11

250 23 3
                                    


"Fırat... Demek bu bebeğin senin..." Devamını duymak istiyordum ama karşımda sadece Alaz'ın ensesini gördüm.O alçak kuzenim söyleyecekti. Eğer her şeyi öğrenirse kızımı alır götürür, fiziksel acı çektirmesede onu benden kopararak en büyük acıyı yaşatırdı.

Ölürdüm. Ve bu düşüncelerle, cümlenin sonunda gelecek acı gerçeği duymadan önce kalbim sıkışmaya başladı.

Kalbim, bu kadar gürültüye dayanamazken ellerimi kapının pervazsına yasladım.

"Ah, Yaprak!"

Ve kuzeninin baygın gözlerini gören Esra ne söyleyeceğini unutarak yanıma koştu. Nefesimi zorlukla dışarı bıraktım. İçimde tutarken her an patlayacağını hissettiğim saatli bir bombaya dönüşmüştü saniyeler önce...

Söylememişti... Ellerimi dizlerime yaslarken Esra'nın bedenimi saran kollarını itmedim bu sefer.

"İyi misin ne oldu?"

Gözlerimi devirirken Alaz'a döndüm, "Sen Deniz'i götür... Ben Esra'yla gideceğim." Alaz, benim ikinci cümlemi duymak istemeden asansöre yönelirken, Esra'nın kollarından kendimi itip bu defa ben onun koluna yapıştım.

"Sen ne yaptığının farkında mısın?" Şaşkına dönen Esra önce paniklesede, eski haline geri dönerek belini dikleştirdi, hala inat edip bir şeyleri anlamazdan gelmeye devam ederken hızımı alamadan konuştu, "Fırat'a,kızına ne olduğunu soruyordum. Ne var ki bunda?" Fırat... Yıllardır içimde tuttuğum isimden sonra dün gece gazetede gördüğüm Fırat...

Kuzenime gözlerimi kısarak baktım, "Kızına, öyle mi Esra? Peki ona bir kızı olduğunu söylediğimden nasıl bu kadar emin olabilidin?"

Esra'ya bakmaya devam ettiğimde, gözlerinde bir gram bile pişmanlık kırıntısı göremedim. Dünyada yaşadığını sanan ama aslında bir uzaylı olan sosyal medya fenomeni bir kuzenim vardı!

"Fırat'ı öyle telaşlı görünce hem de aynı arabadan inince söylediğini düşündüm." Fırat... Yani Alaz endişeli miydi? Belkide kadına bir şey olacakda başına kalacak diye endişelenmişti, olamaz mı?

"Olabilir!" Yüzünü buruşturan Esra bana bakarken kırmızı rujlu ve kızımın onunkine benzediğini düşündüğüm, dolgun dudaklarını büzdü.

Hala anlamadığını anladığıda pes edip konuştum, "Diyorum ki her insan bir bebeği öyle görse teleşlanabilir! Bu yüzden bir kere daha her şeyi mahvetmeden çeneni kapalı tut!" Derin bir nefes bıraktıktan sonra tetikleyen bel ağrısıyla Esra'yı orada bırakıp yürümeye başladım,"Nereye?" Senden uzak olan neresi varsa oraya! Arkama dönmeden cevapladım onu, "Kızıma bakmaya..."

...

"Yere düştüğünde kafasını çarptığı için bayılmış. Endişelenmenizi gerektirecek bir durum göremiyorum, henüz..." Gözlerim dolarken kalbimde daha fazla teklemeye başladı. Neden kesin bir şey söylemiyorsunuz, neden ihtimaller söz konusu?

Ağlamamak için dayanmaya çalışmalıdım. Dayanmalıdyım. Omzuma konan ellerle büyük bir umutla arkamı dönerken sadece Esra'yı gördüm. Alaz nedenini çözemediğim gülümsemeyle bakıyordu bana. Sanki... İğrenirmiş gibi. Ama neden?

"Birkaç dakika sonra serumu bitecektir. O zaman taburcu olabilirsiniz." Odadan çıkan doktorun arkasından Alaz'a baktım. Telefonu çaldığında Esra'da odadan çıktı. Şimdi sadece Alaz'ın bakışlarıyla bütünleşen, titreyen, boynu bükülen ama korksada hala ayakta durabilen bir Yaprak kalmıştı odada.

Telefonunu cebine atarken, yavaşça yürüyerek yanına gittim. "Teşekkür ederim."

Alaz'ın kaşları çatıldı. "Ne için?"diye sorarken bile bence sorunun cevabını biliyordu.

KATİLİN KIZI #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin