Bölüm 33

236 32 2
                                    

Telefonumu yatağa atıp odadan çıktım ve Audrey'nin peşinden koşmaya başladım. Yakaladığımda omzunu tutup kendime çevirdim ve "O sensin!" diye bağırdım. Sinsice gülümsedi, o an gözüm telefonundaki yazışmaya kaymıştı. Bizim yazışmamıza.
"Kendini erkek gibi gösterip benimle oyun mu oynadın?"

Audrey telefonunu cebine koyup saçlarnı geri attı ve "Anlatmama izin ver tatlım" dedi. "Öncelikle Luke seni ilk gördüğü günden beri tamamen tutulmuş durumdaydı. Raven, Raven, Raven başka hiçbir şey söylemiyordu. Tabii bende durur muyum. Buldum seni hayatım. Luke'tan hoşlanmaman, Nate'den hoşlanman için yaptım bunları. Pekte başarılı olmadı bu plan, oyüzden sizinle aynı kampa geldim. Ama sonra baktım zaten ayrılmışsınız, Nate'i seni yapmanı istediğim şeyler için kullanmaya başladım."

İnanamıyorum. Onca konuşmayı ben bu manyak kızla mı yapmıştım!
"Peki ya benle o oyunları kim oynadı?"
"Bu hesap aslında abim Nathen'ın. Onu kandırmak gerçekten çok kolaydır"

Hala her şey şaka gibi geliyordu. Her şey yalandı demek. Audrey omzuma koyunup "Bak Raven, benim seninle kişisel bir sorunum yok. Luke'un çevresindeki herkesle sorunum olur. Yoksa gerçekten iyi bir kızsın" dedi. Aman Tanrım bu kız gerçekten çok dengesiz. Beni seviyor mu yoksa sevmiyormu anlamadım ama psikolojik destek alması gerektiği şart.

"Audrey" dedim sakince. "Benim içinde gidip şu Luke'un şişme dudak sevgilisini bir güzel benzetir misin?"

Audrey sinsice kahkaha atıp "Sevdim seni Parker!"dedi. "Memnuniyetle. Akşama uçağım var zaten, çoğu şeyi planladım. Numaran bende var Raven. Her şeyden haberin olacak!"

Neşeyle yerinde zıplamaya başladı ve "Görüşürüüz" dedikten sonra gitti. Gerçekten, gerçekten çok garipsin Audrey. Hem kıskanç dedikoducu psikopat hemde tatlı heyecanlı şeker kız olabiliyorsun. Bu kızı ömrüm boyunca anlayabileceğimi zannetmiyorum.

Biraz yürüdükten sonra yanıma koşarak Piper geldi ve heyecanla sarılıp "Raven!" diye bağırdı. "Çok kaliteli bir bar var. Oranın sahibinin kızı benim videolarımı görmüş ve babasına söylemiş. Adam da beğenince beni aradı, bu akşam çalmamı istiyor! Hemde buraya çok yakın"

"Bu çok güzel Pipes!"
"Çıkmak için izin aldım bile. Hemen gitmeliyim ön provalara başlayacağız."

Yeniden sarılıp "Eminim her şey çok güzel olacak Piper. Kendin ol yeter" dedim.
"Umarım. Bol bol fotoğraf atarım" dedi ve koşarak gitti. Etrafıma bir göz attım. Kimse yoktu. Piper'da olmadığına göre yalnız kalmıştım ve sıkılacağa benziyordum. Kumsala doğru yürümeye başladım. Bu günü Evan ile geçirmem istiyordum çünkü akşama gidiyordu.

Kumluğa girmeden durup ona baktım. Bir grup öğrenciye ders veriyordu. Ciddiyetle bir şeyler anlatıyordu. Bir kıza tahtada nasıl durması gerektiğini anlatmak için bacaklarına falan dokunması beni gerçekten rahatsız etti. Tamam yapması gerekiyordu ama...

Beni gördüğünde gülümseyip bir şeyler söyledi ve hızlı adımlarla yanıma geldi. Gözlerimi kısmış ona bakarken ayağımla ritim tutuyordum. "Bir şeyler öğretmeye çalışırken milletin orasına burasına dokunma"
Evan kahkayı basıp "Yapmam gerekiyor biliyorsun Raven, gerçekten beceremiyorlar" dedi. "Beceremediklerinden değil Evan. O kızların hepsinin gözleri sende. Akşam arkadaşlarına senin dedikodunu yapmak için malzeme topluyorlar sadece. Hayatında kaç kere bunu bir erkeğe yaptın söylesene"

Dudağını ısırıp "Altı yedi falan" dedi. "İşte. Birdaha hiçbir kıza dokunmuyorsun tamam mı"

Sırıtıp önüme düşen saçlarımı kulağımın arkasına aldı ve "Kıskanıyor musun sen beni?" diye sordu. Sorusuna cevap vermeyip "Derslerin ne zaman bitecek?Biraz başbaşa kalsaydık" dedim. Evan ellerini cebine koyup "Başbaşadan kastınız nedir acaba biraz açar mısınız lütfen bayan Parker?" dedi ve sırıttı.
"Kesinlikle aklından geçen değil"

Ellerini çıkardı ve öğrencilere bakıp "Gitmem gerek" dedi. "Bende isterdim ama bütün gün dersim var. Ama akşam yanıma gel,tamam mı?"
Başımla onayladıktan sonra yanağımdan öpüp öğrencilerinin yanına döndü. Bende denizi gören bir banka oturup manzarayı izlemeye başladım. Tek başıma nasıl bütün günü geçireceğim bilmiyorum.

