''Bu hikayeyi umudunu asla yitirmemiş olanlara adıyorum. Her ne olursa olsun bekleyenlere. Kalplerindeki sevgi tomurcuklarını yeşertmek niyetiyle...''
Çok da genç görünmeyen kadın önde atların ipini sıkılaştırmak da olan adama sevgiyle baktı.
''Bay Olsen eşyaları taşımamda bana yardım eder misiniz?'' sesini mümkün olduğunca tizleştirdi ve önüne düşen iki tel kahverengi saçı kulağının arkasına attı. Ardından elini bel boşluğuna koyarak derin bir soluk aldı.
''Gerçi çok fazla eşya da yok sayılır. Sadece birkaç giysi ve küçük şeylerden ibaret.''
Bay olsen kafasını memnuniyet ile salladı. Sağındaki atın kafasını biraz okşadıktan sonra yol yorgunluğundan eser kalmamışcasına arabanın içine girdi. Köşede büzülmüş ve saçları ile oynayan kıza gülümsedi. Küçük kız da kızaran gözlerini sıkıca yumup açtı.
''Merhaba küçük hanım. Köşke geldik. Artık çıkabilirsiniz.''
Küçük kız ona ''küçük hanım'' diye hitap edilmesine biraz şaşırmışcasına kafasını yavaş bir şekilde yukarıya kaldırdı. Onun turkuvaz yeşili gözleri adamın kırışıklarla dolu gri gözleri ile buluştuğunda o da istemsizce gülümsedi. Bu adamı henüz ilk görüşü olsa bile ona karşı bir sempati hissetmişti. Eteğini olabildiğince aşağı çekerek altın sarısı saçlarını arkasına attı. Küçük bacakları yere değdiğinde bir acı hissetti. Bütün yol bacaklarını göğsüne kadar çekerek geçirdiğinden bu normaldi. Fakat bacağı uyuşmuştu ve kıpırdattığı zaman canı yanıyordu. Yüzünü buruşturarak onu izleyen adama döndü.
Bay Olsen yüzündeki tebessümü hiç kaybetmemiş hala küçük kızın gözlerinin içine bakıyordu.
''Canın acıyor değil mi?''
Kız başı ile onayladı.
''Ah tabi bu kadar yol böyle oturursan, neyse boşver bazen bana da oluyor ve birkaç dakika sonra geçiyor, hadi gel buraya da seni aşağı indirelim.''
Küçük kız ellerini Bay Olsen'nın ellerine doğru uzattı. Adam kızın küçük bileklerini tutup kendine yanaştırdı ve bacaklarından tutup havaya kaldırdı. Kız büyülenmişcesine adamın göğsüne yaslandı.
Bay Olsen kızı kalacakları odaya götürene dek taşıdı. Bu kız için harika bir şeydi. Bu zamanlarda etrafa bakarak köşkü taradı. Böyle büyük bir yerde yaşamanın yanı sıra, buraya nasıl ayak uyduracağını tartıyordu. Henüz yedi buçuk yaşındaydı fakat hayat onu biraz da olsa olgunlaştırmıştı. Bay Olsen ile kalacakları odaya geldiklerinde, yatağın üzerinde bacaklarını ovuşturan kadın gözlerini ikisine dikti. Ardından yüksek bir sesle kıkırdadı.
''Ah Olsen, senin gibi centilmen bir erkeğin nasıl olur da hakkettiği yere gelememesine şaşırıyorum.''
Bay olsen kızı yatağa oturttuktan sonra gülümsedi.
''Ben zaten hakkettiğim yerdeyim bayan Grande. Burada tam on sekiz senem geçti ve en ufak bir pişmanlık bile duymadım. Artık evim sayılır.''
Kadın göz devirerek kıza döndü. Kız ise halinden hiç memnun olmamış gibi dudak büktü.
''Burada ne kadar kalacağız teyzeciğim. Ben annemin evini özledim. Burada ona dair hiçbir anım yok.'' Ardından boynunu büktü.
Kadın sabır dilercesine nefes aldı.
''Bellena hayatım, biliyorum buraya daha ilk kez geliyorsun ve sevmedin. Bu tür tepkiler vermen çok normal fakat o eve geri gidemezsin. Orada artık size dair kötü anılardan başka hiçbir şey yok. Ayrıca sana bakacak biride yok. Hem birazda anneciğini düşün. O da orada olmanı istemezdi.''
Bayan Grande gözlerinden akan yaşlara engel olmak için iç çekti.
''Artık burada kalacağız bitanem. Ben çalışırken sende dışarıya çıkıp oyun oynayabilirsin. Hem arkada harika bir bahçede var. İnan bana hayatım gerçekten de çok büyük.''
Bellena hala tam olarak ikna edilmemişti. Burayı evi gibi düşünebilir miydi ki? Ama onun evi küçük ve görkemsizdi. Her ne kadar dışında ufak tefek hasarlar olsa da içeriye girdiğinde o somon kokusu ve anneciğinin sarılışı ile her şey önemsiz gelirdi. Sadece onlar vardı. Küçük görkemsiz bir evde, kimi zaman zor durumlarda kalsalar bile mutlulardı. Burada mutlu olabilecekler miydi?
Ama teyzesinin onu yumuşatmaya çalıştığını anlayabiliyordu. Onun gönlünü kırmak yerine elini kırardı daha iyi olurdu. Sevimli bir şekilde gülümseyince yanağında küçük bir gamze belirdi.Teyzesinin gözlerinin içine baktı.
''Peki teyzeciğim, burada ağaç var mı?''
Kadın hoşnutlukla gülümsedi.
''Tabiki de var hayatım. Hemde bir sürü ağaç var. Sana gösteririm.''
Bellena başıyla onayladı ve kafasını kadının karnına gömdü.
Kadın kızın sarı saçlarını okşadıktan sonra buruk bir şekilde gülümsedi.
''Tıpkı annesine benziyor öyle değil mi Olsen?''
Bay Olsen ellerini göğsünde birleştirdi.
''Fazlasıyla benziyor. Onun kadar eşsiz bir güzellikte. Heden'in de bu güzelliğin büyüdüğünü görmeden ölmesi beni gerçekten de çok üzdü.''
Bay Olsen gitmeden önce arkasını döndü ve uykuya dalmış küçük kıza bir kez daha baktı.
''Aslına bakarsan Heden'den bile daha güzel. Daha önce hiç böyle bir güzellik görmedim Molly.
Tanrı sizi korusun.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Arka Bahçeden Sevgilerle
Historical Fiction#TarihiKurgu ''Pek az kadın terkedildiği erkeğe karşı bu kadar samimi davranır. Ve yine pek az kadın asla bitmeyecek olan bir sevgiyi ömür boyu kalbimde taşır. '' Bu sarışınla hayatın omzuna yüklemiş olduğu yüklerin henüz farkına varmayan uslanmaz...