Varlıklı bir ailenin kızıyım, elimin altında isteğim herşey var denilecek nitelikte. Aa ama durun annemi unutmuşum. Onun gibi. Küçükken yaşadığımız benim elimde bile olmayan bir olaydan dolayı bana büyük bir kin besliyor. Onu hiçbizaman abimi sevdiği gibi yada ablamı sevdiği gibi beni severken görmedim.Sanırım hiçbirzaman da göremiceğim. Daha 18 yaşındayım ve beni evlendirmeye çalışıyor hah sanırım başından biran önce saymaya çalışıyor demeliydim. Gerçekten çok sıkıldım bu evden bu aileden "Bütün herşeyden!" Benim gözüm bu büyük evde, yada kapıda duran o muazzam görünümlü arabada yada odamda boş boş duran takılarda değil. Ben hiç aile sevgisi gören bir kız olmadım mesela, ama artık kendi ailemi kurup sevgi görmek istiyorum. Ben sadece "Aşık olmak istiyorum!".
*Hızlıca kapıyı açıp eve girdim. Ortalıkta kimseyi göremeyince büyük adımlarla odama koştum. Kapıyı kapatıp yatağa kendimi atmakla annemin içeri girmesi bir oldu.
-"Demek sonunda geldin"dedi umursamaz bir tavırla.
-"Hı geldim."
Baştan aşağı bir kere ince ince süzdü beni. İmrenerek;
-"Kuaföre gidip güzel bir bakım yaptırıyorsun,ardından modacına haber verip şık bir şekilde seni hazırlanmasını istiyorsun. Milhanların veliahttı, Barış Milhan doktorasını tamamlamış. İstanbul'a dönüyor bugün. Güzel bir yemek yiyip konuşucaksınız."
Ne saçmalıyordu bu annem dedim yine içten içe,sonrasında şaşkın bir tavırla söze giriştim;
-"Ne- ne nasıl yani?
-"Duydun işte çabuk hazırlan! "
Hah annemin şu emrivaki tavırları.
-" Anne! Küçükken yaşadığımız bu olayın yükünü her defasında bana yüklemenden, bu emri vaki tavırlarından ve bu evde benim sözümün hiçbir öneminin olmamasından bıktım"dedim, küçük bir ağlama hıçkırığı ile birlikte. "Ne zaman affediceksin he beni Ne zaman seveceksin diğer çocukların gibi." diyerek ağlamaya başladım.
-"Ailemize yakışır bir gelin olarak bu evden çıktığında"dedi. Yarım bir gülümsemeyle. Ardından hızlıca odamdan çıkıp kapıyı sertçe çarptı.
Gerçekten sıkıldım demiştim ya size? Şuan anlıyorsunuz dimi beni. Bu anneye bu aileye bu emirlere daha fazla ne kadar dayanabilirim derken annem çoktan haber vermişti kuaförüme bile. Kimseyi bekletmeyi sevmediğimden Mehmet abiden rica edip beni bırakmasını istedim. Yolda epey bir trafik vardı. Durduğumuz bir sırada camdan bir çiçekçi bir çiçek uzatıp;
-"Ablam ver bir el falına bakayım. "dediği sırada Mehmet amca camı kapattı. Mehmet amcadan rica ederek camı tekrar açmasını
söyledim. Camı açtıktan sonra heycanlı bir şekilde ;
-"Bak bakalım ne görüyorsun." dediğim sırada kadın hemen elimi avucuna alıp söylenmeye başadı ;
-"Önce ablam, gerçekten ciddi sıkıntılar çekiyorsun. Aşk sana hiç uğramamış, aşkı bekliyorsun, aşık olmayı. Uzaklarda arama onu sadece işaretleri takip et. Aşk çok yakınında."der demez içimi ürperti kapladı. Bir süre kadının yüzüne öylece baktıktan sonra hemen çantamdan bir miktar para çıkartıp ona uzattım ve Mehmet abiye devam etmesini rica ettim.
Kuaförde sıkıcı bir uğraştan sonra artık hazırdım sanırım. Çocukla Mia Cafe'de 5 te buluşucaktık. Saat 4:30! Çok ta gitmek istiyordum ya! Sadece anne zoru sanırım. Hızlıca taksiye atlayıp Cafenin önünde indim, adımlarımı elimde olsa geri geri atardım ama neyse. İçeri girdiğimde çoğu masa boştu, dolu olanlarda da kadınlar ve çocukları vardı genelde. Sol köşeye doğru gözüm yavaş yavaş kaydı vee hah işte orda. Klasik veliaht tavırları! Bir garsonu azarlıyordu. Kendini beğenmiş işte ne olucak. Beni görmesine fırsat bile vermeden hemen Cafeden çıktım. Böyle biriyle aynı masada bile oturamazdım. Küçük bir mahallenin ara sokağına daldım hemen. Telefonun sesi yükseldi. Eyvah! annem. Biraz umursamaz olmaya çalışarak (!) telefonu sessize aldım. Bulunduğum sokakta korkuyla boş boş gezinmeye devam ettim. Acaba annemden yine nasıl sözler işitecektim derken karnımında epey bir acıktığını fark ettim. Kafamı kaldırdığımda karşımda gördüğüm simitçi beni gerçekten fazlasıyla sevindirmişti, adımlarımı biraz hızlandırıp simitçinin yanına çabucak ulaşmayı varsaydım.Bir simit alıp sahile doğru yürümeye başladığım sırada tam simitin çöpünü atacakken tuttuğum kağıttaki iş ilanı dikkatimi çekmişti biraz. Umursamaz bir tavırla buruşturup yere attım. Bir kayalıkta oturup öylece denizi izlerken bir çaycı yanıma yaklaşıp bir tepside çay uzattı.
-"Al ablam, öyle boş boş izleme denizi çayla epey iyi gider. "derken çayı elime aldım, alır almaz elime bir kağıt tutuşturup ;
-" Bunun üstüne koy elin yanmasın abla. "diyip hızlıca uzaklaştı çocuk. Kağıdı çayın altına koyacakken simit kağıdında olan aynı iş ilanından bu kağıttada olduğu dikkatimi çekti. Hemen aklıma çiçekçi kadının söyledikleri geldi." Uzaklarda arama onu sadece işaretleri takip et. Aşk çok yakınında." Belkide bu birşeylerin işaretidir diyerek hemen kağıdı incelemeye koyuldum bir Organik pazar dükkanında garson aranıyormuş. Bunu galiba yapabilirdim. Taksiye atlayıp ona elimde olan kağıdı uzattım ve beni oraya götürmesini rica ettim. Oraya vardığımızda hemen ücreti uzatıp aşağıya indim. Müdürle konuştuktan sonra baya bir lisansım ve 4 yabancı dilim olduğu için hemen işe alındım.
-"Bugün başlayabilirsin. "
dediğinde kalkıp adama sarıldım, galiba hiç bukadar mutlu olmamıştım.
-" Tamam tamam al şu kıyafetleri" dedi gülerek, "bizim kızlar sana soyunma odasını göstersin hemen koyul işe" der demez dışarı fırladım. Bir kız yardımıyla odayı bulup içeri girdim. Yan dolaptan takır tukur sesler eşliğinde biri çıktı. Aman Allahım! gerçekten çok korkmuştum.
-"Korkma korkma benim"dedi bi kız gülerek. Çokta tatlı bir kıza benziyordu. "Ece ben. Sen yeni geldin sanırım".
-"Evet " dedim gülerek" bende Doğa. "
-" Hoşgeldin Doğa çok tatlısın bu arada "diyerek kahkaha attı.
Gerçekten oda çok şirindi ilk defa böyle biriyle tanışmıştım.
-" Sende yoksulsun dimi bizim gibi, yoksa burda işin ne"dedi dalga geçer gibi.
Ne diceğimi bilmeden
-"E-Evet, burda olduğuma göre. " dedim kekeliyerek.
Aa hadi ama ne deseydim işaretleri takip ediyorum o yüzden burdayım mı? hele ki böyle bir arkadaş bulmuşken.
-" Ay yerim ben seni, şaka yapıyorum zaten dedi "masum masum." Bundan sonra en yakın arkadaşımsın diye ekledi sonradan.
-"Hadi yeter bukadar dedikodu,iş başına. " diyerek kolumdan tutup dışarı fırladık. Sözde iş yerini tanıtacaktı bana. Tüm herkezin dedikodusunu yaptık diyebilirim. Bir süre bana birşeyler öğrettikten sonra dinlenmek için oturduğumuz sırada kapıdan iki takım elbiseli adamlar girdi. Müfettişlermiş. Herkez İşimiz elden gidicek diye koşuşturmaya başlayınca ne olduğunu anlayamadan ecenin yanına koşup;
-"Neler oluyor? "diye sordum şaşkınca.
-"Bit-tik doğa. Müfettişler geldi ve Müdürümüzü soruyolar." dedi endişeyle
- "Ee ne var bunda haber verin sizde müdürünüze." dedim olaylardan habersiz.
-"Şaşkın şey, 2 aydır müdür yok bugün gelicekti ama ortalıkta yok hala" demesiyle bağırarak "OHA" demesi bir oldu. Korkarak ;
-"Ne oldu ya? "diye bir soru uzattım Ece'ye.
-" Kızıııım kapıya bak hemen şu adama-a ba-bak, sanırım aşık oluyorumm Doğa. "der demez kafamı çevirdim. Kapıdan içeri havalı bir şekilde 20'li yaşlarda genç bir çocuk giriyordu, bayada yakışıklı birine benziyordu. Kafasını kaldırmasıyla göz göze gelmemiz bir oldu. Bağırarak;
-" Kahretsin! Barış Milhan. "
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SEVEMEM
Romance"Birini karşılıksız ,bulunduğu mevkiye önem vermeden, ilişkinin içinde yalan barındırmadan severseniz onun adı "Aşk" olur derler. " Ben ise bir yalanın içindeyim, büyük bir yalan! Kurtulmaya çalıştıkta daha çok çamurlanıyor paçalarım ama karşımda ik...