Yaz başlamıştı.Gezmeyi pek seven bir insan değildim,bu yaz da sosyal medya ve bilgisayarla geçecekti 'net'.Ara sıra okul arkadaşlarımı arar görüşürdüm,bazen buluşur eğlenirdik.Gençliğimin böyle çürümesini istemiyordum yahu!
Daha 16 yaşımda eve kapanıp a-sosyaller gibi bilgisayarı eğlence olarak kullanıyordum.Bu o kadar itici ve saçmaydı ki bazen kendi halime ağladığım oluyor! Lanet olsun anne,niye dışarı çıkmamı istemiyorsun? Hadi ama!Bu işkence gibi geçen günlerimde,en iyisi arkadaşlarımla telefonda görüşmek oluyordu.Tabii bazen dışarı çıkmamamın açıklamasını yapmak güçleşiyordu ama hep güzel anlaşırdık.Artık bu işten çok bunalmıştım.Bir şeyler yapıp bu sıkıcı ve bunaltıcı hayatımdan kurtulmam gerektiğini düşündüm.
Artık her şeyi açık açık anlatacaktım anneme.Yeter ama!Ben de arkadaşlarım gibi akşama kadar doyasıya eğlenmek istiyorum.Bıktım anladın mı bıktım!Evet,her şeyi açık açık söyleyecektim.Neyse,öncelikle size biraz kendimden bahsedeyim;Ben Ediz Karaca.Hepinizin bildiği o eve kapanık,atarlı genç çocuk benim.Çoğunuzun ortamında hiç bulunmadım.Sizce eğlenmek benim de hakkım değil miydi? Neyse,asıl konuya dönelim.16 yaşındayım,babamı ben 13 yaşındayken kaybettik.Annem o zamandan beri kedime ve benim üzerime çok düşüyor.Çok tedirgin her konuda ve bu aşırı bunaltıcı bir hale gelmeye başladı.
Belki ilk zamanlar tahammülüm vardı fakat artık resmen bir gencim ve benim de her genç gibi gezmek,eğlenmek gibi ihtiyaçlarım var.Bir de bunu anlayan ebeveyne! :)
Beni tanımışsınızdır diye düşünüyorum,fakat tanımanız beni anlamanıza yeterli mi o konuda hemfikir değiliz. :)
Hikaye boyunca unutmamanız gereken; Sizi anlıyorum,gençlik!Her neyse,tanıtma aşamasını geçtiğimize göre artık annemin karşısına dikilecek ve benim ihtiyaçları olan bir genç olduğumu açıkça söyleyecektim.Salona doğru yürüdüm,annem her zamanki gibi karşısında televizyon açık elinde telefon sosyal medyada takılıyordu.Oh ne rahatlık! Karşısına oturdum ve;
-Anne konuşmamız gerekiyor.Lütfen benimle ilgilenir misin ?
-Ne oldu? Yüzünü gören cennetlik.
-Anne,ben..Şey.Ben çok bunaldım! (Cümlenin sonu hiç gelmeyecek sanıyordum)Sanki yanlış bir şey söylemişim gibi yüzüme dik dik bakıyordu.Doğrulup telefonunu masaya koydu.
-Ne istiyorsun,para falan mı?
-Ne parası anne,saçmalık! (Sanırım biraz bağırdım)
-Eğer ses tonunu alçaltmazsan fena olacak Ediz Bey! Senin karşında arkadaşların yok!
-Ne,arkadaşlar mı?Sen hangi bir gün benim arkadaşlarımla konuştuğumu gördün ki!Yüzünü indirdi.Ses tonunu alçaltarak "Bu ne demek şimdi?" diye sordu.Ne demek mi?Bu mu yani..Cevabın bu muydu anne!
-Anne,biliyorsun ki (üstüne basa basa) benim sosyal bir yaşantım hiç olmadı!
-Bunun için beni suçlayamazsın.O istediğin yaşantıyı verebilecek gücüm yok,anlıyor musun!Ne? Yani ben çok mu şey istedim? Benim arkadaşlarımın hiç biri zengin değil ki..Anlamıyorum,cidden anlamıyorum..
-Tamam anne..Gerçekten hiç bir zaman beni anlamayacaksın değil mi? Anlamayacaksın..Neyse ben gidiyorum..
-Nereye?!
-Odama! Sanki dışarı çıkabiliyormuşum gibi...Gerçekten bu konuşma beni çok sinirlendirdi..Çok,çok..Hep ya kavga etmek ya da hiç görüşmemek zorunda mıydık? Gerçekten çok üzücü ve aptal bir hayatım vardı.Ama bu böyle gitmeyecek,bunu okuyan herkes bunu biliyor..
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Umutsuz Hayaller
Teen FictionBir gün hayallerini gerçekleştiğinde,aslında bunu ummadığını anlayacaksın.Umduklarının değil,bulduklarının esiri kalacaksın.Bunu sen istedin.. Üzgünüm.. Üzgünüm anne?İstediğin çocuk olamadım. "Sen bu karanlığın esiri olmuşsun!" dedi.Oysa ki benim ka...