eight / i love you

189 26 3
                                    




O yağmurlu akşamdan sonra, Alisha ile harika 2 hafta geçirmiştik. Birlikte lunaparka gitmiş, birlikte yemek yapmış, birlikte yüzmüş, birlikte kaybolana kadar yürümüştük. Bu 2 haftanın her bir dakikası, asla unutamayacağım güzel anılar olarak hafızamda yer edinmişlerdi.

Ve şimdi, elinde tıraş makinesi ile aynanın karşısında oturan Alisha'yı dolmuş gözlerimle izliyordum.

"Yapamayacağım Dylan" dediğinde, onun da gözleri dolmuştu.

"Yapmak zorunda değilsin." dediğimde, gülümsedi. "Saçlarım çok fazla dökülmeye başladı. Birkaç gün içerisinde dökülecek saçım kalmayacak." dedi ellerini azıcık kalmış kıvırcık saçlarında gezdirirken. "Yapmak zorundayım."


"Senin için yapabilirim." dediğimde tıraş makinesini bana uzattı.


İlk karşılaştığımız gün, beni en çok etkileyen kıvırcık saçlarını, şimdi kendi ellerimle kesecektim.

Makineyi çalıştırdım. Yere düşen her tutamla birlikte, Alisha'nın gözünden de göz yaşları düşüyordu.

Ve benim gözlerimden de.

Makineyi kapattığımda, Alisha ellerini yavaşça başında gezdirdi. Gülümsemeye çalıştı, "Bu halime nasıl alışacağımı bilmiyorum.". Başındaki ellerini tutup indirdim, "Sen her halinle güzelsin."


Yine yanakları kızarmıştı. Ona ne zaman güzel şeyler söylesem, yanakları kızarıyordu. Ve utangaç hali, gördüğüm en güzel manzaraydı.



"Dylan" dedi, "bunu neden yapıyorsun?". "Neyi neden yapıyorum?" diye karşılık verdim.

"Beni hayata bağlıyorsun. Bunun olmaması gerek, biliyorsun Dylan. Haftalar, belki günler sonra artık yanında olmayacağım."

Kalbim yerinden sökülüyormuş gibi hissettim. "Çünkü" dedim, "çünkü seni seviyorum Alisha."

Ve dudaklarımı, kurumuş dudaklarına bastırdım.

Alisha kendisini geri çektiğinde "Özür dilerim." dedim, "yapmamalıydım, özür dilerim."

Ama konuşmamı, dudakları kesmişti.

Hayatımda aldığım en duygu dolu öpücüktü.

Yakın bir zamanda onu sonsuz uykusuna uğurlayacak olmak, hala bir şakaymış gibi geliyordu.

Ama değildi.


"Hey Alisha." dedim, "uzun bir araba yolculuğuna dayanabilir misin?". "Daha o kadar kötü durumda değilim." dediğinde onu elimden tutup arabama götürdüm. "Nereye gidiyoruz?" diye sorduğunda, "Sürpriz" diyerek cevap verdim. Onu Elizabethlere götürüyordum.



"Alisha, uyan. Geldik." dediğimde gözlerini kırpıştırarak uyandı. O kadar mükemmeldi ki, onu saatlerce izlemek istiyordum.


Zili çaldığımda "Neredeyiz Dylan?" dedi. Ama kapıyı açan Cole'u gördüğünde, cevabını çoktan almıştı.

Cole, Alisha'nın elinden tutup öptüğünde "Merhaba" dedi, "sen Alisha olmalısın. Dylan senden tahmin edebileceğinden çok bahsetti.". Alisha yine kızarmıştı. Utanınca o kadar masum görünüyordu ki, her defasında onu daha çok seviyordum.


Elizabeth beni gördüğü gibi boynuma atlamıştı. Ve bana gösterdiği sıcaklığın aynısını, Alisha'ya da göstermişti.

Elizabeth bizi harika tatlılarına boğduğunda, çocuklarla birlikte Paul amca geldi.

"Dylan" dedi, "geldiğinden haberim yoktu.". "Benim de geldiğimden haberim yoktu Paul amca." dedim, "daha yeni geldik."

Paul amca Alisha'nın yanına gidip eliyle sırtını sıvazladı. "Alisha?" dediğinde, Alisha kafasını olumlu anlamda salladı. "Dylan'ın anlattığından çok daha güzelmişsin."

Kucağımdan inen Stephan ve Isabel, tanışmak için Alisha'nın yanına koştular. "Merhaba, ben Alisha." dedi Alisha, yüzünde çok tatlı bir gülümseme vardı. Isabel Alisha'nın uzattığı elini sıktı. "Ben Isabel, bu da ikizim Stephan." dediğinde Alisha "Memnun oldum Isabel ve Stephan" dedi. Çocuklar hala peltek konuşuyorlardı ve dünyanın en tatlı ikizleri olmalıydılar.

Isabel çekinerek sordu, "Neden saçların yok Alisha?". Elizabeth Isabel ve Stephana odalarına gitmeyi söylediğinde, Alisha "Önemli değil." dedi. "Sadece hastayım, Isabel. İyileşeceğim ve saçlarım tekrar çıkacak."

Bunun doğru olmadığını, Isabel ve Stephan dışında hepimiz biliyorduk.

Elizabeth, çocukları odalarına yollamıştı ve gerilen havayı dağıtmak için yeni bir konuşma başlatmıştı.


Saatler hızlı geçiyordu, Alisha herkesle kaynaşmıştı. Paul amca sırtımı sıvazlayıp "Bana sorarsan" demişti, "gerçek aşkını bulmuşsun. Ona nasıl baktığını gördüm."

Geri dönmek için veda etmeden çok kısa bir süre önce, Isabel ve Stephan aşağı inmişlerdi. Stephan Isabel'e bir kağıt uzatıp, bu senin için demişti. Kağıtta hepimiz el eleydik, ve hepimiz gülüyorduk. Arkasından Isabel geldi. Neredeyse beline uzanan sarı saçları, yamuk bir şekilde omuzlarına kadar kısalmıştı. Elinde tuttuğu saçlarını Alisha'ya uzatıp "Saçların çıkana kadar, benimkileri alabilirsin." diyip Alisha'yı yanağından öptüğünde odada göz yaşlarını tutabilen olmamıştı.

Tekrar gelmek için sözleşip, oradan ayrılmıştık.

Bir başka görüşmenin olup olmayacağını, sadece Tanrı bilirdi.








10. bölümü final yapacağımı söylemek istiyorum, ve muhtemelen bugün paylaşırım.

İyi okumalar!

drunk in love // dylan sprouseHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin