Hikaye hakkındaki fikirlerinizi bana yorumdan ya da özelden iletebilirsiniz. Bu bölüm fazlasıyla kısaydı ama sabredin her şeyin bir nedeni var :)
İyi okumalar :*
Hayat o kadar acımasızdı ki bu zamana kadar bunu sayısız kere yaşadığım halde en çok bugün iliklerime kadar hissetmiştim. Bazı şeyler umduğumuz gibi giderdi ama bunun aksine birçok şey de öyle gitmeyecekti. Bir noktadan sonra ayrılan yollardan birini seçmek zorunda kalacaktık. Ben hayatım boyunca seçim yapmak zorunda bırakılmıştım. Ailemi kaybettikten sonra doğru yola sapmak için seçim yapmıştım. Geleceğimi düzenlemek için seçimler yapmıştım.
Hayat seçimlerden ibaretti.
Tökezleyip düşmek senin seçimin değildi ama oradan kalkıp yürümeye devam etmek senin seçimindi. Bana tekrar yürümeyi Sami amca öğretmişti. Ona güvenmek, benim seçimimdi. Yaşadığımız her şeyin sorumlusu kendimizdik. Suçu bir başkasına atmak ise yine bizim... seçimimizdi.
Yavuz Bey ile birlikte beş numaralı dairenin kapısında dikiliyorduk. Bu süre boyunca düşündüğüm şeyler ise bunlardan ibaretti. Bir zamanlar gecemi, gündüzümü geçirdiğim eve şimdi iznim olmadan giremiyordum.
"Burası artık devletin malı sayılır. İzinsiz giremezsin."
Dün akşam Bulut'un yanından ayrıldıktan sonra yedek anahtarımın kapıyı açmadığını fark etmiştim ve Yavuz Bey'i aramıştım. Oda kelimesi kelimesine bana bu cümleyi kurmuştu. Sami amcanın evine girme iznim olmadığını söylemişti.
Hayatımda duyduğum en saçma şey buymuş gibi bağırmıştım Yavuz Bey'e. Dakikalarca bağırmıştım ve ağzını açıp tek kelime etmemişti. Bunu bana olan saygısından mı yoksa Sami amcaya olan saygısından mı yapmıştı bilmiyorum ama ona minnettardım. Telefonu yüzüme kapatmayı seçebileceği halde o beni dinlemeyi seçmişti.
O eve bir şekilde girmek zorundaydım. Şansım varsa eşyalara dokunulmamış olmalıydı ve benim o fotoğrafa ihtiyacım vardı. Tek isteğim fotoğrafı bulduğum sandığı alıp çıkmaktı. Bu yüzden Yavuz Bey'e evde bana ait bir şeyin bulunduğunu ve onu kesinlikle almam gerektiğini söylemiştim. Halime oldukça acımış olmalı ki Yavuz Bey'i ikna etmekte zorlanmamıştım. İşte bu da bizi neden beş numaralı dairenin önünde dikildiğimiz gerçeğine getiriyordu. Değişen kilidin anahtarını izinle alan Yavuz Bey kapıyı açmak için yanımdaydı.
"İçeride ki eşyalara olabildiğince az dokun, kendine ait olan eşyayı aldığında çıkalım. Başımıza bela açmak istemeyiz."
Avukatın sözlerine içtenlikle katıldığım için başımla onaylayarak kapıyı açmasını bekledim. Çevrilen kilitle birlikte kapı önümüzde arkaya doğru açılırken girmem için Yavuz Bey yol verdi. Sanki ilk kez gördüğüm bir mekan gibi ürkek davranıyordum. Parmak uçlarımda girdiğim eve bakarak perdeleri kapalı salonu taradım. Her şey olduğu haliyle duruyordu. Sami amcanın okuma gözlükleri bile koltuğun yanındaki sehpada öylece tekrar kullanılmayı bekliyordu. Yıllarımı geçirdiğim ev artık bana öylesine yabancıydı ki bu içimi ölesiye acıtıyordu.
Odaları tek tek gezerek evin son görüntüsünü hafızamda dondurmaya çalıştım. Ardından yatak odasına girerek halının üzerine diz çöküp yatağın altına baktım. Yıllar önce orada bulunan sandığın hala orada olduğunu bana düşündüren neydi bilmiyorum ama yanılmıştım.
Yatağın altında görebildiğim tek şey ince bir toz tabakasından öteye geçmemişti. Hayal kırıklığıyla birlikte ayağa kalkarak odayı aramaya başladım. Onu bulmak zorundaydım.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynı Geceye Uyanmak (KİTAP OLUYOR)
AdventureSize miras olarak özel bir uçak kalsaydı ne yapardınız? Siz bu soruyu düşünürken ben ne yaptığımı söyleyeyim. Yarım kalmış bir hikayeyi tamamlamak için uzuuuun bir yolculuğa çıktım. Ben yeryüzünden bağımsız gökyüzüne aşık Ada, uçağımın adı Halley...