¤3¤

47 10 8
                                    

Toprağı kapamak ile meşguldü. Neye bulaştığımı bilmiyordu.
Ve kendine yeni bir iş çıkarmak felan da istemiyordu.
Bir yandan belkide kafasını dağıtmak iyi olacaktı ama ona annesini hatırlatan bir mektuptu yani faydasızdı.
Toprağı kapattıktan sonra banka oturdu.
Yarım saat geçmişti. Neden bu kadar geciktiğini düşünüyordu.
İsmini bile almamıştı.
Verdiği parayı alıp kaçabilirdi belkide.
Düşüncelerini aniden bölen ses belirginleşti.
"Geciktiğim için üzgünüm." gülerken gözleri de gülüyordu.
Çok içten ve samimiydi.
"Önemli değil. " diyerek poşetleri elinden aldı.
Soobin in eve gitmesi gerekiyordu.
Daha fazla kalması onu daha çok etkileyecekti.
O mektubun hayal olduğuna kendini inandırarak eve geri döndü.
İsmini bile öğrenemediği çocuğu düşünüyordu.
Ne kadar ona yakın hissettiğini.
Belkide artık toparlanması gerekiyordu.
Yarın ona burayı gezdirmesini isteyebilirdi.
Hemde aklında ki sorulara bir yanıt bulurdu.
Gecenin sessizliği etrafı kaplarken gözlerini kapamasının vakti gelmişti.
¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤

"Bulabildin mi?"
"Hayır. Her seferinde aynı soruyu soruyorsun. Artık bıktım. Git lütfen. "
"Sende her seferinde aynı yanıtı veriyorsun Soobin."
"Ne dememi istiyorsun? Hiç bir şey değişmiyor. Yanıtım nasıl değişsin ki."
"Etrafındakilere iyi bak. Farkındalık yarat. Gözlerini açmalısın. Hep aynı kalamazsın biliyorsun Soobin."
"Üzgünüm. Yapamıyorum. "

¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤¤

Gözlerini açmak. Farkındalık yaratmak.
Soobin gerçekten de hep aynıydı.
Kendini öldürüyor du sanki.
Belki de farklı bir şeyler denese onun için hayat böyle acı olmaktan çıkacaktı.
Giyinip dışarı çıkmaya karar verdi.
En sevdiği kırmızı ayakkabısı ile elbisesini giyip istasyona doğru gitmek istiyordu.
Kapıya çıktığı gibi dünkü çocukla karşılaştı. Gülüyordu.
Kimsede görmediği bu gülüş.
İçinde çırpınan kelebekleri inkar edemezdi.

"Merhaba" sanki Soobini kırmak istemiyormuş gibi konuşuyor du.
Sanki bir şeyler biliyor ve saklıyor gibiydi.

Soobin az da olsa tebessüm etmeye çalışarak -yapamadı- "Merhaba" dedi.

Bu sefer ilk Soobin konuşmalıydı.
"Şey acaba dün soramadım ama isminiz nedir?" olduğunca samimi olmaya çalışmıştı.

"Woohyun. Nam Woohyun." Çocuk o kadar içten gülüyor du ki Soobin buna çok şaşırmıştı.
Yeni tanıdığı birisine karşı bu derece samimi olması garipti.

"Peki Woohyun. Burayı tanımama yardım edermisin? İstasyona gitmek istiyorum."
Soobin içinden kendini zorluyor gibi gözükmediğini düşünmek istiyordu.
Olduğunca doğal davranmaya çalışıyordu.

"İstasyonmu? Gidicek misin?" şaşırmış yüz ifadesi ile Soobine bakmaya devam ederken Soobin ise hala ona bakmaya devam ediyordu.
Bu yüz hatlarını daha önce görmüş gibiydi.

"Daldın galiba. İyi misin?"
Soobin kendini toplayarak çocuğa döndü.

"Ahhh pardon. Hayır gitmeyeceğim. Sadece istasyonu görmek istedim. "
Verdiği cevapla onu memnun ettiğini düşünüyordu.
En azından öyle olmalıydı.

Woohyun önden yürürken bir yandan da Soobine uyum sağlamaya çalışıyordu.
Soobin ise olduğunca doğal hareket etmeye devam ediyordu.

Yine sessizliği bozan Woohyun olmuştu.
"Isminden başka bir şey öğrenmeye çalışmam seni rahatsız eder mi?"

"Anlamadım? "

"Sana senin hakkında sorular sorabilir miyim? İzin verirsen."
Bir yandan mesafeli bir yandan da oldukça yakın davranıyordu.

"Aslında konuşmayı pek sevmem.-
Tam da o anda dünkü gördüğü rüya aklına geldi. "Farklılık yarat."
Bazı şeyleri değiştirmeyi denemeliydi.
Hep aynı kalmazdı.

"Tamam Woohyun."
Sesini güçlü bir şekilde kullanarak cevap vermişti.
"Seni dinliyorum."

"İlk olarak ilk karşılaştığımızda bana eskiden burda olduğunu söylemiştin.
Neden gittin? Ve geri gelmene sebep olan şey neydi?"

Soobin bunun cevabını vermeye hazır değildi. Evet farklılaşmak istiyordu ama bu soruya hemen yanıt veremezdi.

"Üzgünüm buna şuan cevap veremem."

Woohyun her şeyi anlamışçasına kafasını eğerek yola devam etti.

Soobin konuşmaya devam etmek istiyordu.
"Peki sen? Sen ne zamandır buradasın?"

Woohyun şaşırmış görünüyordu. Kafasını kaldırdı ve heyecanlı bir şekilde anlatmaya başladı.

"Aslında pek bir olayım yok.
Dedem ile burda kalıyorum.
Hem onun işlerine yardım ediyor hemde buranın keyfini çıkarıyorum. Gerçekten havası güzel. Sencede değil mi?"

Soobinde öyle düşünüyordu.
Havası gerçekten rahatlatıcı ve zarifti.

Onaylar derecesinde kafasını salladıktan sonra yürümeye devam ettiler.

"Hiç sıkılmıyormusun peki? "
Woohyun yavaşça Soobine döndü ve "Şuan için soruyorsan hayır. Sıkılmıyorum." dedi.

"Güzel. "

Bunu dedikten 1 dakika sonra Soobin verdiği cevapların çok basit olduğunu farketti.
Başka konular bulması gerekiyordu.

"Şey"
"Şey"
İkisi de aynı anda söylemişlerdi.
Ve ikisi de aynı anda güldü.

Soobin elini sen devam et dercesine uzattı ve Woohyun konuşmaya başladı.

"Aslında bunu sormak istemiyordum ama-

"Neyi?"

"-Bilemiyorum. Söylemekte kararsızım."

"Ne hakkında? "

"Senin hakkında. "

"Benim mi? Benim hakkımda bir şey biliyor musun?"

"Bak. Bildiğim şeylerde emin değilim. Bu yüzden eğer söylersem-

"Hayır hayır. Eğer bildiğin bir şey varsa söyle. Benimde aklımda yanıtlanmayı bekleyen sorular var. Lütfen. "

"Ahhh. "

"Hadi devam et. "

Soobin ve Woohyun yolun ortasında durmuş ve sadece birbirlerine bakıyorlardı.
Soobin Woohyundan gelecek cevabı beklerken Woohyunda söyleyeceği şeyi düşünüyordu.

"Soobin."

"Evet?"

"Senin Soobin olduğunu biliyorum. Chae Soobin."

"

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
NODDHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin