-Allison-
Fotoğrafta Julia, Zayn'in üzerindeydi. Ve elleri saçlarında onu öpüyordu. Zayn'in elleri bedeninin yanındaydı ama sadece kolları gözüküyordu. Fotoğraf yakın çekim olduğundan ellerini görememiştim.
Benim yerim olan saçlarındaki ellerini kırmak istedim bir an. Ben kıyamıyorken o saçlara dokunmaya, Julia çekercesine tutuyordu.
"Allison ne oldu?" Liam'ın sorusuyla kendime gelmiştim. Kafamı kaldırıp Liam'a baktım. Vücudumdaki her kemik nefret ve öfkeyle sarmalanıyordu. Telefonun ekranını çevirip Liam'a gösterdiğimde ani bir fren yaptı ve lastiklerin acı sesi ara sokakta yankılandı.
"Hassiktir" diye mırıldandı kendi kendine. Daha sonra bana baktı. Surat ifademden ne hissettiğimi çözmeye çalıştığı belliydi.
"Allison, seni sinirlendirmek için yapıyorlar. İnanma sakın" kahverengi gözleri bu söylediklerine inanmam için yalvarıyordu resmen.
"Lan neye inanmayacağım! Bu Zayn aha buda kerhane orospusu! Neyine inanmayacağım? Gözlerime mi?!" Diye kükredim arabada. Liam derin bir nefes alıp verdi sıkıntıyla. Her ne olursa olsun duygusal hareket etmemem gerekiyordu. Onların istediği buydu çünkü. Eğer ben uğraşmazsam çocukların onu bulmak için yeterli güce sahip olmadıklarını biliyorlardı. Derin bir nefes alıp verdim. Elimi saçıma geçirip geriye atarken konuştum.
"Sür şu arabayı" Liam dediğimi yapıp arabayı çalıştırdı. Zaten Yer Altı Dünyası'na gelmemize 10 dakika vardı. Ara sokaklarda arabayı profesyonelce kullanarak bizi istediğimiz yere ulaştırdı.
Geldiğimiz gibi içeri koşarak girdim. Burası dışarıdan bakıldığında küçük bir butik gibi duruyordu. Kasanın başındaki genç kıza yaklaştım hızla. Kız şaşkınlıkla bana baktı.
"Buyrun ne istemiştiniz?" Bakışları bir an peşimden giren Liam'a dönsede konuşmamla tekrar bana bakmıştı.
"Yer Altı Dünyası'na gireceğiz" kız başını sallayıp eliyle gelmemizi işaret etti. Arka taraftaki kabinlerden üçüncü olanı açtığında bir asansörle karşılaştık. Asansör zaten bu katta olduğu için düğmeye bastım. Kapılar açıldıktan sonra içeri girdik ve -5 tuşuna bastım. Peter'ın attığı mesaja göre -5.katta 2.alandaydı Prison Çetesi'nin yeri. Kapılar açıldığı gibi karşımıza ellerinde silah olan takım elbiseli iki izbandut çıktı. Adamlardan biri silahı bize doğrulturken diğerinin gözlerinin içine baktım. Beni tanımış olacakki konuştu.
"Rex indir silahı. Belalı bu" Adının Rex olduğunu öğrendiğim adam silahı indirirken ben hızla 2.alana ilerledim. Pis ve karanlık koridor boyunca yürüyüp kapısında 2 yazan alanın önünde durdum. Kapıyı kalın topuklu ayakkabımla tekmeleyip içeri girdim. Burada kimse yoktu. Etrafı aramaya başladım her yer boştu. İlk girdiğimizde karşıma çıkan uzun masanın üzerinde beyaz bir kağıt vardı sadece. Kağıdı elime alıp yazıyı okudum.
'Eğer buraya gelip bu yazıyı okuyorsan, beni hayal kırıklığına uğrattın demektir Allison. Cidden onu buraya getirip senin kolayca ulaşmanı sağlayacağımı mı düşündün? Acı çekeceksin Allison. Hayatında tutunduğun her şeyi elinden alacağım ve sen hiç bir şey yapamayacaksın -Ty'
Sinirle bağırarak yanımdaki sandalyeye tekme attım. Sandalye hızla yere düşerken kırılacağına emindim. Diğer sandalyeyede tekme atıp düşürdüm. Masanın ucundan elimle kaldırıp sağ tarafa attım. Büyük masa gürültüyle yere düşerken hala sinirimi alamamış sandalyeleri bir o tarafa bir bu tarafa savuruyordum.
"Sen kimsin lan orospu çocuğu?! Sen kimsinde benim sevdiklerimi benden alacaksın he!? Amına kodumun oğlu belanı sikicem senin! Yalvaracaksın lan bana! Seni öldürmemem için yalvaracaksın!"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Çete 2 || Küllerinden Doğuş
Fiksi PenggemarLondra'dan çok uzun bir zaman uzaklaşmış bir genç kız. Bir zamanlar şehir efsanesi olan bu genç kızı, en sevdiği şehirden ne uzaklaştırır? Aklınıza direk bu soru geldiyse eğer dostlarım, üzgünüm doğru soru bu değildi. Bir zamanlar şehir efsanesi ola...