Ölüler.
Onlar sadece toprak altında değiller, onlar yerüstündeler. Ne çok beden vardır öyle ruhu ölü olupta yaşamaya devam edenler.
İnsanları ayıracak olursak ;
Tamamen ölüp kurtulanlar.
Ruhu ölü olup yaşamaya devam edenler.
Hayata bağlılar.
Merak ediyorum, ölünce gerimde ne bırakacağım ? Birkaç kitap, yazılı notlar, ve bedenim.
Dünden yaktığım tütsünün kokusu burnumu okşarken uyanmıştım bile.
Üzerimde halen geceden kalma kıyafetlerim vardı.
Geceleri dışarıya çıkmayı seviyordum. Ruhların o zaman gezdiğini düşünüyordum çünkü.
Kalkıp mutfağa geçtim, dolabı açtım.
Manzara çokta farklı değildi, bir pizza dilimi, üç domates, bir salatalık, süt ve kola.
Sütü kapağından açıp kafama diktim, çenemden akan sütleri umursamadım.
Başım dün içtiğimden dolayı çatlıyordu.
Soğuk. Evet ! Soğuk bir duş iyi gelecekti. Kıyafetlerime baktım, sanırım onlarında yıkanmaya ihtiyacı vardı diyip duşa girdim.
Suyu en soğukta ayarladıktan sonra suların bedenimden kaymasını izledim.
Daha çok kendime geliyordum.
Şampuanı saçlarımla dans ettirdikten sonra su tutup danslarını bitirdim.
Duştan çıktığımda rahatlamıştım ve kıyafetlerim ağırlaşmıştı, onları burada bırakıp dolabımın önüne geçtim.
Herzamanki gibi dizleri yırtık siyah bir kot, siyah göbeği açık bir üst ve siyah kapüşönlü.
Siyaha aşıktım, maviyede öyle ve ben hiçbir zaman onları ayırıp karıştırmadım ya da kalıplaştırmadım. Evet, herkesin sevdiği renklerdi ama ben asla herkes gibi olmadım. Mesela ; maviyi umudun rengi, siyahı umutsuzluğun rengi gibi bellemedim. Canım ne isterse öyle giyerdim. Depresif modda bile rengarenk giyebilirdim.
Dengesizdim.
Yani sıradan ve aptallara göre. Hakkımda ne diyorlarsa takmıyordum bile.
Odamdan çıkacakken evren bir mesaj yollamıştı sanki ...
Rüzgar ile ayaklarımın önüne bir takvim yaprağı düştü. Üzerinde ; "kendini istediğin ve ait olduğun yere götür." Yazıyordu.
Telefonumu sıkıştırdığım cebimden çıkarıp tarihe baktım.
Özenle yerleştirdiğim deri siyah çantamı aldım. İçi zaten hazırdı kendimden emindim.
O gün bu gündü.
Bu gün kusursuzdu.
Bu gün mucize olacaktı ...
🌙🌙🌙
Parmaklarımı tarak olarak kullanıp saçlarımı taradım. Kapüşonumu kapatıp kulaklıklarımı yerleştirdim.
Çalan şarkı Sia - She Wolf olmuştu. Koşma isteğimi durduramadım ve deri çantamı takıp botlarımı sıkıca bağladım.
Dış kapıyı açtığımda bulutlu bir hava el sallıyordu. Rüzgar 'bende buradayım' dermişcesine esti.
Koşmaya başladım bile.
Siyah botlarım özgürlüğe gider gibi çekiyordu beni.
Zemin ayağımın altından zaman gibi akıp geçiyordu. Bundan zevk duyup kahkaha patlattım ve dahada hızlı koştum.