6.Bölüm -''Sevmek Zorunda Bırakıldım,Bunun Acısını Bilemezsiniz.''

75 13 2
                                    

Mavcivert okumalar dilerim :) hemen kısaca bu mavcivertin açıklamasını yapayım. Mavcivert sadece bu kitabı okuyanlara özeldir isteyen kullanabilir Mavcivertin açılımı ''Mavi''ve ''Lacivert''in Birleşimi gibi bir şey olacak bunu ileri ki bölümlerde daha rahat anlayacaksınız. Mavcivert geceler :) Bu arada tekrardan dinlemeniz için müzik bıraktıım :)

''Sen neden geldin?''

Gözlerinde ki kahverenginin derinliğine bakarken ne cevabı vereceğimi düşünüyordum. Soruma soruyla karşılık verilmesinden nefret ederdim. Sahi ben neden gitmiştim o gün ? Onu sevdiğimden veya hoş çocuk olduğundan değil ,Ki zaten buraya gelmeden önce akıllanmıştım ne derler sütten ağzım yanmıştı bir kere. Ve Bu düşüncelere de giremezdim böyle sinir ve pislik bir çocuğa da asla. Çok geçmeden cevabımı verdim

'' Benim oraya gelme nedenim konu bile olamaz ,sen beni neden çağırdın?.''

''ama sen geldin'' sinirlenip ,kollarına bir kaç yumruk atarak

''Ama sen gelmedin !'' aşağıdan gelen ''Eylül !'' çığlığına karşılık ürkmeyle birlikte Kuzey'in gözlerinde ki korkuyu görmemek imkansızdı

''bence geldiğin gibi geri git ufaklık'' derken onu pencereye itiştiriyordum

''geldiğimde burada seni görmemek üzere, babangile selam söyle evladım'' bir yaşlı teyze edasıyla konuştuktan sonra sese doğru gitmek için aşağıya ''Efendim !''diye bağırarak inmiştim. Gelen Selinle Derindi

Selin sinirle ''Kız nerelerdesin sen, ulaşılmıyor telefonuna?'' derken Derin koşarak bana koala gibi sarılmaya başlamıştı ,aynı kuvvetle bende ona sarılırken Selin kıskanmış olacak ki

''Derin birazdan sarılacağım bir Eylül olmayacak.'' Sarılma merasimini aşağı inen Çocuk Bitirdi

''Uzaydan biri gelse yakınıyla bu kadar sarılmaz.'' Derin ve Selin şaşkınlıkla çocuğu süzmeye çalışırken, çocuğun anlattığı şeyler kulağımda yankılanıyordu. Selin ve Derin'e açıklama yapmam gerekiyordu ve Çocuğun yarım kalan hikayesini dinlemem gerekiyordu. Çocuğun Yanına giderek eğildim ve ''onlara bana anlattığını söyleyecek miyiz?'' bana bakan kocaman gözleri kısılıp içten bir tebessümle

''Sen nasıl istersen'' bende cevap olarak tebessüm ettikten sonra

''Oturun kankalarım ben size Kahve yapıp geleyim, sonra anlatmaya başlayım''

________________2 .kısım________________

Çocuk benim bildiğim yere kadar anlatmıştı, Selin gözyaşlarını tutamamış ağlamıştı, Derininse gözleri dolmuştu ve ağlamamak için direniyordu. Sıra bana anlatmadığı yere geldiğinde

''Kaçmak için odadan çıkmayı başarmıştım, Oradan kaçmak çok kolay olmuştu. Tek yapmam gereken Personellerin kullandığı tuvalete girip pencereden çıkmaktı. Koridordan gizli adımlarla ilerlerken etrafta güvenlik kameralarının olmadığını fark etmiştim koridorun sonuna geldiğimde kırmızı ışığın her koridorun sonunda yanıp söndüğünü gördüğümde adımlarımı hızlandırıp personel tuvaletine gelmiştim. Havalandırmadan geçip dışarı vardığımda dışarıyı çok özlediğimi fark ettiğimde Gizli gizli koşar adımlarla oradan çıkmayı başarmıştım. Köşeyi döndüğümde Son gördüğüm yerinde burası olduğunu hatırladığımda gözümde canlanan yerler beni lunaparka getirmişti. Lunaparktan içeri girip Çubuk patates satan amcanın yanına oturup Ailesiyle eğlenen çocukları izliyordum sol tarafımda oluşan burukluğu size nasıl tarif edebilirim bilmiyorum. Kim bilir Benim ailem ne kadar merak etmiştir beni? Ne kadar üzülmüşlerdir.''

