ilk kez 15 Eylül 2013 tarihinde yayınlandı.
Giriş
Çocuk bana doğru bir adım daha atınca istemsiz olarak duvara yaslandım. Burnunu boynuma dayayıp kısa bir nefes aldığında içim ürpermişti. Ona belli edemesem de gitmek için can atıyordum.
"Parfümün de güzel kokuyor,"dedi boğuk bir sesle. Çocuğu omuzlarından geriye itip geçebileceğim bir mesafe açılmasını umuyordum ama o sadece iki adım gerileyip yeniden eski pozisyonuna döndü. Okulun spor salonunda tam anlamıyla sıkıştırılmıştım.
"Uzak dur," diye inleyip onu daha sert ittim. Bu sert itişime rağmen sadece bir adım geriledi. Güçsüz bir kız sayılmazdım ama böyle durumlarda içimdeki demir yumruğun çıkmasını dilerdim.
"Bunu istediğine emin misin? Burada olmamdan memnunsun sanıyordum,"dedi çocuk. Bana tıpkı okuldaki para avcısı, yani argo deyimiyle yollu, kızlardanmışım gibi davranıyordu.
Dudaklarımı birbirine bastırıp aklımdan hızla geçen düşüncelere kulak vermeye çalıştım. Hepsi bana aynı şeyi söylüyordu "O çocuk sadece senin ne kadar ileri gidebileceğini görmek istiyor," diyordu biri ve bir diğeri de "Senin, diğer arkadaşlarının da dediği gibi biri olduğunu düşünüyor," diye bas bas bağırıyordu.
Derin derin bir iki nefes alıp hızla çarpan kalbimi yavaşlatmaya çalıştım. İçimdeki o canavarın uyandığını hissediyordum, açlığımın.
"Benden uzak dur," dedim bir kez daha. Son cümlemi söylerken aramızdaki bir adımlık mesafeden faydalanmaya çalışarak yanından geçip çıkışa gitmeyi planlamıştım ama o, tam ben geçerken kolumu tuttu.
"Yapma ama" dedi sitem edercesine "Eğleniyorduk!"
"Ben eğlenmiyorum," dedim kolumu elinden kurtarmaya çalışarak.
"Seni nasıl eğlendirebilirim,"diye sordu. "Bu yeterli değil mi," diye sorarken bir yandan boşta olan elinin tersiyle yüzümü okşuyordu "Daha fazlasını mı istiyorsun?"
"Ne saçmalıyorsun sen," dedim elini yüzümden iterken "Bırak beni!"
"Yoksa para filan mı istiyorsun,"diye sordu kolumu biraz daha sıkarken. Kasıklarına tekme atmamak için kendimi biraz daha sıktım. Bu okulda burslu okuyan biri olarak karşımdaki zengin şımarığın şikâyeti karşısında bir şansım kalmazdı, okuldan atılırdım. "Seni küçük," cümlesini tamamlamak için doğru kelimeyi arıyor gibi beni süzdü "Oysaki diğerlerinin dediği gibi birine de benzemiyorsun. Sana öyle demeleri çok yazık!"
Arkamdan konuşulmasını umursamamaya çalışarak bir kez daha aynı şeyi söyledim "Bırak beni!"
"Bırakmazsam çığlık mı atarsın," diye sordu kendimi kurtaramayacakmışım gibi "Hadi bağır," dedi kolumu bırakarak "Herkesi topla buraya. Kime inanırlar sana mı, bana mı?"
Ağlamamak için kendimi sıktım. Kimsesizdim. Babam, nasıl olduğunu halen çözemediğim bir şekilde, öldürülmüştü. Annem ardından kafayı yemiş ve kaçmıştı. Beni yetimhaneye yerleştiren komşularım hep büyük bir iyilik yapmış gibi böbürlenirdi. İstediğim tek şey "Mira'yı rahat bırakın," diyebilecek birinin olmasıydı, elbette yoktu.
Ben derin derin nefes alıp vermeye devam ederken o da daha yakınıma geliyordu. Burnumu bedeninden yayılan mistik bir koku doldurdu.
Yıllardır farkında olduğum üzerimdeki lanete sinir merkezime yerleşmesi için izin verdim ve sürekli kabaran iştahım tüm zihnimi doldurdu. Bir ruh emiciydim ben, insanların ruhlarını yiyen bir yamyam.
Açlığım bağlı olduğu zincirleri kırıp beynimin içinde koşuşturmaya başladığında anladım ki bu karşımdaki ego manyağının ruhsuzluğu kimseyi rahatsız etmezdi.
"Sen nasıl istersen,"dedim dudaklarımı onunkilere yaklaştırırken. O istediğini almış gibi gülümserken ben onun içten gülümsediği son ana tanıklık etmiştim.
Dudaklarımı aralayıp onunkilerin arasından derin bir nefes aldım, çocuk ne yapmaya çalıştığı anlamamış gibi baktı. Benden uzaklaşmasına izin vermeden derin bir nefes daha aldım, ruhunun tadına ulaşmak için kesik kesik ama hızlı bir şekilde içime çektim.
Canı yanmış gibi geri çekilmeye çalıştı bir kez daha ama öyle bir bağ kurmuştum ki ruhuyla, fiziksel olarak gücü yetersiz kaldı. Derin bir nefes daha alınca grimsi bir duman belirdi dudaklarının arasından.
İlk başta sigara dumanı üflüyormuş havası verse de, dumanın yoğunluğundan farklı bir şey olduğu hemen belli oluyordu. Ben o dumanı içime alırken çocuk rüyaya dalarmış gibi gözlerini kıstı.
Yaklaşık on saniye sonra geri çekildiğimde içimdeki açlık hissi sakinleşmiş, sinirim geçmişti. Kendimi bir pislik gibi hissetsem de güçlü olduğumu biliyordum. Bana göre bu Tanrı'nın lütfüydü. Beni yalnız bırakmıştı ama yenilmezlere özgü olan bir güçle birlikte.
Gözlerimi çocuğa çevirip duygusuzca bana bakan suratına odakladım. Kurulu bir robot gibi duruyordu, sanki ben "aç" düğmesine basarsam çalışacaktı.
Ruhsuz bakıyordu, bitkin, tüm duygularını yerinden söküp almıştım ve artık o bir robot olmuştu. Belki de insanların ruhları kalplerinde barınıyordu ve ben o ruhu alınca kalbi ölmüştü.
Robotları da insanlardan ayıran bu değil miydi? Hisseden bir kalp...
"İyi misin," diye sordum tedirginlikten uzak bir ses tonuyla.
"Evet,"dedi. Dudaklarımı birbirine bastırıp kalbimden acıma duygusunu gönderirken o hala bana bakıyordu. Sanki ben ona "Bana bakma!" değinceye kadar da bakmaya devam edecekti.
Gözlerinin derinliklerinde kurtulmak için çırpınan bir hayat ışığı vardı, bir yaşama sevinci... Bana çığlıklar atıyordu, cılız ve inceydi. Yavaşça titreşiyordu ve birazdan kaybolacaktı.
Gözlerimi kaçırıp "Hadi git artık,"dedim. Başını salladı ve uyuşuk adımlarla yanımdan geçip gitti. Merak ediyordum acaba ailesi veya arkadaşları ondaki bu değişimi fark edince ne yapacaktı? Psikologa götüreceklerdi büyük ihtimalle ve o da hiçbir şey olmadığını gayet iyi olduğunu söyleyecekti. Ruhunu çaldığım kimse o anı ve acıyı hatırlamazlardı. İçlerindeki derin boşluk o anı ve acıyı yutardı.
Omuz silkip çıkışa yöneldim, kapının yanına bıraktığım çantamı alıp kimseye haber vermeden okuldan ayrıldım.
Kaldığım öğrenci yurduna giden yolda yürürken bir söz verdim kendime. "Beni ezmeye çalışırlarsa, ben onları ezeceğim. Duygusallığın bir anlamı yok."
Kendi oyunumu kurmuştum artık, kendi kendimin dayanağı olmuştum.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
"Bırak Ruhun Aşka Düşsün"
FantasyKalbimiz tüm gücüyle kan pompalarken aslında yapmak istediği tek şey içinde barınan ve korumak istediği ruhu yaşatmaktı. Ruh korkardı, korkutmayı biliyorsan; ruh çalınabilirdi, çalmayı biliyorsan ve ruh avdı, çevresinde avcılar olan. © Telif hakları...