Denizi izlerken yanıma birinin oturduğunu farkettim. "Ne yapıyorsun bakalım burada tek başına?"
Bu bayan Carla'ydı. "Bende bilmiyorum" dedim ve gülümsedim. Kadın ayağa kalkıp elini uzattı ve "Gel benimle bakalım" dedi. Ayağa kalkıp onu takip etmeye başladım. "Nereye gidiyoruz?"
"Bekle ve gör"

Resim atölyesine gelmiştik. Carla atölyenin kilidini açtığında "Kendine bir tuval al bakalım Raven. Senin içinde çok büyük bir sanatçı olduğunu hissedebiliyorum"

Utançla "Ama ben bu işlerde gerçekten çok beceriksizimdir. Her şeyi yeniden mafetmek istemiyorum." dedim. "Çok önyargılısın Raven. Eğer yapabilirim deseydin yapardın. Bizde şimdi içindeki sanatçıyı ortaya çıkaracağız"

Dediği gibi bir tuval alıp oturdum. Carla boyaların başına geçip bir şeyler hazırlamaya başladı. Otuzlu yaşlarında olmalıydı. Siyah saçlarını topuz yapmış ve kırmızı bir bandana takmıştı. Çiçek desenli bol bir alt giyiyordu. Üstünde ise beyaz bir kolsuz vardı. Sandaletlerine ise bayılmıştım.

Boya ve fırçaları alıp yanıma bir sandalye çekip oturdu. Onca fırçadan birini seçip bana uzattı ve "Hazır mısın?" diye sordu. "Hazırım."

...

"Aman Tanrım Raven hayatımda senin kadar yetenekli bir öğrenci görmedim! Çizgin... o kadar güzel ki"

Kabul etmeliyim ki çıkardığım işten çok memnundum. Bunu yapabileceğimi bilmiyordum. Demek tek gereken kendime güvenimmiş. Carla bana yepyeni bir defter ve küçük bir kalem kutu uzattı ve "Sana ödev küçük hanım" dedi. "Çiz. Seni etkileyen, büyüleyen her şeyi çiz"

Gülümseyip "Size ne kadar teşekkür etsem az." dedim.
"Çok yeteneklisin Raven. Kullan bunu"

Carla'nın telefonunuda aldıktan sonra yeniden teşekkür ettim ve dışarı çıktım. Hava kararmıştı bile. Saatlerce durmadan çalışmıştık. Koşarak Evan'ın odasının yolunu tuttum. Tam kapıyı çalacakken kapı açıldı. Evan elinde iki bavul ve sırtındaki çantasıyla hazırdı. Aynı en son gidişi gibiydi. İstemsizce ağlamaya başladım. Evan çantasını yere atıp sıkıca bana sarıldı. Bende ona. "Hani bu sefer üzülmek yoktu meleğim"
"Elimde değil Evan. Elimde değil"

Göz yaşlarımı silip "Hadi gel" dedi. Bavullardan birini ben alıp çıkışa doğru yürümeye başladık. Bavullarını arabaya yerleştirdikten sonra bana bakıp "Bu kesinlikle bir veda değil, tamam mı?" dedi.

Bir şey söylemedim. Sadece sarıldım. Onu birdaha göremeyecekmişim gibi sarıldım. Kokusunu içime çekip gözlerimi kapadım. Sadece onu hissettim. Evan "Hayatımda başıma gelen en güzel şeysin sen Raven" diye fısıldadı. "Seni hak etmek için ne yaptım bilmiyorum."

Gülüp gözlerinin içine baktım. Ömrüm boyunca öyle kalmak istiyordum. Sonsuza dek sarılmak. "Üniversite bittiğinde yanıma geleceksin değil mi?"
"Her tatilde yanına geleceğim Raven. Sende benim yanıma gelirsin belki. Seni ömrüm boyunca birdaha bırakmaya hiç niyetim yok."

Biraz daha sarıldıktan sonra "Uçağını kaçıracaksın" dedim. "Haklısın"
Ayrılıp birbirimize baktık ve gülümsedik. Bu kez göz yaşları olmayacaktı. Elimi tutup "Seni seviyorum" dedi. "Seni seviyorum"

Arabaya bindiğinde geri çekilip onu izlemeye başladım. Gözden kayboluncaya kadar onu izledim. Gözümden yaşlar damlıyordu ama gülümsüyordum. Ayrılmamıştık. Birbirimize daha da sıkı bağlanmıştık. Odama gidip yatağa yattım ve gözlerimi kapadım. Telefonum çalmaya başlamıştı. Doğrulup sırtımı dayayarak oturdum ve ekrana baktım. Evan Skype'tan görüntülü arıyordu. Gülümseyil açtım. "Dayanamadın mı?"
"Biliyorsun tek başıma araba yolculuklarından sıkılırım. Sende yanımda ol istedim melem"

Araba sürüyordu. Gözünü yoldan çok ayıramasa bile kırmızı ışıklarda durduğunda bana bakarak konuşuyordu. "Yaklaşık yarım saat sonra havaalanında oluruz. Tabii orda da konuşmaya devam edeceğiz. Uçakta kapatacağım ama indiğim anda tekrar arayacağım, hazırlıklı ol"

Gülüp "Kahveni yap diyorsun yani" dedim.

"Aynen öyle meleğim"

-Devam Edecek-

Yalnız BaşınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin