43. Bölüm(Yaşlı)

7.9K 477 74
                                    

Hayırlı bayramlar, iyi okumalar. ^^

***

"Oğlum! Sen gidip uyandır hadi Furkan ve Çağatay'ı. Saat kaç oldu, hala uyuyorlar."  diye seslendi annem, abime.

Uyanamazlar tabii... O kadar içtikten sonra sabah kendi kendilerine uyanmak kim, onlar kim? Ama soracaktım ben Çağatay'a bunun hesabını. Hele bir uyansın, müsait bir zamanda yalnız kalalım, geberteceğim onu!

"Niye ben uyandırıyormuşum?"

"Sus! Annenin kararları sorgulanmaz! Git uyandır hadi, kahvaltı edeceğiz hala ortalarda yoklar."

Annem bir şeylerden şüphelenmişti besbelli. Ya anlarsa bunların dün gece içtiğini? O zaman gerçekten yanardık işte! Babam zaten kıldı Çağatay'a, ondan iyice nefret etmesini sağlayacağı ayrıntılara gerek yoktu. Annem ise Çağatay'ı sevmişken, en kötü alışkanlıklardan olan içkiyi ağzına sürdüğünü bile öğrense, Çağatay artık onun gözünde biterdi.

"Tamam, gidiyorum." dedi abim annemi daha fazla kızdırmadan. Bana başıyla, 'benimle gel'  gibisinden bir işaret yaptı. Konuşmadan peşine takıldım. Henüz bir dakika dahi olmadan Çağatay ve Furkan'ın uyuduğu misafir odasının önüne varmıştık. Kapıyı tıklatma gereği duymadan kapı kolunu aşağı çekip kapıyı tamamen açtı ve bana geçmem için yol verdi. Önden odaya girdiğimde Çağatay ve Furkan'ı tabiri caizse götü başı dağıtmış bir şekilde bulmuştum. Misafir odasında iki yatak vardı, birisinde Çağatay birisinde Furkan uyuyordu. Çağatay'ın yarısı yerde, yarısı ise yataktaydı. Başı halıya değiyordu ve bu şekilde yatarken -başı aşağıda kıçı yukarıda- nasıl rahat edebildiğini düşünmeden edemedim. Furkan'ın bütün bedeni yataktaydı ancak ayaklarını havaya dikip duvara dayamış bir şekilde yatakta yan yatıyordu. Az önce tabiri caizse demiştim ama az bileydi götü başı dağıtmak. Bildiğin uyumaya yeni bir yorum getirmişlerdi. İnternette paylaşsak bu hallerini, uyku modası ortaya çıkar, herkes bu iki manyağa özenirdi. O derece hani.

"Kendi eviniz gibi rahat edin dedik de, bu kadarına pes artık." dedi abim hafif gülerek.

Ardından önce Çağatay'ın yanına yaklaşıp onu omuzlarından hafifçe sarstı uyanması için. Ama hayır, uyanmamıştı. Hatta hala fosur fosur uyuyordu beyefendi. Abim bu sefer daha sert sarstı. Fazla sert sarsmış olmalı ki, Çağatay daha yeni uyanmış olmanın uyku mahmurluğuyla, zaten bedeninin yarısı halının üzerindeyken yere düştü. Gözlerini şaşkınlıkla kırpıştırıp bir bana, bir abime baktı.  "Ne oluyor ya?"

"Kargalar bokunu yedi, bütün canlılar uyandı. Biz sizin yüzünüzden daha kahvaltı bile etmedik."

"Başım çatlıyor." dedi abimi takmadan Çağatay.

"Beter ol inşallah, içmeseydin o kadar! Aşk acısı mı çekiyorsun, sevdiğin uzaklarda mı da bu kadar içiyorsun?" dedim dilimi tutamayarak, sinirle. Abim, Çağatay'ın sadece  'Bir arkadaşı'  olduğum için böylesine abartılı tepkimi şaşkınlıkla ve şüpheyle karşıladı ama  üzerinde fazla durmak istememiş olmalı ki kısa süren sessizliği Furkan'ın yanına gidip onu dürterek adını seslenirken bozdu. "Furkan! Lan! Uyansana!"

Furkan'ı birkaç kez daha dürttüğünde Furkan yavaşça gözlerini aralayıp bize baktı ve esnedi. Gözlerini ovuşturdu ve yatakta oturur pozisyona geçti.

"Başım- " derken abim konuşmasına izin vermeksizin sözünü kesti. " Anladık, başın çatlıyor."

"Aslında ağrıyor diyecektim."

"Pek fark yok. Aynı noktaya çıkıyor sonuçta. İkinizin de ağrı kesiciye ihtiyacı var."

Abim bana baktı birkaç saniye boyunca. Sanki bir şey söyleyecek miyim diye test etmeye çalışıyordu ama anlamamıştım. Gözlerini kısmış bir şekilde bana bakmaya devam ederken ne olduğunu kavramıştım. Abimin bildiğine göre Furkan da, Çağatay da benim sadece 'bir arkadaşımdı.' Furkan'a da aynı şekilde çıkışacak mıyım diye bakıyordu. Ve evet, abimin daha fazla kıllanmaması için çıkışacaktım.

Kafan Mı Güzel?Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin