Bölüm 4- Ölüm

50 7 7
                                    

Cevdet.. Aslında şuan zeki, kurnaz bir dolandırıcı olan çocuk, yetim. Bunu öğrenince katil olan tarafları uyanacaktı. Bir törenin oğluydu. Yakışıklı, zengin bir adamdı. Ama parası yetmiyordu. Sürekli harcardı. Yalnız yaşardı. Babası ona İstanbul'dan bir ev almıştı. Orada yaşıyordu..
       Cevdet.. Geçen gün Funda'nın notunu bulmuştu. Gerçek ailesinin olmadığını, yetim olduğunu anlamıştı.
        Cevdet.. O not onu bitirmişti. Asi bir insan olmuştu.

    "Oğlum. Sen benim oğlum değilsin.. Seni kocam sırf erkek çocuk istedi diye hastanede değiştirdik. Bak, saçma geliyor olabilir ama bana inanmak zorundasın. Ben kaçtım. O adamdan uzak dur. Eğer  gerçek oğlu olmadığını öğrenirse, sana zarar verir."
Eline tabancasını aldı ve incelemeye başladı.
Bugün bir cinayet işlenecekti. Üvey annesi de olsa, annesini üzen insanlara hayatı zindan edecekti. Ama karşısına çıkacak engellere karşı, zaman uzun sürecekti, gittiği üniversiteyi donduracaktı.
----------

     Şırnak'a doğru yola çıktı. Eve vardığında evdeki sessizlik, onu acaba benden önce biri o adamı öldürdü mü, diye düşünmeye itti.
    -BABA! Oğlun geldi!
    -Ninesinin bir tanesi!
Kapıda duran ninesini görünce içini bir hüzün kapladı. Bu güçlü ve temiz yürekli kadını, onun oğlunu öldürünce ağlatacaktı.
     -Selma Nine, bak bir bana hele şöyle bir.
Kadının gözleri kızarmıştı. 
     -Ağladın mı sen?
Kadın elleriyle Cevdet'in elini yüzünden çekti,
    -Aman yok be oğlum, dağ gibi kadınım ben. Depremler bile sarsamaz beni..
---------

   Ondan sonraki gece, Cevdet , bağırış sesleri duydu. Hemen yer yatağında doğruldu. Puslu geceye baktı. Yıldızların çok azı görülüyordu.
     İstanbul'da bütün geceler böyleydi. Kirlilikten, gökyüzü belli bile olmazdı bazen. Ama bu gece burada farklı bir şey vardı. Sanki gökyüzü, bir şey saklıyormuş gibi. Kötü bir olay olacakmış gibi. Sonra, iki el silah sesi duyuldu.
    Koşarak aşağıya indiğinde, ninesini yerde yatarken gördü. Elinde içki şişesiyle döşekte oturan babası... Her ne kadar gerçekten babası olmasa da, diyordu işte öyle. O anda elini silahına attı,
    -BABA!
    -NE VAR! CEVDET.. Oğlum? Sen mi geldin?
    -Neden vurdun ninemi?
    -Mirasın hepsi sana kalacakmış... Yok öyle şey.
    -Sen onu vurunca artık öyle olacağı kesinleşti.
Silahı kafasına doğrulttum. O kadar sarhoştu ki ne yaptığını anlayamıyordu.
    -BEN YETİMİM!
    -Lan oğlum, babanım ya ben senin!
    -Değilsin!
Adam sendeleye sendeleye ayağa kalktı.
    -BANA YAKLAŞMA!
    -Oğlum..
    -Uzak dur!
Artık Cevdet göz yaşlarını tutamıyordu. Eğer biraz daha ileri gelirse, tetiği çekecekti.
    -Biliyorum...
O anda tetiği çekmişti Cevdet. Babası, biliyorum, demişti. Neyi biliyordu?

-------

   Tüm Şırnak'ın katıldığı cenaze töreninde, herkes gerçeği öğrenmek istiyordu. Cevdet ona doğru yaklaşan kadını gördü. Tanıdık gibi gözüküyordu. Kadın onun omzuna dokundu. 'Başımız sağolsun.' dedi. "Ben Selma, haberi duyunca İstanbul'dan atladım geldim. Birbirlerini vurmuşlar ha?" Cevdet kafasını salladı. "Bu arada benim adım, babannemden geliyor.. Babannem, Selma nine'den." Cevdet kaşlarını çattı. "Selma ninenin torunu musun?"
Uzun uzun sohbet ettiler. Cevdet, İstanbul'daki evi satıp, Selma'nın, kuzeninin yanına yerleşti. Mira'ların evinin karşısına..
      Cevdet'in hikayesi böyle başladı...

 Kardeşler Birbirlerini Korurlar! (KİTAP OLDU!)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin