1. Bölüm "Hesap"
'Belkide benim kaderim mutsuz olmaktı, başkası mutlu olsun diye.'
...
Elimdeki çay kaşığını ritmik hareketlerle bardağa vuruyor, çıkan sesi sanki senfoni orkestrası dinlermiş gibi pür dikkat dinliyordum.
Delirmiş gibiydim.
Belki de şizofreni olmuştum. Bilmiyordum.
Okuduklarım bana imkansızmış gibi geliyordu. Bu..bunun olmaması gerekiyordu. Ölmüştü hani. Annem öldü demişti. Hatta mezarına bile gitmiştik annemle.
Yalan mıydı herşey?
Bana anlatılan her şey yalan mıydı?
Kaşığı yavaşca masaya bırakıp tekrar gazetedeki yazıya baktım. "Ünlü iş adamı Arda Maral ilk kez evlilik heyecanı yaşıyor."
Resmi bana gösterilenle aynıydı. İnsan insana benzerdi tamam. Ama ismininde benzeyecek hali yoktu heralde.
Bunu öğrenmeden bana rahat yoktu. Sandalyeden kalkıp salona doğru yürüdüm. Salonda dedem her zamanki gibi oturmuş gazete okuyordu. Beni gördüğünde gazeteyi arkasına doğru sakladı ve bana şirince gülümsedi.
Bende ona gülümsedim ve yanına oturdum.
"Bugünkü manşetler ne dedecim? Ya da dur söyleme beraber bakalım." Dedem anında kızardı ve gözlüklerini çıkarttı. Bende Maraz Maral'sam bugün ne olup bittiğini öğrenecektim.
"Yok..yok bişey. Siyaset hep kızım. Sen sevmezsin öyle şeyleri. Alışverişe gitmeyecek miydin sen? Hadi dede bonkörlüğü yapıyorum." Dedi ve cüzdanından 2 ikiyüzlük uzattı.
Anında parayı elinden çektim ve cebime tepiştirerek koydum. "Ah nasıl unutmuşum bak. Neyse gazetemide orada okurum artık."
"Okudun değil mi?" Dedi dedem. Gözleri yaşlanmıştı. Normal bir zaman olsa şimdiye koşarak sarılmış ve yanaklarından şapur şupur öpmüş olurdum. Ama onlar bana çok büyük yalan söylemişlerdi. Affedilemeyecek kadar büyük.
Dedemin yeri bende her zaman farklı olmuştu. Babam yerine koymuştum dedemi. O yüzden hiç bir zaman babasızlık çekmemiştim.
"Annem şirkette mi?"diye sordum dedeme. Kafa salladığında koşarak salondan çıktım. Çıkış kapısının yanında duran ayakkabı dolabından spor ayakkabılarımı aldım ve bir çırpıda giydim.
Henüz reşit olmadığımdan kendi arabam yoktu. Ee şimdi buradan şirkete gitmek için iki otobüs değiştirmem lazımdı. O yüzden her ne kadar nefret etsemde sitenin taksi durağına doğru hızlı adımlarla yürümeye başladım.
Benim bazı takıntılarım vardı. Ve bu takıntılar yüzünden ailemle çoğu kez tartışmış biriydim. Mesela hayatımda lacivertin ve sarının yeri yoktu. Bana her zaman uğursuzluk getirdiğine inanıyordum. Bu takıntımın Fenarbahçeyle bir ilgisi kesinlikle yoktu, zira ben futbolun f'sinden anlamayan bir kızdım.
Daha sonra topuz saçada takıntım vardı. Hiçkimse -ailemde dahil olmak üzere- beni topuz saçla göremezdiler. Neden böyle bir şey yaptığım hakkında hiçbir fikrim yok. Ama beni ben yapanın bu takıntılar olduğuna inanıyorum.
Asıl küçükken bu takıntı olayını fazla abartmıştım. Daha 8-9 yaşlarındayken 10 takıntım vardı. Her şeyi 10 kez tekrarlarsan günümün iyi geçeceğine inanırdım. Sabah kalkınca saçıma 10 kez tarak sürterdim. Bir yiyeceğini ,misal et gibi, 10 parçaya ayırırsam yerdim gibi...
Ama büyüdükçe 10 takıntım azaldı. 10 takıntım bitti ama yerini dolduracak yeni takıntılarda edinmedim değil.
Taksi durağına gelince, sarı yerlere dokunmamaya özen göstererek arabaya bindim. Adama şirketin yerini söyledikten sonra sarı yerlere değmiş olma ihtimalinden dolayı kapıyı açtığım elimi yaklaşık on kez tişortümle sildim.
Taksici beyin "Geldik ap..ap..appla." demesi ardından ücreti ödeyip taksiden indim.
Nerde manyak var beni bulur zaten apla ne be? Duyanda menopoza girmiş biri sancak beni. 17 yaşindayım ulan ben.
Göt cebimde bir sarsılma hissedince elimi oraya atıp telefonu çıkardım. Ne zaman koydum onu oraya ya?
Gereksiz arıyor..
"He Nil yine ne oldu? Deniz'le yine mi ayrıldın? Tamam olur böyle şeyler. Yokse Deniz yine şu kızıl sürtükle mi yatmış? Aman boşver erkek o erkek. Yada şu sarı yosma Sinem'lemi öpüşmüş. Aman yoktur öyle bir şey. Ağızlarının kenarında bir şey kalmıştır onu temizlemişlerdir. Her neyse sen beni iki saat sonra tekrar ara. Baktın açmıyorum dört saat sonra ara. Baktın yine açmadım hiç arama. Bil ki satürne taşınmışımdır." Dedim ve telefonu yüzüne kapattım.
"Ne gurursuz kız ya. Cık cık cık." Kendisi benim biricik kuzenimdir. Bir numaralı saf, bir numaralı gerizekalıdır kendisi. Sevgilisi bunu 827368999 kez aldatmış ve bu gurursuzda bunu 829134434991133444444 kez affetmiştir. Dünyada böyle aptallık ne görülmüş nede duyulmuştur. Bak yine sinirim bozuldu ya.
Telefonum tekrar çalmaya başayınca bu sefer daha sakin açtım.
"Ya..hı..hı sen..niye öyle diyosun ki şimdi. Denizim yapmaz öyle bir şey tağaamm mı? O biriciktir, beni aldatmaz. Onunla 2 sene sonra evlencez ve Maldivler'e taşıncaz. Sen beni kıskanıyorsun değil mi? Zaten küçükkende babamı kıskanırdın. Sana bir sey söyliyim mi? Baban ölmedi kızım. Baban seni sırf para için terkedip gitti. KISKANMA BENİ." Dedi ve bu sefer o suratıma kapattı.
Gözlerim kızarmıştı ama yaş akmamıştı. Etrafta bir sürü insan vardı. Onların içinde ağlayamazdım. Yanlız başıma kaldığımda acısını çıkara çıkara haykırarak ağlardım.
Bu kız zaten hep böyle biriydi. Onda olan her şey bendede vardı. Daha büyük bir evde oturuyorduk, maddi gelirimiz onlardan daha fazlaydı, istediğim şey hemen yerine getiriyordu. Onun neyini kıskanabilirdim ki?
Az önce yaşayananları kafamdan def edip şu ana odaklandım. Gün hesap sorma günüydü. Gün önce annemden, sonra öldü bildiğim ama burnumu dibinde yaşayan biyolojik babamdan öc alma vaktiydi...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Bambaşka
Humor"Pekala pekala...orda dur bakalım Kuzey efendi. Hala tam olarak takıntılarımdan kurtulamadığımı biliyorsun. Kesinlikle o formayı üzerime giymem." "Imm... biliyorsun ki sevgilim asla büyük konuşmamak gerekir." ... Sizde Maral ve Devrim'in çılgınlık d...