Bir keresinde gece yolculuk yaparken, hareket eden bir arabanın arka koltuğunda uyuyakalmıştım. Gürültü ve hareketle dingin bir hafifliğin yanılsaması içinde yatmıştım. Sonra şoför köprüyü çok hızlı bir şekilde alınca, arabanın penceresinin dışındaki dönen dünyayı görmek için yüksek hızla meydana gelen bir bulantı hissiyle uyanmıştım.
Hissettiklerimi tarif edebilecek en yakın açıklama buydu. Ancak ne yazık ki yetersiz kalıyordu.
Gözlerimi araladığımda, hala aynı yüzü görmemden dolayı, denediğimiz büyünün işe yaramadığını anlamıştım. Halbuki bu seferki hissettiğim o bulantı hissi, buraya geldiğim günkü bulantı hissi ile aynıydı. Belki de umutlanmama neden olan şey buydu. Hayal kırıklığı içinde yüzüm düşerken, zoraki bir şekilde gülümsemeye çalıştım. ''Sorun değil, Fergus.''
Karşımdaki kırışmış yüz, ister istemez benim gibi gerilmişti, çünkü benim burada mutlu olmadığımı biliyordu.
Arkasına dönüp masasının üzerinde bulunan kitaba tekrar baktı. ''Belki de yeni şeyler aramalıyım.''
''İki yıldır bunun üzerinde uğraşıyorsun, belki de artık pes etmeliyiz,'' dedim umutsuzca. ''Kendi yılıma dönemeyeceğim, büyük ihtimalle bir ömür boyu bu çağ da yaşayıp, burada öleceğim.''
''Kızım, çok çabuk pes ediyorsun,'' dedi bakışları bana dönerken. Yaşlı yüzünde bana öfkelendiğine dair bir ifade vardı. ''Her şeyin bir çaresi vardır ve hiç bir şey sebepsiz değildir. Sadece biz henüz zaman yolculuğunun çaresini bulamadık.''
Bakışlarımı yere indirdim, belki de bu kadar umutsuz olmamalıydım çünkü her şeyin çaresinin inanç olduğunu biliyor ve bunu kalbimde hissediyordum. Mantıken bunun bir açıklaması yoktu, ama duygularım baş gösterdiğinde ve inancım yeniden alevlendiğinde çabalamaktan vazgeçemiyordum. Uçakların ve arabaların, hatta daha rahat kıyafetlerin olduğu, saklanmanın ve göçmenin olmadığı doğup büyüdüğüm o yıla dönmeyi dört gözle bekliyordum. İşin garip kısmı buraya nasıl geldiğimi hatırlamıyordum, uyandığımda kendimi 1741 yılında bulmuş olmamdı. İlk başta oldukça ürkütücüydü, hatta bazen hala öyle. Eğer Druidler beni bulmuş olmasaydı bu çağda nasıl hayatta kalırdım bilmiyorum. Çünkü savaşların baş gösterdiği, zorlukların yaşandığı vebaların olduğu o lanet çağdaydım. Fergus Kelt rahibi aynı zamanda da Druidler başıydı. En azından bu kabilenin başıydı. Onlarla yaşamanın bir avantajı olduğunu söyleyebilirdim, şifacılık hakkında bir sürü şey öğrenmiş ve onların yaşam tarzının aslında doğa ve insanlar için oldukça sağlıklı yönde olduğunu fark etmiştim. Doğaüstü öğretilerine ek olarak ahlak sorunlarıyla da uğraştıklarını fark etmiştim. Ve bu sebeple heskesten daha doğru olarak biliniyorlardı. Hem teker teker bireylerlerle ilgileniyorlar hem de toplumun iyiliği için çalışıyorlardı. Yasal olaylarda da karar verme gücüne sahiptiler. Bu suretle savaşların gidişini kontrol eden ve savaşa katılacak orduları denetleyen ve özellikle cinayet suçlarında karar veren kişiler olarak da biliniyorlardı. Bunlar çok sayıda olmaya devam ettikçe bir o kadar da toprağın göndereceğine inanıyorlardı. Ve onlarla birlikte diğerleri de ruhun ve evrenin, gelecekte bir zamanda su ve ateş herşeyi yenecek olduğu halde, ölümsüz olduğu fikrini savunuyorlardı. Bu kadar inançlı insanların içinde umutsuzluğa kapılmam aptallıktı belki de. Onlar için çok önemli olduğumu biliyordum. Gelecekten gelmiştim ve inançlarının bir kısmını kanıtlamış olmuştum. Belki de beni aralarına bu kadar çabuk katmalarının nedeni buydu. Ama şikayetçi değildim.
Çadır ve dışarının arasında bulanan beyaz kumaş oynadığında birinin içeri girmekte olduğunu anlayarak gözlerim oraya kilitlendi. İlk gördüğüm kumral saçlarıydı, ardından ise yüzü. Fergus'un oğlu Rachel uzun yolculuğundan nihayet dönmüştü. Yakışıklı bir yüzü vardı, bundan önemlisi ise bana karşı bir ilgisi olduğunu biliyordum. Gözleri bana döndüğünde bakışlarımı yere indirdim çünkü ona umut vermek istediğim son şeydi. Omzundaki yükünü yere koydu ve küçük çantasını Fergus'a uzattı. ''Senin için yolda bir kaç bitki topladım.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yıldız Tozu
Historical FictionGeçmişte yaşadığımız zorluklar ve anılar, zamanın akıp gitmesiyle unutuldu. Ben ise hala bir pencerede istediğim hayatı, gördüğüm günün her detayını hatırlıyorum. Bazen o vazoyu alıp onun için bir ev yapsaydım ne olurdu merak ediyorum. Bir şeyler de...