6.

35 6 5
                                    


"Hayır! Hayır! Hayır! Bu gerçek olamaz! Hayır! Olamaz!" yere çökmüş saçlarımı yolarak sallanıyodum. Hepsinin yanına koşmuştum kurtarmak için fakat hepsi çoktan ölmüştü. Ağlayarak yardım çağırmıştım, hiç kimse yoktu yardım edecek. Ben onları kaybedemezdim. Gerçekten ölmüş olamazlardı.
"Hayal görüy.." cümlemi tamamlayamadım. Ansızın gözlerime karanlık çöktü. Dengemi kaybedip yere yığıldım.

***

"Kızım kendine gel lütfen!" kulaklarım dolan sesleri ayırt edemiyordum. Çok ses vardı hemde çok. Gözlerimi açamıyordum, sanki göz kapaklarım bir birine sıkıca kilitlenmişti.

"Yalnız burakın kızı. Dinlenmesi gerekiyor. Bir şok geçirdi az önce" bunu her kimse söylediyse sesler kesildi.

"Sofia şimdi gözlerini yavaşca aç. Kendine gelmelisin. Hadi yap dediğimi" bana söyleneni yapmak istedim fakat olmuyordu. Gözümün karşısına gelen görüntülerle büyük bir güçle gözlerimi açtım ve

"Annemler, annemler. Onlar iyimi? Nerdeler? Lütfen onlara bir şey olmadı deyin?" göz yaşlarım eşliğinde doktor giyimindeki hanıma bakarak konuştum.

"Merak etme Sofia. Hepsi iyi! Sende iyi olucaksın. Hepsi dışarıda seni bekliyorlar." saçlarımı okşayarak konuştu. Bu sefer gözlerimden sevinç gözyaşları akıyodu. Tanrım şükürler olsun onlarsız yaşayamazdım. Doktora daha bir soru sormak istedim o ise elinde tuttuğu iyneye bir şeyler dolduruyodu. Önlüğünün ön cebinin üstünde adının yazılı olduğunu gördüm. Dakota yazılıydı galiba.

"Hadi şimdi uyu bakalım" diyip elindeki iyneyi koluma soktu. Bende yüzünü inceliyodum Dr Dakotanın. Gözleri falan ne garip bu doktorun. Kulakları sanki yok. Noluyo bu kadına? Yüzü garip şekil almaya başladı.

"Dr Dakota bu iynenin etkisimi? Sizin gözleriniz kırmızı ve kulaklarınız yok?" gözlerimi ovalayarak konuştum.

"Hı hı ondan" diyip elinde aldığı ışığı gözlerime tuttu. Ne garip iyne bu? Her şey bir birine girdi. Gözlerim kapanıp açılıyodu. O sırada kapının açıldığını gördüm. Gözlerim yine bağlandı. Açtığımda bu sefer içeri iki üç adamın daha girdiğini ve ellerinde sedye vardı. Ağızları maskeyle bağlıydı ve gözleride kırmızı. Bu işte bir şey var. Her kes kırmızı gözlü.Haraket edemiyordum. Gözlerim yine kapandı. Bu sefer açtığımda bir ambulansdaydım. Ellerim kollarım sedyeye bağlı. Yanımda hiç kimse yoktu. Gözlerim yine bağlandı.

***

"Size kaç defa söyleyeceğim şu ilacın dozunu az yapın. Bir gündür uyuyor bu hasta" birinin sesini duydum. Ne bir günmü? Sahi bir gündür uyuyormuydum?

"Diğerlerinde bu kadar uzun uyumamıştı efendim" bu ses Dr Dakotaya aitti. Diğerleride kim? Kendimde bilmeden kaşlarım çatıldı.

"Kendine geliyor işte. Gözlerini aç Sofia" Dr Dakota yine saçlarımı okşayarak konuştu. Yavaşca gözlerimi açtım. Önceki hastane odasında değildim. Aklıma gelen görüntüler kanımı dondurdu. Kırmızı gözler,olmayan kulaklar, apar topar hastaneden çıkarılmam.

"Ben nerdeyim?Beni buraya neden getirdiniz?" ayağa kalkmak isteyerek konuştum. Fakat kollarım ayaklarım yattığım yatağa bağlı olduğunu gördüm. Ellerimi çekiştirdim bağladıları kemer kollarımı acıtınca çekiştirmeyi dayandırdım.

"Burası psikoloji bozukluğu olan kişilerin iyileşmesi için olan bir özel hastane. Baban ve annen sen iyileş diye bura yatırdılar. İyi olacaksın Sofia" Dr Dakota yine saçımı okşamak için elini uzattı faka ben izin vermedim ama yinede istifini bozmadan konuşmasına devam etti.

CLOUD Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin