Yapmaması gereken şeyleri yaparken ne hissederdi insan? Korku, endişe, mutluluk, heyecan... Ben şu an ne hissediyordum? Bunların hiçbiri. Birazdan yaşanacak konuşmayı az biraz tahmin edebiliyordum. Açıklamam da hazırdı. Ondan bir iyilik istemiştim ama o beni geri çevirmeyi tercih etmişti. Sanki tüm bu olanları kızlar planlamıştı da onlarla görüşmemem gerekiyormuş gibi davranıyorlardı. Kimsenin benim nasıl bir ruh hali içinde olduğumu umursadığı yoktu. Oysaki psikoloğumun evinde kalırken bunun benim için bir sorun teşkil etmemesi gerekiyordu öyle değil mi?
Kendimi aylardır emanet ettiğim yerde benim için en iyisi olacak şekilde davranılmıyordu. Bunun sebebiyse tam karşımdaydı. Hala açık olan telefonu Arda'ya verdiğimde Duygu ile konuşmak için yanımızdan uzaklaştı. "Sana bir soru sordum." dedi tam önümde durduğunda. "Duygu ile konuşuyordum. Sen bana yardım etmedin diye öylece bekleyecek değildim. Arda gayet yardımsever davrandı."
Bakışlarında anlamını bilmediğim bir şey yatıyordu. "Sana yasak koyulduğunda yan etkisi bu mu oluyor?" diye sordu buz gibi sesiyle. İlk defa bu kadar mesafeli çıkmıştı sesi. "Nasıl yani?" Gözlerimi kısmış vereceği cevabı bekliyordum. İşaret parmağıyla bizden biraz uzakta duran ve telefonla konuşan Arda'yı işaret etti. Mavilikleri beni bulduğunda hafifçe yutkundum. "İstediğini elde etmek için başkalarının duygularını kullanıyorsun. Arda'nın sana yardım etmesinin tek sebebi delicesine Duygu'yu sevmesi. Hayır diyemeyeceğini bildiğin için onu kullandın. Şimdi neden bahsettiğimi anladın mı?"
Tüm bu yaptıklarım kötü niyet barındırmıyordu içinde. Beni anlamak istemiyordu ama bağıra çağıra söylemek istediğim tek şey bir arayış içinde olduğumdu. Elimden ne geliyorsa yapmaya çalışıyordum ve yaptığım şey çok normaldi. Benim sayemde sevdiği kız ile konuşuyordu şu an. Hem ben Duygu'dan haber alabilmiştim hemde onu seven erkek. "Sen hangi yönden bakarsan bak, bir çıkış yolu bulmaya çalışıyorum ve önüme çıkan her fırsatı değerlendirmeye varım."
"Busun yani sen?" İşaret parmağı beni bulmuştu. İnanamaz gibi bir hali vardı, ne bekliyordu da şimdi beni sorgulamaya çalışıyordu ki? Kollarımı hafifçe iki yana açarak olduğum şeyi göstermeye çalıştım. Gözlerimi gözlerine hapsedip kabullenmesi gereken gerçekleri anlatmaya çalışıyordum. "Ben neyim bilmiyorum. Zaten sende benden ne bekliyordun ya da nasıl biri olduğumu düşünüyordun bilmiyorum ama ben bile kendimi yeni yeni bulmaya çalışıyorken sen nasıl birkaç görüşte beni çözdüğünü düşündün ki? Baksana bana, ilk defa olağan dışı bir şey yaşıyorum ve zor durumda kalınca neler yapabileceğimi yeni keşfediyorum. Kendimi ben bile tanımıyorum şimdi karşıma geçip sen busun yani dediğinde sana verebileceğim bir cevabım bile yok henüz."
Söylediklerimin doğruluk payını yeni idrak etmeye başladığını yüz ifadesinden anlamıştım. "Seni kendi kafamda bir kalıba sokmuşum ben." Bu küçük itirafı bana değilde kendisineydi. Parmaklarımı birbirine kenetleyip gözlerimi ondan kaçırırken "Bende aynı şeyi yapmıştım." deyiverdim. Sesim oldukça kısıktı. "Seni ilk gördüğüm zamanlar benimde yaptığım şey buydu."
Kaşları havaya kalktığında küçük bir gerçeklikten daha bahsetmişti. "Çünkü biz birbirimizi tanımıyoruz." Ben konuşamadan Arda belirivermişti. Telefonunu cebine sokmaya çalışırken Ares'e açıklama yapmaya çalışıyordu. "Sanırım yasakmış ama onu böyle görünce dayanamadım işte. Kendisine yakın birini istemesi çok normal. Bu evdekilerle ne kadar paylaşımı var ki?"
"Tam da içinde bulunduğumuz konuyu özetledin." dedi sesli bir şekilde nefes verirken. Sanırım telefon muhabbeti burada son bulacaktı. Bahçenin ortasında durmak yerine evin girişine ilerlerken Bartu bahçe kapısından girmişti. Onunda geliş sebebi belliydi. En azından beni merak ediyorlardı. Arkadaş bile sayılmazdık ama bu güzel bir duyguydu. Beni önemseyen insanların artması iyi hissettiriyordu. Zaten yapmak istediğim şeyde tam anlamıyla buydu. Yeni insanları hayatıma katıp, hayatımı olabildiğince değerli insanlarla paylaşmak.