince değil, biraz değişiklik yapmam gerekiyor, tam olarak hissedebilmek için." Boğazını temizledi.
"Rapor vermemi mi istiyorsun?"
"Hayır, ne dersem onu yapmanı istiyorum." Natsu oyununu oynayacak gibiydi, eh, birazda o oynamak istiyordu. "Gel." Karşısına çağırdı. Natsu önünde dikilmeye başladığı zaman yeleğini açtı ve parmaklarını gömleğin üzerinde gezdirmeye başladı, adamın soluk alış verişi düzensiz bir hal almıştı, Lucy onu izlediğini biliyordu bu yüzden dikkati dağılmasın diye kafasını kaldırmıyordu. "Benimle oynamak hoşuna gitti mi peki?" Cevap vermedi, ilikli düğmelerden birini açtı ve bir kaç parmağını içeri geçirdi. Sert vücudu oldukça cazip gelmişti. "Soruma cevap ver." Lucy parmaklarını düğmeleri kaydırarak aça aça yukarı doğru çekti elleri göğüs kısmına ulaşıyordu.
Koltuğun yan kısmına vuran el ile irkildi. "Benimle oynamaktan, benim bu halimi görmekten zevk alıyorsun. Peşinde bana şans vermen için koşuyorken mutlu oluyor musun?" Lucy elini çekmek istedi ama adam üzerine doğru eğildiğinde eli onu korumaya çalışan bir bariyer konumunu almıştı. Durduk yere yine sinirlenmişti bu adam. "Bilmiyorum." Aptal ayağına yattı, cevabının tatminlik vermediğini kafasını kaldırdığında aldığı bakıştan anladı. "İzin verecek misin?"
"Neye?" Diğer elini de göğüs kısmına koyarak destekledi. "Sana dokunmama." Ellerini göğsünde duran ellerine yakın bir pozisyona getirmişti, adamın ellerinden yayılan ısıyı hissedebiliyordu. "Derdin sadece ellerime dokunmaksa sorun değil, dokunabilirsin." Küçük yumruklar halini almış ellerinin üzerine ellerini koydu. Ellerinin içi bir iş adamına göre sertti.
Az önceki tepkisini test etmek için hazırlandı Lucy, dokunma derse ellerini çekecek miydi? Natsu ellerine odaklanmış, onlarla oynarken "Dokunma." Dedi. Ellerini geri çekmek istediği zamanda Natsu gözlerini ona dikmiş, çocuk gibi hala izin ister gözlerle bakıyordu. Prensibi filan mıydı? Şikayetçi değildi ama sebebini bilmek istiyordu.
Geriledi, aralarında mesafe açtı ve Natsu düğmelerini teker teker iliklemeye başladı. "Ormanında kaybolmak istemiyorum." İlk başta anlamamış gibi baktı, sonrasında ise bir şey ima ediyormuş gibi, Lucy ne demeye çalıştığı anlamamıştı ve bakışlar ile insanların konuşabildiğini bu adam sayesinde öğrenmişti. "Gözlerin çok güzel, ne zaman baksam içine çekiliyormuş gibi hissediyorum. Çam kokunda buna ek."
"Teşekkür ederim." Demişti Natsu mırıldanan bir ses tonu ile, iltifatların sonu bu mu olmuştu yani? Garibine gitmişti. "Uzun zamandan beri içten bir şeyler duymadığım için nasıl tepki vereceğimi unutmuşum." Utanmıştı, Lucy hissedebiliyordu, bu koca adam dokunuşları için yalvarır hale geliyor, çocuk gibi davranıyor, sözlerinden utanıyordu. Lucy onunla daha fazla alay etmek istedi. "Dokun bana, gel." Kollarını kaldırdı, Natsu büyük bir heyecanla tekrar üzerine çullanmıştı. Onu belinden yakalamış, kaldırarak masanın üzerine koymuştu.
Lucy bu ani hareket ile aralarında bulunan güç farkını hatırladı. Natsu alnını alnına dayadı, nefesleri karışmaya başlamıştı. Dudaklarına küçük bir buse kondurduktan sonra geri çekildi, Lucy onu desteklemek istermiş gibi kollarını adamın boynuna doladı, Natsu iznini almış gibi onu yavaş yavaş öpmeye başlamıştı. Nazikti ve yeni edindiği şeyi kırmamaya çalışıyordu. Nefesleri kesilinceye kadar bu nazik öpücük devam etmişti. Natsu onu öperken gözlerini kapasa bile Lucy adamın yüz ifadesini izlemişti. "Telafiyi kabul edeceğim." Dediğinde Natsu küçük bir buse daha kondurdu.
"Bundan geri dönüşün yok." Natsu'nun bu dediği lafın üzerine pek düşünemedi Lucy mayışmış haliyle.
Öpüşme sahnelerine uyarı koymayacağım ama ileride böyle hoppala cuppala yaparlarsa eğik bir şekilde yazar, sizi uyarmış olurum hem, eğik kısım bitince okumaya devam edersiniz, şimdi bu sahneleri yazarken her zamanki gibi utanıyorum ama kitabın tadı tuzu gibi kaldılar kaldırmak olmaz ayol, kırk bölüm yazmışım aw kitabında daha altıncı bölümdeyim ölürüm herhalde bitirene kadar askldnasdnklaklnşw yazarken sürekli gözüm filan dalıyor nasıl yapsam nereyi eklesem diye düşünüp duruyorum, birde artık her gün herhangi bir kitaba bir bölüm atarım, bazılarını çok yazdım bazıları ise bir kaç bölüm taslak kaldı, duruma göre bakacağım
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Touch Me [Nalu]
FanfictionHayatı boyunca hep en iyisi olmaya kendini adamış Lucy yeni işinden gayet memnundu, bir kaç sorun dışında. Bu sorunların en büyüğü ise sürekli onu odasına çağırıp özel rapor isteyen patronu bay Dragneel'dır. Patronunun kendisine özel bir ilgisi oldu...