"Nerede onlar, abimle İrem nerede?" diye sordum koridora hızla giriş yaparken. "Seray, sakin ol!" diye beni tutmaya çalışan Hazal'dan kolumu silkeleyerek kurtuldum.
Lan ben daha onların çocuklarını sevicektim!
"Hazal, Hazal n'olur son bir kez göreyim onları, ikna et!" diye çığırdım hıçkırıklarımın arasından.
Abim benim mezun olduğumu görüp 'sen salaksın okulu bitiremezsin, git baştan oku.' diyecekti. Ölemezdi. Ölemezdiler, ölmüş olamazdılar.
Ağlayan annemin önünde diz çöktüm. "N'olur birşey söyle! Uyuzdur o. Beni ağlatmadan gitmez öteki tarafa," diye çığırdığımda elimi dudaklarıma bastırdım. Beni ağlatmıştı. Ben şu anda ağlıyordum.
Hayal gördüğümü ya da benzettiğimi sanarak ayağa kalktım. Karşıdan tekerlekli sandalyeyle...
"Bir dakika, siz bana oyun oynadınız." diye konuştum. Çünkü karşıdan tekerlekli sandalyeyle gelen abim ve İrem'i morga götürecek halleri yoktu ya.
"Oyozdor o bono oğlotmodon otoki torofo gotmoz" diyerek hunharca gülen iğrenç çifte baktım.
Barış'la göz göze geldiğimde "Çıkışta halledelim şu Hazal ve onun yandaşçı Cem'ini." dedim ve saçımı savurdum. "Hatta neden çıkışı bekliyorum ki?" dedim ve Cem'e yönelerek yumruk attım ve hemen ardından Hazal'a yönelip saçını çekmeye başladım.
"Öldüler sandım gerizekalı, nasıl böyle bir şey yaparsın?" beni belimden yakalayan Barış öte tarafa götürürken debelendim. Ama sekiz baklavası bana engel oldu.
"Aferin kızıma." deyip dişlerini göstererek güldü. "Ofirin kozomo madem tebrik ediyorsun neden bırakmadın biraz daha döveyim?"
"O sırada babanın gözüne girmekle meşguldüm."
Gözlerimi devirerek tuvalete doğru ilerledim. İrem kollarını açarak sarılmamı beklese de "Ölmedin o yüzden sana sarılmayacağım." dememle kollarını indirmişti.
Tuvalete girdiğimde karşımda avatarın kırmızı versiyonunu gördüğümü sanıp kaçmaya çalışmıştım. Ama meğersem o kişi benmişim.
O halimi gördükten sonra aynanın önünde tipimi biraz bakılabilir hale getirebilmek için uzun bir süre uğraştım. Zaten bu tipin düzelmeyeceğini fark etmem çokta uzun sürmemişti.
"E siz şimdi ölmemişsiniz, ben boşuna mı ağladım?" diyerek odaya girdim ve hıza kapıyı ardımdan kapattım.
"İstersen boşuna ağlamış olma diye ölürüz biz Seray dert ettiğin şeye bak kardeşim." sinsice sırıttım. "Ölüm demeyelim de hani şu dilin kopsaydı fena olmazdı."
"Allah belanı versin."
"Lütfen, o şeref sana ait."
İşte abimle konuşmamız bu kadardı. Adam ve müstakbel karısı ölümden dönmüştü ve bizim konuştuğumuz konu bu kadardı. Hani alkış?
Refakatçi olarak ben kalacağım için abimin yatağının ilerisindeki koltuğa yayıldım. Bir iki saat uyumayı planlıyordum ama şartlar buna el vermeyince sabaha kadar uyudum...
" Ulan Seray uyansana! Refakatçi olarak geldin, uçağını kaçırmaman için biz uyandırıyoruz."
"Of aman be! Sabaha kadar uyanık kalıp sana bakan kimdi ha?" dedim abime bakıp burun kıvırarak. "Annemdi Seray, sen değildin o." dediğinde dudağımı ısırdım. "Hıı tamam o zaman kalkayım ben. İrem'e de bakarım." dediğimde sırıttı.
"Mesajlaşıyoruz sabahtan beri, ama sen yine de git bir bak." dediğinde kafamı olumlu anlamda sallayarak odadan çıkıp hemen yan odadaki İrem'in odasına girdim. Onun yanında da Hazal kalmıştı refakatçi olarak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Oh My Allah 🔴
Humor→01.07.2015 • 29. 09. 2016← "Sea New York, ben Seray. New York'a okumak için gidiyorken, bir çalar saat yüzünden mallıkta diploma almış-" "Ayrıca sekiz baklavalı..." "Burada tanıtım yapıyoruz, karışmasana!" "Aslında şöyle olacaktı; bir yellow yelloz...