Bölüm 40

185 27 1
                                    

Birden bir kapı sesi duydum. Daha sonra ağlama sesleri gelmeye başladı. Mikrofona yaklaştım
"Audrey iyi misin? Sakin ol hayatım. Konuştun bitti işte. Kendini topla hadi güçlü kalmalısın"
Audrey ağlamaya devam ediyordu ama yakınlığımı hissetmişti.
"Seni sonra arayacağım Raven. Kendine iyi bak. Bitti"
Sonra telefonu kapattı. Üzülmüştüm. Audrey bu davranışları hak etmiyordu. Luke bencilce davranıyordu ya da böyle davranmak zorunda bırakılıyordu. 2 türlüde kötüydü zaten. Umarım Audrey çılgınca bir girişimde bulunmaz.

James akşam yemeğine çağırmak için odamın kapısını çaldığında yorgunluktan öldüğümü söyleyip teklifi geri çevirdim. Ben olmadan o da gitmek istemediğini söyledi ve yanıma geldi.
"Yeni fotoğraflar çekmeye gidecek miyiz Raven. Yarın sabah için planlarım var"
"Elimdeki resmi bitirirsem bence hazırız. Ayrıca yorgun hissediyorum James. Artık yoruluyorum. O kadar çok sıkıntı var ki başımda. Eski Raven bu kadar harekete alışık değil"

James beni anlıyordu. Kısa zamanda ve birbirimizi tanımadan duygusal açıdan yakınlık duyuyorduk birbirimize. Hayatlarımız kesişiyor gibiydi. İkimizde garip aile çocuklarıydık. Aile! Annemle babamı günlerdir aramadığımı, hatta onlarında beni aramadığını farkettim. Tuhafıma gitmişti. Merak edip birden yerimden kalktım ve telefonumu aldım. James de meraklanmıştı.
"Raven, ne oldu?"

Hızlıca annemin numarasını bulup aramaya başladım. Çalıyor, çalıyor...
"Merhaba tatlım. Ah Raven!! Şekerparem. Uzun zaman oldu "
Annemin şaşkınlığı o kadar yapmacıktı ki inanasım gelmedi. Tuhaf davranıyordu.
"Özür dilerim tatlım arayamadık seni. Umarım her şey yolundadır. Bir kaç önemli açıklamamız var. Aslında sen aramasan biz seni arıyacaktık."
Birden yüzüm düştü. James bana yaklaşmış konuşmayı dinlemeye çalışıyordu. Önemli şeylerden bıkmıştım.
"Baban bahsettiğimiz iş görüşmesinden olumlu sonuç aldı tatlım... Sanırım Kanada'ya taşınıyoruz"
Birden afallamıştım. Kanada mı? Yeterinde hayat düzenim bozulmuşken bir de taşınma davası mı çıkmıştı şimdi? Aslında o kadar kötü sayılmazdı. Piper ve Evan'dan zaten ayrıydım. Luke'un eskiden yaşadığı apartmanda da bulunmam için sebep yoktu. Bir şekilde onunla karşılaşmak zorunda kalmayacaktım. Bir şey demedim.
"Peki ya okulum?"
"Ah onları merak etme hayatım Kanada büyük bir yer. Ayrıca okulda son senen. Hem akademi hazırlıklarına girebilirsin. Resim bölümünde yetenekli öğrencilere ihtiyaç var"

Annem bunu nasıl öğrenmişti? Resim çizmeye ilgimin olduğunu onu arayıp kim söyleyebilirdi ki? Tam soracaktımki birden aceleyle bir şeyler demeye başladı
"Neyse elmalı turtam benim gitmem gerek. Babanla sonra konuşursunuz şu an çok yoğun. Sen kamptan dönene kadar biz eve geçip paketleme işlerine başlamış oluruz. Seni seviyoruuz"

"Vay canına Raven. Demek Kanada ha?"
James şaşkınlığıma ortak olmuştu. Kanada kulağa kötü gelmiyordu. Ama neden bilmiyorum. İçimde New York'a karşı ayrı bir his doğuyordu. Kopmak istemiyordum.

Tüm bu yaşananları kaldırmak için yeterince yorucu bir gün geçirmiştim. James'e kalkmasını söyleyip biraz uyumaya karar verdim. Yeni gün neler getirir bilemeyiz.

...

Kalktığımda telefon ekranımda birsürü bildirim görünüyordu. Vay canına. Bundan bir kaç ay önce tek bir tane bile yokken. Telefonu elime alıp tek tek incelemeye başladım. Evan sabah aramış falat uyuyorum diyip üstelememişti sanırım. Audrey iyi olduğuyla ilgili birkaç mesaj atmış, babam ben uyuyakaldıktan sonra bugün arayacağını söylemiş. Ve Piper birkaç fotoğraf atmış.

Fotoğraflara bakmak için girdiğimde önce Piper ve bir grubun küçük konser videolarını gördüm. Daha sonra hazırlık ekibinden fotoğraflar. Yakışıklı ses mühendisleri ve... Bir kızla Piper'ın fotoğrafı. Siyah saçlı, ela gözlü, yüzünde hafif bir makyajdan fazlası olmayan, beyaz tenli bir kız duruyordu fotoğrafta. Altında da bir not
Rose Moon ve Piper Carter gururla sunar.Sahne arkasından Raven Parker'a sevgiler...

Rose Moon? Rose, Rose! Piper'ın eski, eski mi demeliyim? Piper'ın kız arkadaşı olan Rose. İşte bunu beklemiyordum. Kız çok alımlı duruyordu ve çok yakışıyorlar diyebilirim. İkisi adına da çok sevinmiştim. Demek Rose da akademiyi kazanmıştı. Piper onun resim çizdiğini söylemişti. Birden fotoğrafta kendimi gördüm.

Piper'ı arayıp kutlayacaktım ki kapımı biri çaldı. James olduğunu sanıyordum. Gelen Bayan Carla'ydı.
"Sergi için resimlerin hazır mı tatlım? Biz organizasyon düzenlemelerine başladık. James ile beraber. Ama organizatörümüz olarak senin desteğine ihtiyacımız var"

Birden gözlerim ışıldamıştı. Piper'ın dediklerini hatırladım. Daha sonra hemen geleceğimi belirtip kapıyı kapattım ve hazırlanmaya başladım. Hayatım gerçekten renkleniyordu. Her geçen gün.

Hazırlanıp atölyeye indiğimde yanda resim çizen bir kız daha vardı. Bana hiç bakmamıştı bile. Alımlı bir kızdı. Merak edip sordum
"Sende sergi için mi çiziyorsun?"
Kafasını kaldırıp bana baktı. Masmavi gözleri vardı. Bir an etkilenmiştim. Fırçasını palete sürüp temizledi
"Evet. Sende mi?"
İstemsizce gülümsedim. Kızı görmek bana enerji vermişti.
"Bende"
Sonra o da gülümsedi ve fırçasına yeni bir boya alıp resmine devam etti. Ben de işi ciddiye almaya başladım ve önlüğümü giydim.

Birkaç saat uğraşımdan sonra tuvalim bitmişti ve artık sergi için 3 tuvalim hazırdı. James hevesle içeriye girdi. Çok telaşlı görünüyordu
"Resimlerin hazır mı?"
Yavaşça tuvali kaldırıp ona doğru döndürdüm. Yanda resim çizen sarışın kız da birden durup tuvalime bakmaya başlamıştı.
"Vay be çok güzel görünüyor. Hadi onu kurumaya bırakta gel. Sergi son gün olacak biliyorsun. Akşam eğlencesi, kamp bitiş programı falandı filandı. Hepsi bizim üstümüze yıkıldı. Sana ihtiyacım var. Hadi!"

Aceleyle önlüğümü çıkarıp tuvalimi duvara dayadım. Kız tuvali gösterdiğimden beri resmini bırakmış beni izliyordu. Kapıdan hızlıca çıkmak için yöneldiğimde bana doğru seslenip
"Hoşçakal Raven" dedi. Adımı nereden öğrendiğini merak etsemde, sonuçta aynı kamptaydık. Şu an bunu düşünemezdim. Hoşçakal diyip ayrıldım.

Sahilde bir organizasyon telaşı vardı. Herkes birşeyler taşıyor, biri müziklerle uğraşıyordu. Son 2 gün kalmıştı. Ve düşünülmesi gereken bir çok şey.
"Hiçbir şey yemedin Raven. Dün yemeğede gelmedin. Gel kafeteryaya geçip yapacaklarımızı planlayalım sen de birşeyler atıştır"
Reddedemedim. Karnım gurulduyordu. Canım pankek çekiyordu

Kafeteryaya geldiğimizde planlamaları yapmaya başladık. Bir yandan tıkınırken bir yandan deftere birşeyler karalıyordum
"Ben şöyle diyorum. Sergiyi tüm sahile yayalım. İnsanlar gittiği her yerde bir eser görürler. Fotoğraflarıda kafeterya gibi yerlerin, yani oturmalık mekanların duvarlarına asalım. Ah unutmadan, resimlerine imzanı atıyorsun değil mi?"
Resimlere imza mı? Bak o aklıma gelmemişti işte. Kulağa çok havalı geliyordu.
"Onu halledersin unutma. Ben de fotoğraflarımın altına GreyShark Fotoğrafçılık baskısı yaptırdım. GreyShark takma adım. Senin de varmı?"
James bana imza konusunda müthiş bir fikir vermişti. Moonlight! Bunu kullanabilirdim.
"Harikasın James. Eve döndüğümde seni ekleyeceğim."
James tüm o acelenin arasında ilk defa sırıtmıştı. Fakat konuşmaya devam etti
"İşte dediğim gibi bunları ayarladık diyelim. Müzik organizasyonunu sana bıraktım. Zevklerimiz yakın zaten. Herneyse. Ay yoruldum. Bir de yemek var. Ve müdür konuşması. Öğrencilerin yeteneklerini sergilemek istediğiyle ilgili bir kaç teklif aldım. Küçük bir dans yarışması düzenleyebiliriz. Hadi yemeğini bitirde yardımcı ol"

James'i dinlerken beynim uyuşuyordu. Herşeyden önce Piper'ı arayıp kutlamak aklıma geldi. Telefonu elime aldığımda babamın aradığını gördüm. Ona öncelik tanımaya karar verdim. 4 çalışdan sonra telefonu açtı
"Yoldayız tatlım. New York'a geçiyoruz. Seni özledik. Araba kullanıyorum, sonra görüşürüz!"

İşte bambaşka bir hayat için ilk adım atılmıştı bile...

-Devam Edecek-

Yalnız BaşınaHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin