Ruhumundan kopardığım yaldızsız paketimi bir köşeye dikkatlice koydum ve üstüne biraz cehennem üfledim.
"Gidiyorum minik kız.Seni onunla tanıştıramam,üzgünüm.Bunlar için fazla masumsun."
Siyah ruhumla bedenimi aynı senkrona ayarladım ve kapıyı yavaşça kapayarak çıktım.
Kilitleyip kilitlememem önemli değildi benim için.Orada değerli olan tek şey minik kızım bulunduğu delik deşik paketimdi ancak onu da tanrı'nın öğlesine ruh üflediği bir canlı göremezdi.Biz,eski bir duvarın en kuytu köşesine fırlatılmıştık.Bize ruh üfleyen rüzgardı,yağmurdu.
Adımlarım çok hızlı sayılmazdı anak genelde tutturduğum temponun biraz üzerindeydi.Normalde siyah ruhumu bir uçurtma gibi tutar,gökyüzünden gebe kalmasına izin verirdim ancak bugün içimdeki,paketin bıraktığı,boşluğa sıkışmıştı.O da minik kızımın böyle davranmasına şaşırmıştı.
Biz üçümüz,Dünya'ya fırlatıldığımız zamandan beri birbirimize çelme takmış ancak iç içe yaşamıştık.Var oluşumuzdan beri onu ilk defa böyle görmüştü ve haklıydı.Önemsiz bedenim bile tir tir titremiş,beynime isyan etmişti.Şeytanım,cehhennem üfleyen siyah bir meleği bile korkutmuştu.
Minik kızım,bir tek miniğiyle birlikteyken böyle sevinçli olurdu.Onu bırakıp gittiğimiz zaman ameliyattan çıkmamıştı daha o.Öldü mü,yoksa savaşı kazandı mı bilemiyordum ancak minik kızım anında kapanmıştı içine.Tanrısı'ndan haber mi almıştı yoksa sadece oyun mu oynuyordu bilmiyordum ama oynadığı oyun bile yarattığı cehennemine aitti ve sıradan sakat ruhlu insanlar için fazla tehlikeliydi.Dünya'ya fırlatılmış minik kız ve tehlikeli oyunu...
Onlar için sadece aptal bir film başlığıydı o kadar.Dünkü eski kitap evinin önünde kendimce bir ritim tutturmuşken beynimdeki çığlıklar bana minik kızmından haber getiriyordu.Üflediğim cehennem,alevleri için yetiyor mu yoksa yine bomboş kaldığı için deliklerin üzerlerine bileklerini sürtüp kanını mı akıtıyor,hepsinden anında haber alabiliyordum.
Kulaklarımda uğuldayan çığlıkların arasına hafif bir ıslık karıştığında ruhum anında bedenimden ayrıldı ve bulutların üstüne attı kendini.O her zamanki gibi yukarıdan izleyecekti bizi.
"N'aber Şeytan?"
Karamel rengi saçları arkaya doğru taranmıştı ve temiz oldukları vuran Güneş'te parladıkça belli oluyordu.Dudaklarını esir alan minik bir tebessüm ile ellerini,yerleştirdiği siyah pantolonunun cebinden çıkardı yavaşça;sonra dudaklarını minik bir nefes eşliğinde araladı.
"İyidir garip kız,senden?"
Kısık ses tonu ve orta kalınlıktaki sesiyle dans eden kelimeler kulaklarıma süzüldüğünde ben de dudaklarıma bir tebessüm yerleştirdim."İyi..."
Onun gibi kısık tutmuştum sesimi.İçimden be kadar minik kızım yanımdaymışçasına zıplayıp bağırmak gelse de,siyah ruhum elinde tuttuğu buluttan ipini boynuma geçirdi ve bir kovboycasına beni kontrol etmeye başladı.Ona her zaman yenik düşerdim.Elimde olan tek şey bedenimdi,ancak ruhum hayatımı elimde oynatıyordu.
"Peki o zaman,bir yerlere gitmek ister miydin?"
Kelimeleri tek tek seçip yavaşça söylediği bu cümleyi onayladım sesimi çıkarmadan.Sonra minik adımlarla yanına ulaştım ve gülümsedim yine.
"Gülümseyip duruyorsun."
Kelimeleri aydınlık gökyüzüne karıştırırken melek gülümsemesinden armağan etti bana.Dar sokaklarda yavaşça,çevremizi sessizlik sarmışken yürüdük bir süre.
Onun silüetini gördüğümde kendini dizlerime atıp benim tir tir titrememe sebep olan bedenim şu an onun yanında fark ettirmeden kahkahalar atıyor,beynimde dönüp duran çığlıklar is minik kızımdan haber getirmeyi bırakmış;yırtık uçurmalarının ipini bellerine bağlıyorlardı.Siyah denizimin üzerinde yakıcı rüzgarımın etkisiyle kısa bir süre yamuk yamuk süzülüp sivri,hayalden kayalarıma çakılmak istiyorlardı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buluttan Şeytan
Dla nastolatkówCehennem,tehlikeli bir oyundur. Siyah ruhlar ve minik insanlarla harmanlanmış bedenim,haykıran beynim ve paslanmış dizlerim karşımda bana bakıp zebanilerini üstüme salan şeytanıma içlerinde taşıdıkları minicik benlikleriyle tapıyorlardı. Karşımdak...