Marinette
Bizi eski bir binaya getirdiler. İçerisi hurdalıklarla doluydu. Camları kırık ve içerde kötü bir koku vardı. Alyayla ikimizi sandelyelere oturtup bağladılar. Sonra ağzımızdaki bantları çıkardı.
(?)"burda istediğiniz kadar bağırabilirsiniz sizi hiç kimse duyamaz"
Bunu söyledikten sonra korkunç bir kahkaha attı. Ben çok korkuyordum. Alya'nın da korktuğunu biliyordum ama bu haldeyken bişey yapamazdık.
Olamaz! Adrien'lar orda kaldı. Kim bilir nasıl merak etmişlerdir. Telefonlarımızı elimizden aldıkları için arayamamda. Alya birden arkamdan bağırmaya başladı."Yardım edinn!"
Bende ona katılınca bi el ağzımı tuttu ve gözlerim kararmaya başladı.
Adrien
Kara kediye dönüşüp onları kurtarabilirdim ama yanımda nino vardı. En iyisi eve yakından göz atmaktı.
"Nino hadi gel eve yakından bakalım."
Eve daha çok yaklaştık. Kırık camları olduğu için içerisini rahatlıkla görebiliyorduk. Marinette ve alya sandelyelere oturtturulmuşlardı ama ikiside baygındı. Bir şey yapıp nino'yu yanımdan göndermem lazımdı.
"Nino öbür taraftan dolaş. Bak bakalım orda birşey varmı"
Nino birşey söylemeden kafasını sallayıp gitti. Bende hemen kara kediye dönüştüm. Yavaş yavaş evin kapısına doğru geldim. Sesler duyulmaya başlamıştı.
(?)"şu kızın telefonundan annesini yada babasını arada fidye'yi iste artık"
Şimdi anlaşıldı bunların amacı fidye'ydi. Adamlar marinette'in telefonunu kurcalarken bende onlar görmeden kızların yanına gittim. Marinette yavaş yavaş uyanmaya başlamıştı. Ben onun ellerini çözerken o da bana gülümsedi. Ağzı bantlıydı. Sonra çırpınmaya ve kafasıyla arkamı işaret etmeye çalışıyordu. Arkamı dönmemle kafama sopayı yemem bir oldu.
Marinette
Kara kedi burda olduğumuzu nerden biliyor acaba? Derken kara kedinin arkasına adamlardan biri yaklaştı ve sopayla kafasına vurup bayılttı. İşaret etmeye çalışsamda çok geçti. Kara kediyi bizim yanımıza ayrı bir sandalyeye bağladılar. Biz konuşmaya çalışsakta bant yüzünden kelimlerimiz anlaşılmıyordu. Zaten kara kedi bizi şuan duyamazdı. Etrafa göz gezdirmeye başladım. Dışarda pencerenin önünde birini gördüm. Göz göze gelince hemen kaçmıştı. Kimdi o?
"Hey siz bizden ne istiyorsunuz??"
Bir süre bekledim ama cevap yoktu. Kara kedininde kıpırdanmaya başladığını gördüm. Felaket'i kullanamazdı. Elleri ve ağzı bağlıydı. Üçümüzde birbirimize arkamızı dönüktük.
Ben birden ağlamaya başladım. Duygularım çok karışık. Eğer burdan kurtulamassak hayallerimi gerçekleştiremem ve en önemlisi arkamda adrien'ı bırakırım. Dudaklarım bantın altından adrien diye sayıklarken göz yaşlarım teker teker düşüyordu. Arkamdan birinin elimi tuttuğunu hissettim. Başımı yana doğru döndürdüğümde kara kedi olduğunu gördüm. Bana " korkma ben burdayım birazdan burdan çıkıcaz " bakışları attığını sansamda bence bu sadece "sakin ol" bakışıydı. Saatler geçmişti. Biz hala öylece oturuyorduk. Adamlar bize su bile vermiyordu. Annemler kim bilir nasıl korkmuşlardır. O anda dışardan sirenler duyulmaya başladı. Adamlar panik oldu önce sonra ellerimizi çözmeye başladılar.
Ben kurtulduk sansamda alyayla ikimizi alıp kara kedi'yi orda bağlı bırakmışlardı. Bizi dışarı çıkardılar ve kafamıza silahı dayadılar.
(?)"eğer bizi bırakmassanız bu ikisinide vururum"
Gözümden yaşlar ardı ardına akıyordu. Şuan ölümle burun burunaydım. En kötüsüde alyanında benimde ailelerimizin burda olmasıydı.
Polis"onları bırak! Burdan kaçma gibi bi şansınız yok!!"
(?)" O zaman bi tanesini öldürelimde o zaman ciddi olduğumuzu görün!"
Beni tutan adam diyordu bunları. Silahı kafama daha çok bastırdı. Ve bana şu sözleri söyledi:
"Son sözlerini söyle..."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
The Little AGRESTE (Askıda)
Fanfic-bu dünyadan gitsem bile... -şşt.. böyle konuşma asla öyle bişey olmaycak -ama olursa... -bende seninle gelirim...