Bu hesapta yokum arkadaşlar, diğer hikâyelerim standros2 adlı hesapta devam ediyor.
Bir veya iki bölüm sonra final yapacağım. Çünkü bu kitapla ilgili tüm tasarı kafamda bitti zaten sakız gibi uzatılan hiçbir şeyden hoşlanmadığımı az çok anlamışsınızdır. Fakat bundan sonraki kitaplarımda bilerek olayları yavaştan işlemeye başladım, böylelikle okuyabileceğiniz bir sürü bölüm olacak. İyi okumalar.
İnstagram: zeeynepg
-
Bahçeye hoş bir esinti hâkim oldu. Yaprakların titrediğini çıplak gözlerimle görebiliyordum, havaya baharın kokusu yayılmıştı. Birkaç saniye sonrasında Demeter karşımdaydı.
"Konuşmamız gerek,"dedim hızla. Onu görmek mideme yumruk yemişim gibi bir hisse sebep oluyordu benim için.
"Seni dinliyorum,Kore.''dedi Demeter, ismime bilerek baskı yapmıştı. Onun için hiçbir zaman Persephone olmayacaktım.
''Beni sadece ikimizin olacağı bir yere götürmen gerekiyor.''dediğim anda ışık kümeleri etrafımıza yayıldı ve göz açıp kapamalık bir süre içinde bambaşka bir evrene adım attık. Etraftaki her bir eşya eskimiş kokuyordu, duvarlar bronz renkli taşlarla yapılmıştı. Mumlar biz geldiğimiz an yanmaya başlamış böylelikle belkide yıllardır ışık görmeyen bu penceresiz odayı aydınlatmıştı.
Demeter, karşımdaki koltuklardan birine oturdu. Beyaz elbisesi, vücuduna tam anlamıyla yapışmış ve hep beğendiğim kıvrımlarını ortaya çıkartmıştı. En kötü zamanında bile asilliğinden taviz vermiyordu. ''Neredeyiz?''diye sordum, aslında merak etmiyordum fakat konuya direk olarak geçiş yapmak istemiyordum.
''Yerin birkaç metre aşağısında, güvendeyiz.''dedi, sesine yayılmış bir soğukluk vardı. Öyle ki içimdeki tüm kanı dondurabilecek potansiyele sahipti. Kalbi ve mantığıyla olan savaşını, gözlerinden seçebiliyordum. Kalbini seçmesini umuyordum.
''Bir yeteneğim var.''dedim, kısık fakat net bir sesle. Demeter'in duruşu değişti tıpkı gözlerindeki bakış gibi.
''İmkânsız,''dedi parçalı bulutlu bir sesle. Benden çok kendisiyle konuşuyor gibiydi. ''Hayır, böyle bir ihtimal yok. Yanılıyor olmalısın Kore, sen lanetle doğdun. Yeteneğe sahip olamazsın.''
''Anılarını senden alabilirim, geriye sadece kocaman bir boşluk kalır. Asla dolduramayacağın bir boşluk.'' Sesim, ilk defa bu kadar güçlü çıkmıştı Demeter'in karşısında. Sürekli olarak hakkında karar verilen taraf olmaktan bıkmıştım. Kendi kararlarımı verecek kişi ben olmalıydım.
''Anlamıyorsun, lanetli olan hiç kimse hediyeye sahip olamaz, olmamalı.''
''Pekâlâ, anılarını almak hediye değil. İşkence.''dedim, umursamaz bir tavırla.
''Kore, bu konunun görüşülmesi gerekiyor. Ah, bunların hiçbirinin olmaması gerekiyordu. Benim yanımda olmalıydın, annene ihanet etmemeliydin.''dedi, kırgın bir sesle.
''İhanet mi?''diye sordum, alaycı bir şekilde. ''Tüm hayatım boyunca beni oradan oraya sürükledin, sebebini bile söylemedin. Benim yerime sen karar verdin, kaderimi kendin yazmaya çalıştın. Pekâlâ, sana yeni bir haber vereceğim anne. Ben, senin kızınım, kölen değilim. Yapma dediğin her şeyi yapmamamı bekleyemezsin. Önemli olan, verdiğim kararlara rağmen karşımda değil yanımda olman. Bu hâle gelmemize sebep olan sensin, ben değil.''
Vücudumun kontrolünü kaybetmiştim, ellerim ve dizlerim titriyor, tenimden aşağıya soğuk terler iniyordu. Gözlerimin dolması şu an ihtiyacım olan tek şeydi, o anın gelmemesi için duyan her Tanrı'ya yalvardım. Kalbimin üstünden bir yük kalkmış gibiydi, boğazımda biriken cümleler hafiflemişti. Evet, ihtiyacım olan tam olarak buydu. İçeride biriken duygular, bir süre sonra insanı zehirlemeye başlıyordular.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzdan Cehennem
FantasyMoiralar, Persephone doğmadan önce Demeter'i uyardılar. Ölülerin Tanrısı,Persephone'yi almak için gelecekti. Demeter, yıllar boyunca Persephone'yi insanların dünyasında sakladı fakat kehanet değiştirilemezdi, yaşanılması gereken şeylerin önüne geçi...