6.Bölüm

65.6K 1.8K 107
                                    

Hayırlı iftarlar şimdiden. Yeni bir bölüm, yeni heyecanlar... Aslında bu bölüm için biraz daha beklemeye kararlıydım. Ama daha sonra bayram için köye gitme gibi bir durumumuz ortaya çıktı. Malum orada da internet yok. Yani canlarım. Bugün 6. bölüm sizlerle!  Ayrıca multimedya da ki şarkıyı mutlaka dinleyin. Bu çocuk hikayem için biçilmiş kaftan. Hikayenin gidişatını düşünürseniz bana hak vereceksiniz. İyi okumalar...


Saatin bile olmadığı odada uzun zaman boyunca duvarın dibine çökmüş bekliyordum. Burada yapacağım hiçbir şey yoktu. İstemesem de o adamın gelip, beni buradan çıkarması gerekiyordu. Hissizleşmiştim. Pisliğimi düşünmek istemesem de olmuyordu. Banyo etmeye ihtiyacım vardı.

Hava daha kararmamıştı. Ama oda o kadar ışıksız ve havasızdı ki sisli bir geceyi anımsatıyordu. Ruhum daralıyordu. Camı açıp dışarıdan yardım istememde bir işe yaramamıştı. Demirlere bir mahkûm gibi yapışmaktan başka bir şey gelmiyordu elimden. Ötesine geçemiyordum.

Kapı her zamanki gibi kilitliydi! Sinirle çıkarken o noktayı atlamamıştı. Oturduğum yerden kalkıp kapıya doğru ilerledim. Sonrasında bu evden kurtulmalıydım. Burada daha fazla durmamalıydım.

Yumruk yaptığım elimi derin bir nefes aldıktan sonra kapıya vurmaya başladım. Başta tuttuğum ritimler kimsenin dikkatini çekmiyor gibi gözüküyordu. Gelen giden kimse yoktu. Ritimli vuruşlarımı durdurmadan devam ettim bir süre daha. Yine kimse gelmeyince vurmalarımı durdurdum. Odanın içinde işime yarayacak bir şeyler aramaya başladım. Yatak işime yaramazdı. Kaldırmam için fazla büyüktü. Yatağın yanındaki tek komedinin yanına koştum hızlıca. Altından tutup kaldırmaya çalıştığımda belime sancı girmişti. Komedinin ağırlığı bana göre oldukça fazlaydı.

Komedinden ağrıyan belimi tutarak uzaklaştım. İki kapaklı dolap dikkatimi çekmişti bu kez. Hızlı adımlarla yanına ulaştığımda kapaklarını açtım. İçinde boş bir askılık demirinden başka hiçbir şey yoktu. Tek bir eşya yoktu! Ne yumruklamalarımı duyuyordu ne de bağırışlarımı. Harekete geçmezsem eğer beni burada unutacaktı bu adam! Buna izin vermeyecektim!

Dolabın içindeki demir askılığın çıkarılabilir olmasına çok kez dua etmiştim. Demir sopa tarzı cismi küflenmiş tahta parçasından güçlükle çekip çıkardım. Önce kapıya ilişmişti gözlerim. Ama daha sonra oradan beni duyamayacağını düşünerek cama doğru ilerledim. Dışarıdan demirlerle çevrilmiş olan pencerenin yanında geldiğimde kısa süreliğine duraksadım.

Ardından derin bir nefes alıp var gücümle elimdeki demiri cama geçirdim. Sımsıkı kapadığım gözlerimi açtığımda camda sadece çatlak olduğunu görmemle sinirlenmiştim.

O kadar sert vurmamın karşılığı bir çatlak olmamalıydı. Tekrardan derin bir nefes alıp demiri var gücümle cama indirdim. Az önce çatlattığım kısmı hedef almam işe yaramıştı. Cam hem içeriye hem de dışarıya doğru paramparça düşecek şekilde dağılmıştı. Ayağıma gelen bir iki çam parçasını sonradan fark etmiştim. Küçük parçalar bacağıma saplanmıştı.

Acı hissetmesem de sızı oldukça fazlaydı. Elimdeki demiri yere atıp yatağa doğru ilerledim yavaşça. Yatağa oturup ayağımı uzattıktan sonra cam parçalarını görmek için iyice bacağıma doğru eğildim. Akmaya başlayan kan midemi bulandırmıştı. Az da olsa kanı görmek iyi gelmezdi bana. Şu anda olduğu gibi başım dönerdi.

Acıyı hissetmeye başladığımda cama biraz daha uzaktan vurabilirdim düşüncesi beynime ilişmeye başladı. O zaman buna katlanmak zorunda kalmazdım. Sızı artık acıya dönüşüyordu yavaştan. Bacağıma saplanan cama dokunduğumda bütün vücuduma bir sızı yayılmıştı. İstemsizce çığlık atmıştım. Tüm iliklerime kadar sızlatmıştı kesik her yanımı.

Şehvetin EsiriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin