20

194 21 5
                                    


"Senin burada ne işin var!"dedi Yağız kucağından Deniz'i indirirken. Ne olduğunu anlamadan bir Yağız'a bir Alaz'a bakıyordum. Birincisi, Yağız'ın burada beni hangi pozisyonda yakaladığıydı, ikincisi ise Alaz ve Yağız zaten tanışıyorlar mıydı?

"Sen onun kocası mısın?" Alaz ağabeyimin, senin burada ne işin var, sorusunu pas geçip benim tarafıma yöneldi. Üzerimden kalkmış hışımla pantolonunu giymiş üzerine bir şey giymeden direk deri ceketini geçirmişti. Pekala baştan mı başlıyorduk.

"Alaz Yağız benim-"

"Sen sus!" İkiside aynı anda bana bağırırken kucağıma aldığım Deniz'i göğsüme yasladım.

"Sana burda ne halt ediyorsun diye sordum!" Yağız yumruğunu bir anda Alaz'ın suratına geçirdiğinde ağzımdan kaçan çığlığa engel olamadan Deniz'e baktım. Donmuş bir şekilde dayısıyla babasının kavgasını izliyordu. Deniz'i yatağa bırakarak ayağa kalktım ve yerde duran uzun tişörtü başımdan geçerdim. Alaz'ın olmalıydı.

Yerde yatan Alaz ayağa kalkıp, gözlerinin içine bakarak burnunu sildi. Bir dakika... Sırıtıyor muydu?

"Demek onuda altına alacak kadar şere-" Yağız'ın bir yumruğu daha Alaz'ın suratında patlarken Alaz'da boş durmayıp elini kaldırdı ama ondan önce davranan ağabeyim kolunu tuttuğu gibi karnına dizini geçirdi. "Ulan o benim ka-" Yağız cümlesini bitiremeden karnına bir tekme daha geçirecekken ağabeyimin ellerini tutmaya çalıştım. Ama olmadı.

"Yağız ne yapıyorsun!" Koşarak Alaz'ın yanına gidip diz çöktüğümde ona sarılacakken beni ittirdi.

Dün gece tutkuyla öpüşürken bu sabah benden nefret etmesi niyeydi?

Yağız harekete geçip bir kez daha davranacakken iki kolunu arkasında birleştirip ona yumruk atmamasını sağladım. Ama asla ayaklarına sahip olamayacaktım. Alaz'ın beni itmesine rağmen, Yağız'ın önüne geçtim ve kocaman ayağını Alaz'ın değilde benim karnıma geçirişini izledim. Karnımdaki bütün organlar yer değiştirip başım arkaya savrulurken, gözlerim kapanmadan önce tek hissettiğim komodinin ensemi delen sivri ucu oldu. "Anneşi..." Deniz'in hıçkırıkları kulaklarımı doldururken ikisininde tıslamasını çığlık atan sesi bastıramadı,

"Siktir!- Yaprak!"

...

"Stabil."

Artık bu kelimeyi sözlüğüme eklemeliydim. Uzanıp gözlerimi açmaya çalışmaya başladığımdan, asırlar geçiyormuş gibi hissediyordum. Hijenik ve dezenfektan kokusu ve birkaç tıslama-hırlama karışımı ses beynime kazınırken yavaş yavaş soluyordum. Kafamın alt tarafı delinip içinden yumuşak yastığa kan süzülüyormuş gibi hissediyordum. Karnımda ise beyaz yetilerin büyük ayaklarıyla çıkıp tepindiğini, sonra da eğlence olsun diye dört tane fili çağırıp zıplayarak parti verdiğini...

Gözlerimi açmaya çalışıyordum ama bir şey beni engelliyordu. Düşünmemi istemiyordu.

"Neden hala uyanmadı?" Ses tanıdıktı. Üç yıl boyunca sadece ahizeden yükselen ses fazla tanıdıktı.

"Karnına yediği yumruğun yüzünden olabilir mi!?" Dişler sıkılı, eller yumruk yapılı tıslayarak konuşan ses ise çok daha fazla yakındı. Karnımı okşayan iri eller ilk başta konuşan kişiye aitti, biliyordum ama ikinci ses nedense tam baş ucumdaymış gibi hissediyordum.

"İkinizde susun!" Tatlı ağlayan bir ses... Kimsin sen?

Aç artık gözünü sümüklü Yaprak!

Bilinç altım giydiği beyaz önlüğü ve saçlarını sımsıkı at kuruğu yaptığı tokasına elini koyarak cık cıkladı. Onları yanında biraz daha tutabilmek için, uyuyor numarası yapmamalısın Yaprak.

KATİLİN KIZI #wattys2017Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin