KATİLİN KIZI EPİLOG
Oradaki herkes bana mutlu yıllar diledi. O yılı mutlu geçirmem için. Ama olmadı. Bana bakan o gözlerle mutluluğu değil hüznü tadacaktım.
Hayatım iki kırmızı çubuğa bağlıydı.
Yaşayacağım ya da bu kirli dünyaya veda edecektim.
Ben veda etmeyi seçmişken, hiç olmayacak biri çekip çıkardı karanlık kuyudan.
Benim kollarımdan tutan kollar zayıftı, güçsüzdü, yenilmişti, kaybetmişti ama direndi. Kendini kaybedecekken beni buldu.
Annemin millet ne der nidalarını, babamın ketum tavrını ve ağabeyime karşı duyduğum sonsuz sevgiyi bir kenara bıraktım. Zamanı geldiğinde, belki yıllar sonra onları alıp başımın üstüne koyacaktım.
On sekizinci yaş günümdü. Kuzenim Esra'nın bana kazık atmayacağını iyi bilirdim. Sonra bir gün hiç ummadığım kişi karşıma çıkıp hayatımı bütünüyle çevirdi. Tepetaklak oldum. Ve o kişi bir gün bana şöyle dedi,
"Şimdi sorunun cevabı aldın mı ufaklık? O kadar çok konuşuyorsun ki hem kendine zarar veriyorsun hemde beynime!" Sadece yutkunurken, ağustos ayının bunaltıcı sıcağında giydiği kalın botlarını kaldırdı ve yerde boynunu eğip, tüttürülmeyi bekleyen ve hala dumanı tüten sigarasını ezdi.
Bense ağzım açık bir şekilde mavilerimi kahvelerine dikmiş o ve aşk yaşadığı sigarasını izlerken heykelden adam bana döndü. Elleri ceplerini zorlayarak dışarıya yumruk halinde çıkmak istemesine gözlerim açık bir şekilde bakıyordum. Ve ben ona bakarken gözlerini sigarasından çekip konuştu,
"Senin çenen yüzünden son sigaramdan da oldum. Sana yapacaklarımdan korkuyor musun?"
"Korkmak zayıflıktır," dedim çenemi dikleştirerek.
O konuşurken ben titriyordum. Kötü bakıyordu. Bana ne yapacaktı?
Elleri ceplerine tekrar uzanırken ne cevap versem diye düşündüm. Gidip yeni bir sigara alayım mı? Olmazdı, markasını bilmiyordum. Çok konuştuğum için özür dilerim? Tekrar bir daha olmaz, o zaman hiç konuşmasaydın diyecekti. Peki ne yapacaktım? Doğru konuşmuştu. Sigarasını düşürmesine sebep olmuştum. Ama sigarası bir insandan daha mı önemliydi?
Düşündüm. Onun için, öyleydi.
En iyisi,
"Özür dilerim..."deyip gözlerimi korkusuzca gözlerine diktiğimde dudakları ilk defa kıvrıldı ve gözleri kısılırken gülüşünü kalbime kazımak istedim.
"Dileme!"
"Ne yapayım peki?"derken üşüyen kollarımı ellerimle sardım. "Telafi et!" Bu defa benim kaşlarım çatılırken dudaklarımda büzüldü. İyide, ben sigara kullanmıyordum ki! Birdenbire yağmur bastırdığında heyecanladım ve yerimde kıpırdandım. Ağustos ayında bardaktan boşanırcasına yağmur yağıyordu. Belkide benim için yağıyordu. Korkusuzca onun gözlerine bakabilmem için...
"Nasıl?"diye sorduğumda yağmurun ıslattığı dağınık saçları, kafasını olumsuz anlamda iki yana sallayınca yüzüme suları sıçradı. "Böyle." dediğinde etrafıma bakınıp konuşmak için ağzımı aralayacaktım ama aniden dudağıma kapanan dudaklarla ne diyeceğimi unutup gözlerimi sımsıkı yumdum. Bu ilk, başıma gelen en güzel, en korkutucu ve en heyecanlı bir ilk olmuştu. Hemde öyle bir ilk olmuştu kırk yıl düşünsem yağmur altında, böyle bir çocukla, böyle özel bir gecede, böyle ışıklarla donatılan bir sokakta öpüşeceğim aklıma gelmezdi. Ve kendimi anın büyüsüne kaptırırken yağmur bile aramıza barikat kuramadı.
İşte benim hikayem de böyle başladı. Ben Yaprak'tım. O ise fırtınaydı. Beni ne kadar kırsa da, eğse de, boynumu yere eğdirse de kalktım. Her zaman ayakta kalmayı başardım. Ve O fırtına beni öldürse de istemesem de diriltti. Acı çeksem de Hayatın bana açtığı iki kapıdan karanlık olanı seçtim. Yürüdüm. Yolsa karanlık, tehlikelerden habersiz ve acımasız olsa da o yol benim yeni hayatımdı. Ne kadar istemediğini de O benim yanımda olacaktı. Her zaman.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KATİLİN KIZI #wattys2017
Chick-Lit18.yaş günümdü. Her şey mükemmeldi... Her şey olması gerektiği gibi.... Ta ki onu görene kadar. Bugün burdaydı. Yarın asla yanımda olmayacaktı. Bunu biliyordum. Ama onun geçmişten geldiğini nereden bilecektim ki. Kendimi büyüsüne teslim ettim. Ell...