Dediğinde kafasını öne eğip gözlerinden akan birkaç damlayı sildikten sonra

''Bunu demeyi çok isterdim, Fakat evin içinde bir huzursuzluk vardı sanki istenmiyormuşum gibiydi, Ben Patatesi çok severim fakat Karnabaharı sevmek zorunda bırakıldım ,Bakın bunun acısını bilemezsiniz. Annem patatesle ilgili bütün yemekleri yapar, Bana sadece koklamasından verir. Bende Ya Karnabahar yerim ya da ıspanak. Onlar çeşit çeşit yemekler yerler, bana ya karnabahar ya ıspanak. İnsan bir süre sonra şükür etmeyi öğreniyor. Yattığım yerden bahsetmek bile istemiyorum, Üvey babam İş için yurt dışına çıkarken bizi çiftliğine bırakırdı, Annemse Ahırda Samanların üstünde yatırırdı, bunu gidip onunla konuştuğumda her seferinde

 ''Oğlum Atların yalnız yatmasına nasıl gönlün dayanıyor, Yazık değil mi atlara? Seni çok özlemişler'' diyerek kapatıyordu konuyu. Tekrardan soramıyordum

''Anne bende çok özledim seni, Yazık değil mi bana senin gönlün nasıl dayanıyor benimle yatmamaya?'' diye. Aslına bakarsanız o gün Beni Lunaparka götürmek istediklerinde oldukça şaşırmıştım, Bir oyuncak bile almıyor.

''sen büyük adam olacaksın, Büyük adamlar oyuncaklarla oynamazlar''

diyerek konuyu kestirip atıyorlardı. Her neyse Lunaparktan çıktıktan sonra insanların tuhaf bakışlarıyla yüzleşiyordum, bu durum sinirlerimi bozmaya başladığında bir banka geçip oturmuştum, yanına oturduğum adama dönüp

''İyi günler Amca rahatsız ediyorum ama ben de bir şey mi var?'' kafasını bana çevirdiğinde bana değil gözlerini tek bir yere sabitlemiş

''Senin annen ve baban yok mu çocuk?'' dediğinde karşılaştığım soruyla duraksadım. Benim annem veya babam var mıydı?

''Bilmiyorum'' diyerek soruyu cevapladım. Amca tebessüm edip elinden tutmamı söylediğinde çekinmiştim.

''Biliyorum şuan bana güvenmiyorsun, Ama istersen Aileni sorduğumda cevabın ''Biliyorum'' olana kadar bana yardım et. Gördüğün gibi Benim Dünyaya bakan gözlerim kapalı. Göremiyorum ve bazı işlerimi yapamıyorum. Bana yardım etmeni çok isterim. Sokakta kalırsan Çok kötü şeyler yaşayabilirsin.''

Amcanın elinden tutup onunla beraber gitmeye karar vermiştim fakat onunla kalıp kalmayacağım şüpheliydi. Evlerinin önüne geldiğimde İçeri adım atıp şirin küçük bir evde yaşadığını ve sahiden yardıma ihtiyacı olduğunu fark etmiştim, Salih dedeyle yaşayalı 2,3 hafta geçmişti Artık onun Evini temizlemeye, ona yemek hazırlamaya alışmıştım. Yemek diyorum ama Öyle büyük yemekler değil, bir gün sebzeli makarna bir gün yoğurtlu makarna bazı günler ise balık tutmaya gidiyor balık yapıyorduk.

Bir gün değişik bir menü olsun diye domatesli makarna yapmaya karar vermiştim, Malzemeler tamam sayılırdı Domates dışında, Dede emekli maaşı ile geçiniyordu. Eski denizcilerdendi. Yanaklarını sıkıp

''Ben Hemen Geleceğim dedeciğim, Domates almaya manava gidiyorum'' diyerek evden çıkmıştım Ara sokaklardan geçerken meydana gelmiştim İsmail amcaya

''Günaydın İsmail amca'' gülümseyip ''5 Tane domates verir misin ?'' dedim çünkü henüz kilo gram konularına bilmiyorum İsmail amca bir gün

''bu iş böyle olmayacak sana bozuk para öğretelim'' dediğinde

 ''Bozuk deme onlara İsmail amca, Demirler ama kırılırlar sen Demir para de '' dediğimde gülüp bana demir paraları öğretmişti. Torbayı alıp çıktığımda geldiğim gibi ara sokaklardan eve gitmek için köşeyi döndüğümde takip ediliyor hissi almıştım durup Salih amcanın aldığı ayakkabıların bağcığını bağlamak için eğildiğimde iki takım elbiseli adamın beni izlediğini fark etmiştim. önemsemeyip karşıya geçeceğim sırada önümde büyük bir araba durdu ve ellerim ve ayaklarımdan tutmuşlardı taşıdığım domatesler yerlere saçılırken en son hatırladığım dönen ve bulanıklaşan gökyüzüydü. Gözlerimi açtığımda tekrardan hastane gibi bir yerdeydim fakat bu sefer ne doktor vardı ne de hemşireler .Tek odalı bir yerdeydim ellerim ve kollarım bağlı değildi buna sevinmeliydim bilmiyorum kalktığımda pencereye ilerledim dışarı oldukça güzeldi, kapıya ilerleyip açtığımda gördüğüm manzara karşısında titremeye başladım.''

Umut VadesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin