four / I am sorry Alisha

254 26 4
                                    




Kırmızı kutunun kapağını kaldırdığımda içinden çikolatalı brownie ve bir kağıt çıktı. Kağıdı açarken, Alisha'dan gelmiş olmasını istediğimi farkettim.

Ama değildi. Kate adında bir fanımdan gelmişti. Brownieden bir ısırık aldıktan sonra kendi kendime konuştum, "Teşekkür ederim Kate."

Umarım adresimi internete yaymazdı. Fanlarımı seviyordum ama her birinin buraya gelecek olması bir felaket yaratabilirdi.

Çikolatalı brownieleri yerken, aklıma gelen fikirle gülümsedim. Alisha'ya brownie yapacaktım.

İnternetten malzemelere ve tarife baktıktan sonra, "ah çok kolay yaparım ben bunu" demiştim.

Ama yapamamıştım. Yeşil renkli bir şey ortaya çıkmıştı. YEŞİL. Malzemelerde yeşil bir şey bile yoktu be!

Yakınlardaki bir kafeye gidip, brownie satın almıştım sonuç olarak. Ve ilk günkü gibi yine Alisha'nın kapısının önünde kapının açılmasını bekliyordum.

Alisha kapıyı açtığında "Selam." dedim. Bakışları, yorgundu. Fazlasıyla yorgun.

Bir şey söylemeyince devam ettim, "Sanırım istemeyerek kalbini kırdım, özür dilerim Alisha.". Kutuyu ona uzattım ve "Bu da özür hediyem, umarım brownie seviyorsundur." dedim.

Önce bana, sonra kutuya baktı. Alıp almamak arasında kararsız gibiydi.

Sonrasında kapıyı biraz daha açtı ve "Gelmek ister misin?" diye sordu. Gelmek istiyordum, ciddi anlamda istiyordum. Ama tekrar kapı dışarı edilmek de istemiyordum.

Kutuyu ona verip "Aslında eve dönmem gerekiyor." dedim, "yarına hazırlamam gereken bir essay var."


Teşekkür edip brownieleri aldıktan sonra kapıyı kapattı. İyi akşamlar bile dememişti, nerede yanlış yapıyordum?


Alisha'ya yalan söylememiştim, gerçekten yazmam gereken bir essay vardı. Eve dönüp bir kaseye cips koyduktan sonra, bilgisayarımı açıp yazmaya başladım.





Essay bittiğinde, ben de bitmiştim. 4 saat boyunca kalkmadan araştırma yapıp yazmıştım ve her bir hücrem ağrıyordu.


Bilgisayarı kapatıp, uyumak için yatağıma geçeceğim sırada bir şey hatırladım. Cole'u aramamıştım.

Telefonumu elime alıp o tanıdık numarayı tuşladığımda, telefon bir kaç çalışta açıldı. "Hey." dedi Cole, "uzun zamandır konuşamadık Dylan, nasılsın?". Canlı sesi mutlu olduğunu gösteriyordu, mutlu olmayı hakediyordu.

"İyiyim Cole, seni sormalı?" dedim gülerken. Onu gerçekten özlemiştim. "Ben de iyiyim, hatta çok iyiyim." dediğinde o da gülüyordu, "seni özledim kardeşim." dedi. "Ben de seni özledim." dedim.

Yaklaşık 1,5 saat boyunca konuşmuştuk. İkizler ayrı kaldıklarında, böyle şeyler olabiliyordu. Çünkü o benim hem kardeşim, hem de en yakın arkadaşımdı.

Sevgilisiyle neler yaptıklarını ve ne kadar mutlu olduklarını anlatmıştı, ben de ona okulu ve Alisha'yı anlatmıştım. Ondan da Alisha hakkında bir kaç öneri aldıktan sonra, kapatması gerektiğini söylemişti ve vedalaşıp kapatmıştık.

Cole'un sevgilisi için yaptığı şeyler aklıma gelince, devam etmeliyim dedim kendi kendime.

Alisha'yı kazanmak için devam etmeliyim.

drunk in love // dylan sprouseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin