Oldukça yoğun geçen bir üniversite gününün daha sonunda arkadaşlarımla her zaman gittiğimiz pizzacıda buluşmuştuk.Elime aldığım karışık pizza dilimini ısırırken, Leo'nun espirisine gülüyordum.
Leo, en yakın arkadaşlarımdan biriydi. Onu neredeyse 7 yaşımdan beri tanıyordum ve harika bir arkadaştı. Onunla beraber, Ethan, Jacob ve Nicholas da en yakın arkadaşlarımdanlardı.
Ama en yakın arkadaşım, her zaman için ikizim Cole'du. Sevgilisinin yanına taşındığından beri çok sık görüşemesek de her zaman hayatımdaki en değerli kişi olarak kalacaktı.
Pizzalarımız bittiğinde, çocuklar bara geçmek için ayaklandılar. Havamda olmadığımı söyleyip onlarla vedalaştım.
Gerçekten havamda değildim ve çok yorgundum.
Yavaş adımlarla eve doğru yürürken cebimden çıkardığım sigarayı yaktım.
Eve yaklaştığımda, evimin önünde bir kamyonet gördüm. Ne olduğunu anlamak için yakınlaştığımda ise, karşımdaki eve taşınan birileri olduğunu anlamıştım.
Adamlara 'Hey dikkat edin, kırılmasınlar.' diye bağıran kız, yüksek ihtimalle yeni komşumdu.
Yanına gidip, yardıma ihtiyacı olup olmadığını sordum.
Tanrı biliyor ya, hayatımda gördüğüm en güzel kızdı.
Siyahiydi, ama ten rengi sütlü kahve gibiydi. Omuzlarının altına inen kıvırcık saçları, kahverengi gözleri ve dolgun dudaklarıyla bir erkeği kolayca baştan çıkartabilirdi.
"Aslında, her şey bitti sanırım. Yine de teşekkür ederim." dedi neşeli bir sesle. Sonra elimdeki sigaraya baktı, "O zararlı, biliyorsun değil mi?"
Sigarayı derince içime çektim, "Biliyorum, ama seviyorum." dedim sakince.
İçeriden cam kırılma sesi geldiğinde gitmesi gerektiğini söyleyip evine doğru dönmüştü.
Arkasından seslendim, "Hey, adını söylemedin?"
Durup bana doğru döndü, ama sadece gülümseyip evine girdi.
Dostum, ciddi anlamda çok güzeldi.
Televizyon kanallarını teker teker geçiyor, her kanala 2 defa baksam da ilgimi çeken bir şey bulamıyordum.
Garipti ki, yeni komşum aklımdan bir türlü çıkmıyordu.
Guess whos backkkk backk againn???
Yepyeni bir sprouse fanfiction'u ile karşınızdayım.
Aslında ilk bölümü yaklaşık bir haftadır hazır bir şekilde bekliyordu, yayınlamaya başlamak için roses'ı bitirmeyi bekliyordum. Ama dayanamadım.
Roses'la birlikte bunu nasıl yürüteceğim hakkında hiçbir fikrim yok, özellikle ikisinin de kurgusunu nasıl devam ettireceğim hakkında da bir fikrim yokken.
Heaven gibi günde 2 hatta 3 bölüm geleceğini sanmıyorum, her gün bile bölüm gelmeyebilir! Heaven'a başladığımda da kafamda bir kurgu yoktu ama o sorunsuzca akıp gitmişti. Bakalım roses ve drunk in love nasıl olacak?
İyi okumalar!