Yazar aldı kalemi;
Kalede kurulan, geçici, küçük divanın olduğu odaydı Sultan. Tek başına tahtın üzerinde oturuyordu. Babasını onun için yazdığı vaziyeti okudu ve kâğıdı elinde iyice buruşturdu. Bir kadın yüzünden hayatımı mahvettin dedi içinden. Babasına oldukça öfkeliydi bu yüzden.
"Şimdide o kadını korumamı ve benim için tehdit olan Memluklere güvenmemi istiyorsun." Dedi ve devam etti. "Bunu asla yapmayacağım."
Küçüklüğüne gitti Turan Şah. On yaşlarındaydı o zaman. Bir nehrin kenarında küçük kardeşi Hasan ile oyun oynuyordu. Hasan Şecered-dür'ün tek çocuğuydu. Onca düşükten sonra doğurabildiği tek çocuğuydu.
Yedi yaşlarındaydı o zaman Hasan. Kahverengi saçlarını babasından, zümrüt yeşili gözlerini ise annesinden almıştı. Turan Şah kardeşini nasıl sevdiğini düşündü. Kimseyi ömründe bu kadar çok sevmemişti. Onu kaybettiği gün sevme duygusunu da kaybetmişti Turan Şah. Sevmenin ve sevilmenin nasıl bir şey olduğunu bilmiyordu. Kardeşi ile birlikte ölmüştü bunlar.
Küçük Şehzade Hasan ağabeyini kovalarken ayağı kaydı ve nehre doğru hızlı bir şekilde düştü. Turan Şah ağlayarak dereye koştu. Nehir çok şiddetli akıyordu. Sonbahar aylarıydı ve yağan yağmurlar nehrin daha hızlı akmasına sebep olmuştu.
Kardeşi Hasan'a yerden bulduğu çalıları uzattı ama kardeşi onları tutmayı başaramadı.
"Ağabey kurtar beni. Çok korkuyorum."
"Korkma ben seni kurtaracağım Hasan."
"Ağabey beni bırakma. Bırakma! Ne olur."
Bir süre sonra Şehzadenin önce sesi sonra ise bedeni kayboldu nehirde.
Turan şah nehrin kenarında öylece kaldı. Defalarca seslendi kardeşine. Dönmesi için yalvardı. Ama o bir daha gelmedi.
Bir gün sonra bir bataklık kenarında şehzadenin cansız bedeni bulundu. Şecered-dür Hatun oğlunun bedenine sıkıca sarıldı. Feryat figan ağlamaya başladı. Turan Şah ilk defa babasının cariyesini ağlarken görüyordu. Hâlbuki hep gülen biri olmuştu Şecered-dür.
Biraz sonra Şecered-dür başını kaldırdı oğlunun cansız bedeninden. Turan Şah'a bakmaya başladı.
"Sen öldürdün oğlumu." Diye bağırdı ve devam etti. "Kıskandın oğlumu. Annen mi söyledi bunu yapmanı yoksa?" Gözyaşları ve hıçkırıkları kelimeleri yutmasını sağlasa bile o bağırmaya devam ediyordu. "Katil öldürdün oğlumu!"
Sultan Salih oğlunun yanına yaklaştı;
"Bu doğru mu?"
"Baba, hayır."
"Bana baba deme. Ben senin Sultan'ınım."
Şehzade hıçkırarak ağlamaya başladı. Sultan Salih bağırdı.
"Önce ağaları atlatıp nehir kenarına oynamaya gitmişsiniz."
Şehzade burnunu çekti.
"Hasan çok seviyordu orayı ba..."
"Dişe diş, kana kan Sultan'ım. Onunda canını alın." Dedi Şecered-dür.
"O benim tek oğlum. Bunu yapamam. Eğer bir gün başka bir oğlum olursa canını alırım ama yine de elimizde bir kanıt yok oğlumun bunu yaptığına dair." Dedi Sultan.
Doğacak başka bir Şehzade, Turan'ın ölüm emriydi. Ama Allah büyüktü. Melikenin bir daha çocuğu olamadı ve bir erkek evlat veremedi Sultan'a.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
BAYBARS Düşüş (DÜZENLEMEDE)
Ficción históricaSonumuz hikayemizin başladığı yerdi. Yaşlı kadın bana biraz daha yaklaşarak bu seferde; "Mısır'ın ve Suriye'nin en güzel sultanı, kraliçesi" demişti. Artık onu duymazlıktan gelmeye dayanamayarak başımı onun olduğu tarafa çevirmiş, insanın içine işl...