a.5 Cinco

1.6K 68 17
                                    

Neymar'ın arkasını döndürüp taktığı capini tekrar eski haline getirerek kafasına iyice oturmasını sağladım.

"Kes artık şunu."

Fakat aldığım tek cevap tekrar arkaya döndürülen bir cap olmuştu.

Gözlerimi devirerek onun karşısından ayrıldığımda "Ne yapıyorsan yap." diye söylendim. Onu hazırlamam gereken bir fotoğraf çekimi vardı ve beyefendi sabahtan beri arkamı her döndüğümde şapkasını istediği konuma getiriyordu. 

"Hey," uyarıcı ses tonunu işittiğimde beni bileğimden tutarak -hayret ki bu sefer nazik sayılabilecek bir şekilde- kendine çevirdi. Ona bakıp tek kaşımı kaldırdım. "Tamam, düzeltebilirsin. Bir daha yapmayacağım." dedi tüm ciddiyetiyle.

Sıkıntıyla nefesimi dışarı verdim. Kafasına uzanıp belki bugün yüzlerce defa yaptığım şeyi yaptım.

Fakat o sırıtarak capi yine ve yine arkasına çevirdi.

Çığlıklar atarak ortalıkta koşturmama çok az bir zaman kalmıştı. Cidden, artık sabrımı zorluyordu ve son derece sabırsız bir insandım. Şuan yüzüne küfür edip onu pataklamamak için zor tutuyordum kendimi.

"Dalga mı geçiyorsun benimle?" aklımda teker teker sıraladığım küfürlerin yerine itiraz dolu sorum çıkmıştı ağzımdan.

Omuzlarını silkip başını yana eğdi. "Belki."

Üzerindeki mavi tişört yüzünden yeşile bürünmüş gözlerini oyup eline vermek dilini koparıp ona yedirmek istiyordum. Nasıl bir adamdı bu!?

"Belki yemek yerken çektiğin fotoğrafımı medyaya sızdırmanın bedelini ödetiyorumdur." Evet, yine başlıyorduk. Kendisi dünden beri onu kasten çektiğimi iddia edip kendinde beni sinir ederek intikam almaya çalışıyordu.

"Kaç defa söyleyeceğim, seni kasten çekmedim!"

"Ya, tabi." diye onayladı beni aynaya yaklaşıp yüzünü incelerken.  "Kesin duvar kağıdında ben varımdır şimdi." Ona dil çıkardığımı görmemesi için arkamı döndüm.

Bugün sabah çekimin yapılacağı stüdyoya gelirken giydiklerini gelişigüzel bir askıya asmıştı. Askı markanın yeni sezon kıyafetleriyle dolup taşıyordu ve ben bu kargaşanın içinde onunkileri bulmaya çalışıyordum. "Sen var ya Neymar-"

"Ben ne?" cümlemi bitirmeme dahi izin vermeden ensemde hissettiğim nefesi vücudumdaki tüm tüyleri diken diken yapmıştı. Kalbim tekrar hızlı bir tempoyla koşmaya başladığında dudağımı ısırıp sakinleşmeye çalıştım. Sonra arkamı döndüm.

Birkaç santim ötemde duran yüzüne gözlerimi büyüterek yavaşça fısıldadım. "Aptalın tekisin."

Dudaklarının arasından çıkan tek seferlik ukala bir gülüşle başını odanın çıkışına çevirdi. Gülüşüyle dudaklarının arasından çıkıp yüzümün her yanını yalayan naneli nefesiyle beni yaklaşık bir saniye yalnız bıraktı. Her zaman olduğu gibi ağzında yine sakız vardı. 

"Demek aptalım?" başını tekrar bana çevirdiğinde insanın içine işleyen delici gözleri benim gözlerim ve dudaklarım arasında mekik dokumaya başlamıştı. Bundan rahatsız olduğumu anlayınca odağını bu sefer gözlerimden ayırıp tek bir yere yoğunlaştırdı. O ağzıma bakarken konuşamazdım ki!

Aklıma gelen planla sırıttım.

"Kanıtlamamı ister misin?" diye sordum meydan okurcasına. Karşı çıkacağını adım gibi biliyordum.

"Çırpınışlarını görmek komik olacak."

"Seni ne hale getirirsem, öyle kalacaksın ama." koşulumu öne sürmem onu meraklandırıp daha da heyecanlandırmış olacak ki kafasını sabırsızca salladı.

in the night. neymarjrHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin