Selam. Nasılsınız?
Bu sefer hızlıyım. Fırsat buldum mu yazıyorum ama yazmayınca da fırsatım olmadığını artık siz anlayın. Bence tatlı bir bölüm oldu. Daha devamı var. O ne zamana bilmem. Hadi bakalım.
Keyifli Okumalar! :)
°Zeynep°
Sabah saat çok erken olmasa da ilk defa bir zorunluluktan ötürü kendimi erken kalkmış hissettim. Bu benim bayılacağım bir zorunluluktu elbette ama iş hayatımdan sonra böyle şartlı kalktığım zamanlar azdı. Kızım ağladığında kalkıyordum ama kızım genelde gece uyumayıp, bu saatlerde uyuduğundan bu biraz garipti.
Hamaratlığımı konuşturmak istercesine mutfağa girip birkaç çeşit kurabiye ve poğaça yapmaya karar verdim. Zaten doğum günleri de böyle binbir çeşit hamur işiyle kutlanmaz mıydı? Eskiden birkaç defa ben de kutlamıştım ve okuldan ve mahalleden birkaç arkadaş çağırıp, anneme bir şeyler yaptırdığımı hatırlıyordum.
Evde kaldığım süre zarfında ki bu neredeyse 2 yıl edecekti, birçok çeşit yemek ve fırında yapılacak şeyler denemiştim. Elimin lezzeti normalde de kötü değildi bundan emindim ama insan yaptıkça daha da ustalaşıyordu. Camları açıp yaz havasını içime çektim. Bahçede var olan ağaçlar, bize biraz da olsa temiz hava yaratabiliyordu. Eh, bu hiç yoktan iyiydi.
Hızlı hareket etmeye çalışarak gerekli malzemeleri tezgaha çıkardım. Bunları yaparken birçok eşyayı kirletmek zorunda kalmıştım ama biri pişerken birini yapmam ve kirlenenleri bulaşık makinesine koymamla işler biraz kolaylaşmıştı.
Ben iki çeşit kurabiyeyi pişirip poğaçaları fırına sokarken bizimkiler uyanıp, nihayet mutfağa teşrif edebildi.
"Günaydın canlarım."
İkisinin de yanaklarını şapur şupur öptüm. Kim derdi ki Zeynep, geceleri bardan bara akarken evlenecek ve şimdi bir yaşına giren kızının ilk doğum gününü kutlayacak?
Derin'i kucağıma aldım.
"Aşkım, bugün de atarlı değiliz, değil mi? Benim kızım barıştı artık annesiyle. Zaten anneyle küs kalınmaz ki. 1 yaşına girdi benim bebeğim bugün, ah tatlım neredeyse bu saatlerde doğuyordun geçen sene. Ne ara bu kadar büyüdün?"
Birden fazla duygusallaşmıştım ama ne yapsaydım ki? Onun boynunu öptüm. Tam da o sırada zil çaldı.
"Pastayı getirdiler."
Kızımı Kerem'e verdikten sonra kapıya koşturdum. Elinde kocaman pasta paketiyle genç bir pastacı vardı kapıda.
"Zeynep Sayer? Doğum günü pastası vardı."
"Evet."
Çocuk teslim aldım diye bana bir kağıt imzalattı. Ben de portmantodaki çantamdan biraz para alıp çocuğa uzattım, teşekkür ettikten sonra kapıyı kapadım. Pastanın parasını internetten ödemiştim bu bahşişti. Buraya kadar gelmesi için dün görevlilere durumu bildirmiştim. Onun için içeri girmesine izin vermiş olmalıydılar. Ah, böyle hayat çok güzeldi ya. Birine para ver ve teşekkür edip yolla.Galiba para herkesi bozduğu gibi her dakika olmasa da beni de bozuyordu.
Elimdeki koca paketle mutfağa girdiğimde, baba kızı kurabiyelerden sıcak olmasına rağmen atıştırırken buldum. Kerem yanmış ağzına elini sallıyordu Derin de yemese bile onu taklit ediyordu. Kerem kopardığı küçük bir parçaya üfledikten sonra Derin'in ağzına soktu. Minik kuşum bununla bile yanmış olmalıydı ama neyse ki ağlamadı. Birazcık surat buruşturdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dengesiz [ZeyKer]
FanfictionArabanın kaputuna yaslanmak için adımımı attığımda karanlık ve boş sokakta yankılanan sesleri duydum. "Sen kimsin lan? Ha kimsin söyle! Ne hakla bana böyle şeyler dersin?" Yönümü değiştirip kapının kolunu tuttum ama açmadım. İçimdeki dürtü beni...