Yatık Emine

356 8 2
                                    

İl merkezinde olumsuz birtakım olayların doğmasına sebep olan uygunsuz takımından Yatık
Emine‟nin Haymana ovasındaki bir kasabaya oturtulmak üzere getirilir. Teğmen Dal Sabri, Emine ile
konuşur ve kasabada olay çıkarmaması için onu bir süreliğine hapse attırır. Kasaba halkı ise, Emine
gibi düşkün bir kadının valilik tarafından memleketlerine gönderilmesine içerler. Emine hapisteyken,
iki mahpus kadın tarafından -çıkarlarına ters hareket ettiği için- dövülür ve bu durumda Emine‟yi
suçlu bulan kaymakam onun hapisten çıkarılmasını ister. Hapisten çıkarılan Emine‟nin sokakta
kalmasına razı olmayan kalem odacılarından bir ihtiyar onu evinde alıkoyar. Odacının karısı, köylü
kadınların söylemlerinden etkilenip kıskançlık duygularına kapılarak Emine‟yi döve döve evden dışarı
atar. Hükümet konağı bu durumdan haberdar olur ve kaymakam -büyük bir sitemle- Emine‟nin
hastanede kalmasına izin verir. Emine‟nin -inliye inliye- eczane önünde sekiz saat bekledikten sonra
eczacı tarafından yaraları sarılır ve jandarma akşama doğru onu -ite söve- hastaneye götürür. Hastane
kodamanlarının eczanede gelenek haline getirdikleri akşam toplantılarından birinde söz Emine‟den
açılır ve Dal Sabri onu durumunu hastane memuruna sorması üzerine aldığı cevaba -kıskançlığının
verdiği duyguların da tesiriyle- öfkelenir. Dal Sabri bir hışımla hastaneye giderek Emine ile konuşur,
ardından sert bir tavırla oradan uzaklaşır. Dal Sabri‟nin kaymakama verdiği müzekkere sonucunda
kaymakam da hastane memuruna Emine‟nin hastanede kalmasının uygun olmadığını söyler ve Emine
jandarma tarafından belirlenen izbe bir eve yerleştirilir. Hastaneden çıkartılacağı haberini duyan
Emine bu duruma üzülür ve Dal Sabri‟ye içerler. Yakın zamanda iş bulamayıp çaresiz kalan Emine
kendisine yardım etmeyi kabul eden -serseri ve yarı deli- arzuhalciyi dilekçe yazmaya ikna eder. Dal
Sabri, jandarmaya havale edilen bu dilekçeyi okuduktan sonra büsbütün öfkelenir ve Emine‟yi
odasından kovar. Jandarma tarafından kovulan Emine kalan parasıyla bir şeyler yedikten sonra
hastanede tanıştığı Gürcü Server ile karşılaşır ve gece vaktine kadar bir köşede sohbet ederler. Bir süre
sonra Gürcü Server, eşya ve erzak alarak Emine‟nin evine gider ve bunları hem şaşkınlıkla hem de
memnuniyetle karşılayan Emine, o geceyi Server ile geçirir. Server‟in Emine ile olan münasebetini
hastanedeki çavuş kıskanır ve bu durumu Dal Sabri‟ye kadar ulaştırır. Server, iki günlük nöbet
sebebiyle kasabadan uzaklaşır. Dal Sabri ise olanları duymasının ardından Emine‟yi çağırtıp döver.
Dayak yiyip vücudu yara bere içinde kalan Emine kendisine candan bir ahbap saydığı arzuhalciye
gidip konuşur. Bu durumdan rahatsız olan arzuhalci onu dükkânından kovar. Diğer bir taraftan
kıskançlıklarının tesiriyle hareket eden Tatar kadınları, Emine‟nin evine girip birtakım eşyalarını
çalarlar. Eşyasız kalan Emine eşyalarının çalındığına kimseyi inandıramaz. Çaresiz kalarak sokaklarda
yardım ve ekmek dilenmeye başlar. Bir gün, komiserin kapısında bekleyen Emine‟ye yeni kaydolmuş
bir polis memurunun merhamete gelip para yardımı edeceğini gören komiser bağırır ve olası bir
yardımı engeller. Emine‟nin bu çaresizliğini görüp -bir ara- merhamete gelen Dal Sabri ise kendi
tayınından her gün bir ekmek verilmesi için fırıncıya haber gönderir. Fırıncının -bazı günler yaptığı
gibi- Emine‟nin daha önceden ekmek aldığını iddia ederek onu kovması üzerine Emine tezgâhın
üzerinden bir ekmek kapıp yer. Emine‟nin kaptığı ekmeği zorla elinden almaya çalışan fırıncı
çıraklarını gören arzuhalci tüm bu olanlara -dayanamayıp- müdahale eder ve fırıncıyı azarlar.

Arzuhalcinin hakaretleri üzerine öfkelenen fırıncı, jandarma kumandanına giderek Emine‟ye bir daha
ekmek vermeyeceğini söyler. Şikâyet üzerine genç teğmen, bu kararı -o anki öfkesinin de etkisiyle-
onaylar. Ertesi gün -süklüm püklüm- fırına uğrayıp ekmek isteyen Emine‟ye artık tayın verilmeyeceği
söylenir. Ekim ayının soğuk bir gecesinde -Server‟in evvelce yattığı koğuştaki- çavuş ile arkadaşı -
Gürcü Server‟in de böyle yapmasından cesaret alarak- Emine‟nin evine gitmeye karar verirler. Eve
varmalarının ardından Emine‟yi boş ve metruk evinde -soğuktan buz kesmiş bir şekilde- ölü
bulmalarına içerleyen iki asker, emellerine ulaşamamanın öfkesi ile oradan küfür ede ede uzaklaşırlar.
Vaka halkalarının sıralanışındaki bu sebep-sonuç ilişkisi, olay örgüsünün sağlam bir yapıya
büründürülmesinde ve esere “olay hikâyesi” kimliği kazandırılmasında etkin bir rol oynamaktadır.
Öyle ki vaka halkalarından herhangi birinin eksik olması durumunda olayların akışında belirgin bir
zedelenme görüleceğinden, bu küçük ama “anlamlı parçacıkların” bir bütünü oluşturmadaki görevi
yadsınamayacak kadar önemlidir.
Hikâyede gerçekleşen çatışmaların vaka halkalarının seyrinde farklılıklar yarattığını
belirtmekte fayda var. Hikâyede yer alan, merhamet-acımasızlık, sevgi-sevgisizlik gibi çatışmalar
hikâyeye vücut veren ve olayların seyrini -büyük ölçüde- değiştiren önemli unsurlardır. Bahsedilen bu
çatışmalar, olayların daha canlı bir şekilde ilerleyişini ve gerilimin -hikâye boyunca- üst seviyelerde
tutulmasını sağlamaktadır. Çatışmaların doğmasındaki en büyük etken hiç şüphesiz ki kıskançlıkların
birbiri ardınca yaşanması ve doğacak olan kargaşaları tetiklemesidir. İlk olarak, ihtiyar kalem odacısı,
hapishaneden atılan Emine‟nin kendi evinde kalmasına razı gelmiştir. Bir süre sonra kalem odacısının
karısı bu durumdan rahatsızlık duymuş ve kıskançlığının da etkisiyle Emine‟yi evden kovmuştur. Bir
başka çatışma ise Dal Sabri‟nin, Emine‟nin hastanede çalıştığını öğrendiğinde gerçekleşir. Eczaneden
hışımla çıkan genç teğmen içinde barındırığı kıskançlığın tesiriyle Emine‟yle konuşmuş ve bu işi onun
hastaneden atılmasına kadar vardırmıştır. Diğer bir çatışma da Gürcü Server‟i kıskanan çavuşun tüm
bildiklerini (Gürcü Server ile Emine‟nin yakınlığı) Dal Sabri‟ye anlatması ile vuku bulmuştur.
Duyduklarının ardından öfkelenen, bir bakıma da kıskanan Dal Sabri, Emine‟yi dövmüştür.
Kıskançlığın yanında bir diğer önemli unsur da “merhametsizlik”in sebep olduğu çatışmadır.
Emine‟nin yardım görememekten ve parasızlıktan düştüğü çaresizliğe bir aralık merhamet eden Dal
Sabri, Emine‟ye her gün bir ekmek vermesi için fırıncıya emir gönderir. Fakat fırıncı hile yaparak,
Emine‟nin daha önceden gelip ekmek istediği iddiasıyla onu geri çevirir. Bir gün açlığının vermiş
olduğu cesaretle tezgâhtan bir ekmek kapıp yiyen Emine, fırıncının çırakları tarafından hırpalanır.
Olaya tanıklık eden arzuhalci (İsmail), çıraklara bir tokat atıp, fırıncıya bir küfür patlattıktan sonra
bağırmaya başlar ve -bütün kasaba halkına da küfürler savurarak- hakaret eder. Bu tepki, o zamana
kadar biriken öfkenin açığa çıkmasıdır. Yapılan haksızlıklara yönelik sert bir eleştiridir. Arzuhalcinin
o esnada sarf ettiği sözler, kasaba halkının bu zamana kadarki tavrına karşı beslenmiş olan büyük bir
tepkiyi dışa vurur niteliktedir:
“Hele itlere bak, aç olmasa karı ekmeği koparır mıydı be... (...) Ulan ambarınız zahire
dolu; bir ordu beslenir, elin sıska karısına bir dilim ekmek vermez misiniz? Siz ne alçak
adamlarsınız!” (s.35)
Yatık Emine hikâyesinde görüldüğü üzere, olay örgüsünü var eden en önemli güçler
kahramanlar arası çatışmalar ve kasaba halkının içinde barındırdığı tezatlardır. Kasaba halkının sadece
sözde yaşattıkları “namus” olgusunu hayat değerlerine yansıtamamaları, kahramanların içinde barınan
bu tezadın kaynağını oluşturur..

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 03, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Memleket HikayeleriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin