!2!

431 113 313
                                    

Dünyanın en kuzeyinde, kendisini yirmi dört saatlik karanlığa teslim etmiş bir kıta vardı. Ve o kıtanın yanında da ülkeler...

Onlardan birisi de Norveç'ti.

Aralığın yirmi biri Norveç halkı için alışılmış bir hal alıp "geleneğe" dönüşmüştü. Çocukların bile korkmadığı bu karanlığı güzelleştirmek için festival havasında geçirirlerdi. Şehrin ışıklarını açar, karı ve soğu umursamadan sokaklara dökülürlerdi. Yemek ve müzik eşliğinde komşularıyla eğlenirlerdi.

21 Aralık güzel bir tarihti.

Fana kasabasında yaşayanlar hariç.

Doğrusu, sadece bu yıl öyle olacaktı.

Kasabalarının en güvendikleri adamı Bay Bomer, onlara bu gece evlerinden çıkılmaması uyarısını yapmıştı. O adeta kasabanın şefi gibiydi. Sanki kendi aralarında seçmişler gibi bir yetkiye sahipti.

Bay Bomer bir bekçiydi.

Yüzyıllardır soyunun beklediği canavarı alt etmek için yaşayan, Kanatsız Kelebek'in bekçisiydi.

▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­▬­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­­ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬ ▬

Küçük bir ışık, Adelen'in karanlığa uyanmasından sonra gözlerini kamaştırmasına yetmişti. Lambayı açmak için yaslandığı düğmeden elini çekti ve gözlerini uzunca bir süre ovuşturdu. Sonra ise elektriğin mucizesine; ışığa baktı. Bu  yapay ışık onu aniden hayata döndürmüştü.

Gözlerini ovuşturmayı bırakıp odasına şöyle bir göz attı. Odası yeterince aydınlık olmasa bile kiri ve daha yapması gereken onca işi görebiliyordu. Ancak bugün 21 Aralık'tı. Güneş ışığının onları ziyaret etmeyeceği bir gündü. Tüm bu karanlıkta bırakın iş yapabilmeyi festival yüzünden evde bile olmazdı. 

Festival, diye düşündü, yüzünde en tatlı anılarını hatırlarken ortaya çıkan bir gülücük vardı.

Eskiden, 21 Aralık en sevdiğim tarihlerden biriydi. Tıpkı Cadılar Bayramı'nda olduğu gibi sokaklara ve insanlara enerji gelmesini severdim. Çocukken ailem ile birlikte komşularımızla yemek için kurabiyeler yapar sokaklara dizilen masalara koyardık. Belediyenin o gün için getirdiği fazladan ışıkların altında yemekler yer, kahkahalar atarak dans ederdik. Biz karanlıkta korkmayı değil eğlenmeyi öğrenerek büyümüştük.

Ta ki geçen seneye kadar...

Düşünceleri aniden yön değiştirince sırıtışı soldu.

Adelen anılarının zihnine saldırmasıyla titredi. Gözlerini sıkıca yumdu ve görüntülerden kaçmaya çalıştı ama bu onlara kendini daha çok yaklaştırmaktan başka bir işe yaramadı.

21 Aralık 1981, Adelen'in karanlıktan nefret etmeye belki de korkmaya başladığı tarihti.

O karanlık sabaha uyandığında annesini ve babasını yataklarında ölü bulmuştu.

Birdenbire.

Sanki dün gece onlara "iyi geceler" dilememiş gibi.

Öylece bir anda yetim ve öksüz kalmıştı.

Ruhlarının bedenlerinden emilmiş gibi gri solgun hallerini unutamıyordu Adelen. Derileri kemiklerine yapışmıştı ve ağızları feryat eder gibi gözleri ile beraber açık kalmıştı. O bedende, kafatasından farksız kalan annesinin yüzündeki karanlık gözlerini anımsadı, korkunun baş yapıtlarıydı adeta.

Kanatsız KelebekHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin