Eve geldiğimde kısa süreliğine Leyla Teyze'yle oturduk. Çok yorgundum ve bir o kadar da halsiz. Leyla Teyze günümün nasıl geçtiğini sordu. Bende kısaca anlattım. Leyla Teyze yorgun olduğumu anlamış olmalıydı ki beni odama uyumam için postaladı.
Deliksiz uyumuştum.
Sonraki gün birlikte bir şeyler hazırlayıp Zeynep'lere gittik. İyice ev kadını gibi olmuştum bu şikayet edilecek bir şey olmasa bile komiğime gidiyordu. Kendimi altın gününde gibi hissediyordum. Daha önce altın gününe gitmesemde Mardin'yken Altan Ağa'nın annesi yapıyordu. Tabi o ihtiyaçtan ya da para biriktirmek için değil eğlence için yapıyordu.
Yemek faslı bittikten sonra Zeynep'le odasına gittik.Zeynep'in odasına her girdiğimde gözüm hep küçük kitaplığına giderdi. Çok fazla kitap olmasa da güzel kitaplar vardı. İstemeye biraz çekiniyordum zaten bana kıyafetlerinden vermişti.
Okuyunca geri veririm diye düşündüm ve istemeye karar verdim.
"Zeynep kitaplarından ödünç alabilir miyim?"
"Ha şunları mı diyorsun al tabi hatta senin olabilir ödevim olduğu için almıştım çoğunu, sıkıcı kitaplar."
Bence gayet güzellerdi, çoğu klasik kitaplardandı. Sırf aşk üzerine kurulmuş kitapları sevmezdim ve bunlar daha çok insanın kendini sorgulamasına yarayan kitaplardı. Benim tam da ihtiyacım olan türden.
Şu anlık iki tane kitap bana yeterdi seçmek için yazarın kim olduğuna ve romanın özetlerine bakardım. Tabi bunu yapmadan önce de kitapların kapağına bakardım. Yine aynı şekilde kitapları inceliyordum Zeynep beni rahat bıraksaydı.
"Oo sen onları okursan işimiz iş. Artık seninler sonra bakarsın."
"Tamam." dedim ve kitaplarla ilgilenmeyi bıraktım. Zeynep'le biraz sohbet ettikten sonra Leyla Teyze yanımıza geldi ve beni çağırdı.
"Ben gidiyorum Dicle sen istersen gel istersen kal." dedi.
Zeynep gitme der gibi melül melül bakıyordu. "Tamam bende geliyorum." dedim Leyla Teyze'ye. Zeynep'e özür dileyen bakışlar gönderdim. Kitapları almayı unutmuştum kapıdan çıkmak için adım atmıştım ki Zeynep "Kitapları unuttun." diye hatırlattı.
Kitapları aldım ve yukarı çıktık."Zeynep'in böyle kitaplar okuduğunu bilmiyordum."
"Aslında istekli okumuyormuş. Ödevler falan." dedim gülerek.Aradan günler geçmişti yine genel de olduğu gibi kırtasiyedeydim. Zaman geçtikçe kırtasiyeye daha az kişi geliyordu. Leyla Teyze toptancıdan mal almıyordu artık. Bu da kırtasiyedeki malzemelerin iyice azalmasına neden olmuştu. Dolayısıyla artık eskisi kadar müşterimizde yoktu. Ona neden böyle yaptığını sorduğumda "Zaten pek fazla gelen yoktu, buraya harcadığım parayı biriktirsem hemen hemen ettiğim kâr kadar oluyor artık kalanları elden çıkartmaya bakalım." cevabını almıştım. Leyla Teyze gibi düşündüğüm zaman gerçekten haklıydı. Bir kaç kuruş kâr için değmiyordu hem aynı zaman da bana da maaş ödüyordu. Bu onu daha da kötü duruma sokmuştur diye düşündüm. Bu işi kendi isteğiyle açmıştı birden bire karar degistirmesinin tek sebebi buydu belkide. Ondan maaş istememeliyim hem kendisi söylemişti anne kız gibi olalım diye. Hangi kız annesinden maaş isterdi ki. Bu konuyu Leyla Teyze'yle konuşmalıydım. Hatta şimdi.
Leyla Teyze koltukta uzanmış televizyon izliyordu. Biraz daha o şekilde kalsa uyuyacak gibi duruyordu.
Yanına yaklaştım ve beni daha iyi görebilmesi için dizlerimi yere koydum.
"Leyla Teyze kırtasiye hakkında bir şey soracağım."
Uykulu gözleri daha fazla açıldı ve devam etmemi bekledi.
"Ben bana verdiğin maaşı istemiyorum. Sen değil miydin kendini evinde hisset diyen burası benim de evimse böyle bir şeye gerek yok." dedim.
Leyla Teyze minnettar bir şekilde bakıyordu sanırım kabul edecek diye düşündüm. Leyla Teyze koltukta oturur vaziyete geçti.
"Tabiki burası senin de evin. Maaşın bana yük değildi, zaten ne kadar veriyordum ki. Bu yüzden kapatmıyorum. Dediğin gibi olsa işçi arar mıydım? Bak güzel kızım bu konunun seninle alakası yok. Eminim sende farkındasın fazla işlemediğimizin. Artık yalnız değilim ve bir uğraşa ihtiyacım yok." dedi ve saçımı okşadı.
Gülümsedim. Leyla Teyze çok iyi biriydi ona borçlu hissediyordum. O böyle düşündüğümü anlarsa bana kırılırdı ama elimde değil. Bana karşı o kadar anlayışlı ve iyiydi ki. Onun sevgisini hak edecek ne yapmış olabileceğimi düşünüyordum. Bu his bana çok tuhaf ve yabancı geliyordu. Annemden sonra hiç kimsenin beni sevemeyeceğini düşünüyordum. Beni bırakması beni sevmediği anlamına geliyordu ya da önemsemediği. Yine de herkesten çok annem vardı. Onu çok seviyorum her ne kadar kızsam da kırılsam da bu değişmez bir gerçekti.
Ne var ki annemin intihar etmesi bana kendimi değersiz de hissettirmişti.
Birilerinin sevgisi bu yüzden bana tuhaf geliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
KİMSESİZ #Wattys2019
RomansaDicle, yapraklarını teker teker düşüren sonbahar ağacı gibi sonunda yine kendisiyle başbaşa kalmıştı . Yalnızlığın kıyısında kaybolmuşken fark etmeden tutunduğu bir liman onun tek sığınağı olmuştu. Artık kaybedecek çok şeyi vardı. Onun en de...