Clarke elinde ki tarağı kenara bırakarak karşısında ki küçük aynaya baktı. Hücrede çok kalmamıştı ama sanki biraz zayıflamış görünüyordu. Bir koltuğa oturup başını ellerinin arasına aldı. O hücreden çıktığı için mutluydu. Girmesi en başından beri haksızlıktı belki ama Bellamy olmasaydı bu haksızlık bile olsa ölebilirdi. Kimseninde bunu umursayacağını düşünmüyordu. Bellamy aklına gelince dudaklarında küçük bir tebessüm oluştuğunu farketti. Kafasını iki yana sallayarak kendine gelmeye çalıştı. N'oluyordu ona böyle?
Aynaya son bir kez bakıp odasından çıktı Clarke. Fazla kalabalık olmayan koridorlardan geçerek hastaneye ulaşmaya çalışıyordu. Meydana geldiğinde karşısında gördüğü kalabalıkla kaşlarını çattı. Bu da neydi böyle? Biraz ilerleyip kalabalığa yaklaştı. Daha çok kavga ediyor gibi görünüyorlardı. Gözü hemen tanıdığı yüzü fark etti. Her zaman ki gibi üniforması üstündeydi ve birini engellemeye çalışıyordu.Bellamy'nin sesi, gürültünün arasında kayboluyordu. Tam ortalık sakin biraz dinlenebiliriz dediğinde telsizine gelen çağrıyla yerinden homurdanarak kalkmıştı. Meydanı geldiğinde çoğu 45 yaşından büyük olan erkek ve kadınlarla karşılaşmıştı. Ebeveyn olabilirlerdi.
"Kanunların canı cehenneme başkan Jaha! Onlar daha çocuk!" kadının ağır hakaretiyle adımlarını daha da arttırdı Bellamy.
Bellamy'nin eli ilk olarak belindeki silahına gitmişti sanki kullanabilecek gibi. "Bayım lütfen sakin olun." Adam gelen itirazı umursamamış bir de elinin tersiyle ittirmişti Bellamy'i. Diğer güvenliklerde aynı durumdaydı. Durdurabilmeleri için elektrikli joplarını kullanmaları gerekiyordu ama öğrettikleri ilk madde vatandaşa şiddet uygulamaydı ama yeri geldiğinde zorundaydılar.
Bellamy tekrardan bağırmasıyla birkaç kişi durmuştu. "Herkes geriye çekilsin! Bu kaosla hiçbir şey elde edemeyeceksiniz! Evlerinize dağılında hapishanenin nüfusu artmasın!"
Gelen tepki omuz silkmeler ve "sen ne biliyorsun?'' du.
Karşısındaki bir kadın kalabalığı yararken "Hiçbir yere gitmiyoruz..." lafını tamamlamadan Bellamy'nin yaka kartına bakıp devam etti. "... Bay Blake! Burada söz konusu olan çocuklarımız! Onları ölüme gönderemeyiz."
Duyduklarını algılamaya çalışırken kafasını çevirdiğinde kalabalığa doğru adımlarını hızlandıran Clarke'ı gördü. Ona bakarak ellerini kaldırdı. "Sakın gelme, uzak dur buradan."
Clarke yavaşlarken sorarcasına Bellamy'ye baktı. Bu bağırışmalar, itip kakmalar ne içindi? Bellamy neden uzak durmasını istiyordu?
Bellamy gözlerini Clarke'dan çekip yanında ki kadınla hararetli bir şekilde konuşmaya başladı. En sonunda dayanamayıp kalabalıktan zorla geçerek yanlarına gitti. Bu olayı öylece izleyecek değildi.Bellamy, Clarke'ın kendine doğru geldiğinde ona "Gelme diyorum sana!" bakışı atmıştı ama kız onı duymamış gibi yanına yaklaşıyordu.
Clarke Bellamy'nin bakışlarını umursamadan yanlarına vardı. Bellamy'nin kadını engellemek için omzuna koyduğu elini tutup indirdi. Ama bunu neden yaptığı hakkında hiçbir fikri yoktu. Kadına kısa bir bakış attıktan sonra kafasını Bellamy'ye çevirdi.
"Neler oluyor burada?""Bilmiyorum ama hemen bu kalabalıktan çıkman gerek. Başına bir şey gelebilir, Griffin. Hemen"
"Burada neler olduğunu öğrenmeden hiçbir yere kıpırdamam Blake. Başıma bir şey gelmesi umrumda mı sence?"
"Yanında teşhizatın yok, Griffin. Bir şeyler öğrenince sani haberdar ederim. Şimdi başına bir iş gelmeden ayrıl buradan. En azından biraz uzakta dur." Kalabalık dahada hareketlenmişti. Yumruklae havada uçuyor deseler doğruydu. Belllamy, Clarke'a doğru gelen yumruğu görünce onun üzerine siper oldu. "Sana dedim, Clarke!''
Clarke olayın şokuyla bir Bellamy'ye bir de iyice çıldırmış kalabalığa baktı. Bellamy engellemese muhtemelen şuan yüzünün ortasında koca bir morluk olurdu. Her ne kadar uzaklaşmak istemese de Bellamy'nin siniri yüzünden okunuyordu ve onu daha da sinirlendirmeye niyeti yoktu. "Tamam Blake, uzaklaşıyorum. Ama sadece uzaklaşacağım. Olayları bana da anlatmayı unutma. Ve dikkat et."
Kalabalık arttıkça gelen güvenilik sayısıda artıyordu. Ama nafile. Halk resmen çıldırmış gibiydi. Sinirlerini güvenliklerden çıkarmaya başlamışlardı. Görevdeki birine zarar vermenin cezasını unutacak kadar gözleri dömüştü. Bellamy, herkes gibi şiddete başvurmamaya çalışarak boğazını patlatıyordu. Arkasını döndüğünde hazırlıksız yakalanmış, kaşının üzerine bir yumruk yemişti. Bir elini yaraya götürüp diğer elinide yumruk yapıp sakinleşmeye çalışıyordu. Sıktığı elini jopuna götürmeye hazırlanırken yukarıdaki dev ekranda Başkan Jaha belirdi. Geç bile kalmıştı.
Jaha konuşmaya başlayınca herkes ilk başta onada bağırdılar ama sonradan sessizlik çöktü. "Tekrardan söylüyorum. Eğer kaos devam ederse baş kaldıranlar direk infaz edilecektir. Herkese iyi günler"
Bunun üzerine halk biraz daha baş kaldırdıktan sonra herkes inine çekilmeye başladı. "Bu iş daha bitmedi, Başkan Jaha!" sona kalan adam bağırdıktan sonra o da ayrıldı meydandan.
Clarke olanları şaşkın ve kafası karışmış bir şekilde izliyordu. Bellamy'nin yediği yumruğu görmüştü ama tam onun yanına gidecekken ekranda Başkan Jaha belirmişti. Dağılan kalabalığın arasında Bellamy'yi aradı Clarke. Bir anda karşısına çıkınca korksa da hemen gözü yaralanan kaşına kaydı. Farkında olmadan yarasına dokundu ve yüzünü buruşturdu. Canı acımış mıydı acaba?
"Sen iyi misin Clarke?"
"İyiyim ben. Ama sen değilsin." Elini yaranın etrafında dolaştırdı. "Kanıyor, pansuman yapmamız lazım."
"Sorun yok, Doktor Griffin. İyiyim sadece bir yumruk. Ark'ta sıradan bir gün." Bellamy hafifçe sırıttı.
Clarke gülerek başını onaylamazca iki yana salladı. Bellamy'den iki üç adım uzaklaşıp gittikçe boşalan meydana baktı. Gözüne pano da asılı bir liste takıldı. O da neydi öyle? Yavaş adımlarla listenin yanına gidip incelemeye başladı. Farklı farklı isimler yazıyordu. Bellamy'nin yanında durduğunu hissetti. Gözünün ucuyla ona baktı. "Neler olduğu hakkında bir fikrin var mı Blake?"
"Hiçbir fikrim yok." Omzunu silkip devam etti. "... asılan listeden ve masum çocuklardan bahsediyorlardı."
Clarke kaşlarını kaldırarak listeyi incelemeye devam etti. Gözüne çarpan tanıdık isimler vardı ama bu liste ne için hazırlanmıştı?
Bellamy'ye döndü. Tam ağzını açmıştı ki, isminin söylenmesiyle kafasını o tarafa çevirdi. İki üniformalı adam dik bir şekilde karşılarında duruyordu.
"Clarke Griffin, bizimle geliyorsun."Clarke gözlerini devirmemek için zor tuttu kendini. Yine neler oluyordu? Bellamy'ye yandan bir bakış attı. Bellamy bir adım öne çıkarak Clarke'ı arkasına aldı.
"Neden, nereye?"
"Bayan Griffin'i, Başkan Jaha'nın odasına götürmeliyiz."
Bellamy tıslar gibi sordu. "Neden?"Konuşan görevlinin derin bir nefes aldığını duydu Clarke.
Verdiği cevap ise Clarke'ın nefesini kesecek türdendi.
"Bayan Griffin, dünyaya gönderilecekler arasında."Herkese merhaba! Bu bölümü eskisi gibi arkadaşımla yazdık. Belli oluyordur uzunluğundan. Umarım beğenmişsinizdir! Vote ve yorum yapmayı unutmayın ❤
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Cesur Prenses °•○ bellarke fanfiction
FanfictionClarke kolunun acısıyla dudaklarını dişledi. Çok acıyordu ama bu Bellamy denen adamın yanında acıya dayanıksız biri olarak görünecek değildi ya? Hücre kısmına geldiklerinde Bellamy'nin elinin gevşediğini hissederek kolunu ondan kurtardı. Tuttuğu yer...