20 Temmuz 2015
Yavaşça günlüğümün kapağını açtım.Küçüklüğümünden bu yana gelen ilk sayfayı boş bırakma alışkanlığımı tabiki de günlükte de yaptım.Yaklaşık olarak 80 sayfadan oluşan günlüğü nasıl bitireceğimi düşünüyordum.Yazmayı sevmeyen biri olarak hangi kafayla bu günlüğü almıştım ki ?Eğer Neslihan olmasaydı bu tarz işlere asla bulaşmayacığımı biliyordum.Pek fazla konuşmayan biriydim.Konuşmayı pek sevmezdim.İçimden düşünüp düşüncelerimin arasından en uygun kelimeleri seçip konuşurdum.Anasınıfındayken hiç konuşmamamdan dolayı 'Dilsiz Kız' lakabının sahibi konumundaydım.Neslihan gibi birisiyle nasıl arkadaş olabildiğimi düşündüm.O kesinlikle benden tam anlamıyla faklıydı.Eğlenceliydi,özgüvenliydi,bir konuşmaya başladığı zaman en az yarım saat susmasını beklerdin eğer şanslı günündeysen soluklanmasından sonra konuşmaz fakat eğer şansız günündeysen 1 saniye soluklanır sonra yeniden başlardı saçmalıklarına.Birinci sınıftan bu yana yanımda olan tek ve gerçek arkadaşımdı.Acayip fikirlere sahipti.Bu fikirlerden birisi de şuan önümde duran 80 sayfalı orta boyutta pembe bir günlüktü.Neymiş bütün fikirlerimizi günlüklerimize yazacakmışız ve her ay sonunda o ayı okuyup birbirlerimizin düşüncelerimizi ögrenecekmişiz.Bunun bizim arkadaşlağımızı daha çok geliştireceğini ve ayrıca birbirlerimizin düşüncelerini okurken yeni bakış açıları kazanacağımızı düşünmüş hanımefendi.Tam itiraz ederken emrivaki yapıp elime günlüğü tutuşturduğunda ağzım açık ona bakakalmıştım ve ilk dediğim şey 'Buna hiçbir şey yazmayacağım.'olmuştu.Peki şuan napıyordum ? Bir kafede oturmuş,karşımdaki kapağı açılmış günlüğe ne yazacağımı düşünüyordum.Bir adet klasiği yaparak günlüğe başladım.
Sevgili Günlük
Sanırsam şuan yapmam gereken kafamdaki düşünceleri sana aktarmak fakat kusura bakma günlükcüğüm.Çünkü şu anda çok üşendim ve yazmayı hiç düşünmüyorum şekerim.
Bir an kendime geldim ve hiç düşünmeden günlüğün sayfasını yırttım.Ve o sayfayı peçeteliğin altına geçirdim.Kafamı rahatlatıp ne yazsam diye düşünürken birden sert bir rüzgar esti ve benim saçmalama kağıdım birden uçmaya başladı.İlk başta umursamasamda sonradan o kağıdı birilerinin okuyup benimle dalga geçtiği anlar gözümün önünden geçerken hızlıca masadan kalktım ve kağıdın peşine düştüm.Uçuşan kağıt yere doğru inmeye başladığı zaman anında yere doğru eğildim fakat geç kalmıştım.Çünkü siyah spor ayakkabılar benden önce saçmalama kağıdını tutmuştu.İlk başta uçmadı diye sevinirken sonradan aklıma kağıdı benim değilde başkasının tuttuğu ve onu okuyunca olan gülüşleri geldi.Hazır eğikken ayakkabının altında olan saçmalama kağıdımı ayakkabının altından çekmeye çalıştım ama olmuyordu.Sanırsın tutkalla yapışmıştı.Çekmeyi denerken hayatımda görüp görebileceğim en mükemmel el kağıdı aldı ve ardından bana doğru eğildi.O eğildiği an direk yüzümü kapadım çünkü az önce çok kötü bir şekilde rezil olmuştum.İlk başta bir kağıdın peşinden deli gibi koşturmuş ardından adamın ayağının altında olan kağıdı hayatında hiç kağıt görmemiş gibi çekmiştim.O an hayatımda duyup duyabileceğim en mükemmel sesi duydum.Bana yavaş ve saygılı bir şekilde 'Bu kağıt sizin mi hanımefendi ? ' diye sordu.Yavaşça ellerimi yüzümden çektim ve o mükemmelliği gördüm.İlk başta aslında kahverengi olan ama bana maviymiş gibi hissediren o mükemmel gözlerde takılı kaldım sonra yüzünün tamamına baktım.O müthiş maviliğe baktım.Onun kahverengileri arasında kayboldum.Çıkış yolunu bulmaya çalışırken dahada kayboldum.Normal bir insana kahverengi gelen gözler bende sanki mavi gözlü birine bakıyormuşum hissi uyandırdı.Çıkış yolunu bulamadım.Gözleri sanki kocaman bir labirentti ve ben o labirentin arasında kaybolmuştum.Onun hafif öksürüğüyle kendime gelmeye çalıştım.Fakat çok zordu gözleri öylesine güzeldi ki kendimi gözlerinden alıkoyamadım.Tam konuşmaya başlayacaktım ki telefonum sözlerimi başlamadan bitirdi.Telefonu açmak istemedim.Bu esrarengiz gözlere sahip adamla konuşmak onun o mükemmelliğinde kaybolmak istedim.Fakat lanet olasıca telefon susmuyordu.Telefonumu arka cebimden çıkardım ardından telefonun ekranındaki büyük harflerle yazılmış 'TEYZEMM' yazısını gördüm.Telefonu açtığım an gelen sesin hayatım boyunca kulaklarımda kalacağını hiç düşünmeden telefonu kulağıma götürdüm.Teyzemin hıçkırıklarını duydum ve ardından hayatım boyunca unutmayacağım,unutamayacağım sözleri bir çırpıda ve duygusuzca söyledi.
-Eylül, annenler trafik kazası geçirdi.İlk başta normal kelimelerden oluşan bir cümle gibi gelen bu cümleyi anladığım zaman hayatın durduğunu hissettim.İlk başta inanamadım sonra gerçekliğini fark ettim , inkar etmeyi denedim fakat yalnızca denedim.İnkar edemedim.Kendime gelemiyordum.Lanet olsun!Şuan kendime gelip hastaneye koşturmalıydım fakat yapamadım.Yerimde durdum.Gözümde düşmeye hazır olan yaşları serbest bıraktım.Her taraf kararmıştı.Bulunduğum mekanı umursamadım ,kendimi umursamadım.Annem ve babamla olan anlarım gözlerimin önünden geçmeye başladı.Bana bilgisayar aldıkları an geldi aklıma.Onlara sarılışım,nerdeyse 500 defa onları sevdiğimi söylemem,onların bana gülüşleri ve ardından daha binlerce anı hepsi birden bir film şeriti gibi gözlerimin önünden geçerken birden durdu.Daha bu sabah olan bir anıda durdu.Hepimizin gülüşleri arasında durdu.Annem ve babam yavaşça silindiler.Ortada tek başıma gülen ben kaldım geriye ve birden yavaşça gülüşlerim silindi.Yavaşça yüzüm düştü ve ben hiçbir şey yapamadan o büyük mutlu resim ortadan kayboldu.Geride yalnızca ben ve yalnızlığım kaldı.Koskoca evde ağlayan bir ben kaldım.Suratıma yalnızlığım çarptı ve bir tutsağa doğru çekildiğimi hissettim.Geri elimi uzattım fakat tutacak hiç kimsenin olmadığını gördüm.Ardından kendi cehennemime doğru çekildim.Tutsaktım ve beni kurtaracak hiç kimse yoktu.Cehennemde tek başımaydım.Hayat benim için yeni başlıyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Araf Geceler
Teen FictionGüzel bakıyordu.Hatta çok güzel bakıyordu. Gözleri kahverengiydi ama mavi gibi bakıyordu. Yüzünün hiçbir yerinde mavi yoktu fakat maviye benziyordu. Her tonu,her hali güzeldi. Sinirlenince siyahlaşan gözleri güzeldi mesela. Ya da sinirlenince ortaya...