|İki|

9.4K 292 12
                                    

Multi;Behran
Qurbana çaven te, delalamın

(kurban olurum gözlerine, güzelim)

Annemin beni yukarıya doğru iteklemesiyle saate baktım. 9.17, neredeyse yarım saatim vardı ve hazırlanmam gerekiyordu.
"Kızım gönlüm hiç razı değil bu işe, haberin olsun." Ah be annem, çekecek çilem varmış. "Biliyorum annem, ağabeyim için bunu yapmak zorundayım." derin bir iç çekip başını salladı, yapacak bir şeyimiz yoktu.  Beni yatağa oturttu ve dolaptan elbiselerimi önüme koydu. "Kızım bunlar biraz kısa değil mi?".
Bedirxan düşünsün! , bir kere sözleniyorum -her ne kadar istemesem de- en güzel şekilde hazırlanmalıyım.

Dolabımdan kalın askılı, göğüs dekolteli iki ayrı parça gibi görünen siyah elbisemi çıkardım.
"Kızım benden söylemesi kocan daha ilk günden kızacak".
"Giyim konusunda işimiz var desene" diye söylendim. Annemde arkasından bir kutu çıkardı. Açtığımda altın sarısı stilettolarla karşılaşmıştım. En sevdiklerim!

"teşekkürler anne, mükemmel olacağım".
Makyaj aynasının önüne oturup makyaj yapmaya başlamıştım. Hazırdım. Bedirxan için.

Bedirxan Rişvanoğlu

Annem çoktan çiçeği, çikolatayı almış kapıda söylenmeye başlamıştı. Son olarak saatimi de takıp merdivenlere koştum.

"Geldim daye geldim". (anne)

"Oğul ağaç ettiniz beni burada, seni anlıyorum da Behran nerede kaldı" tam söylenmeye başlamışken, Behran yanımıza gelmişti. Elimi omzuna koyup heyecanla konuştum.
"Allah şahidim olsun çok heyecanlıyım ulan".
Sadece tebessüm etmişti, tam bir şey söyleyecektim ki babam kornaya basmaya başladı. "De haydi"

Mizgin Asken

Ağabeyim balkondan geldiklerini görünce sıraya dizilmiştik bile. En önde babaannem, babam, annem,ağabeyim ve en sonda da ben.

İçeri girdiler,  selamlaşma faslı başlamıştı. Önde olmak üzere babaannesi Zozan, babası Deran, annesi Tiroj,  kardeşi Dilok, Behran ve son olarak da Bedirxan olarak düşündüğüm adam girdi.

Şaşırmıştım, en az Behran kadar yakışıklıydı. Geniş omuzları, bir doksana yakın boyu, kavruk teni.
Bedirxan'ı süzmeyi bitirdiğimde önüme uzatılan ele baktım, herkes gülüyordu Bedirxan'ı izlediğim için. Utanarak elini öptüm.

"Bi xer hati Zozan babaanne". Babaanne diye hitap edince herkes gülümsemişti.
"Hoş bulduk güzel gelinim". Sırayla büyüklerin ellerini öptükten sonra, Behran karşıma gelmişti.
" Göz kamaştırıyorsun ,amojin" (yenge) deyip elimi sıkmıştı. Hala yenge demesinden çıkamazken, Bedirxan'a elimi uzattım, alaylı bir gülümseme takınmıştı.

Yanlış bir şey mi yapmıştım?. Kafasını aşağıya doğru eğip başımdan tutarak sertçe alnımı  öpmüştü. Çekilmeden kulağıma
"Bu halin nedir Zeramın?. Beni katil edeceksin "
Uzattığı çiçeği ve çikolatayı alıp Behran'a baktığımda elini sıktığını gördüm.

Herkes yerleştikten sonra Dilok ve ben kahve yapmaya gitmiştik.
"Amojin kahvenin içine bir şey koyarsan vallahide ağabeyim seni bitirir.".
"Beni almadan önce düşünecekti".
Korkuyordum fakat insanların içinde ne yapabilirdi?
Tuz, karabiber, bolca pul biber ve bir tatlı kaşığı sirke koymuştum. İçeri doğru ilerlerken
Diloğun "Allah sonumuzu hayır etsin" dediğini duymuştum. Amin Dilok amin.

Sırasıyla kahveleri dağıtırken göğüs dekoltemin açılmasından rahatsız olmuştum. Behran'a kahvesini verirken yüzüne bile bakmadım. Ama Allah biliyordu ya hala buruktu içim. Sıra Bedirxan'a geldiğinde ilk önce göğsüme sonrada kızgın mavileriyle, mavilerime baktı, şirince gülümseyip yerime geçtim.

Gözüm Bedirxandaydı kahveyi içerken yüzünü merak ediyordum. Gözlerimin içine bakarak tek yudumda içti.
Ah hadi be adam kahve sıcaktı!Tebessüm edip başımı yere eğdim.

Kahveler içildikten sonra  Deran amca konuya girmişti. "Allah'ı emri Peygamber'in kavli ile, kızınız Mizgin'i oğlumuz Bedirxan'a istiyoruz". "Verdik gitti! Haydi yüzükleri takalım"

İkimiz de salonun ortasına geçmiştik. Babaannem yüzüklerimizi taktı. Zozan babaanne ise kurdeleyi keserken
"Bedirxan bundan sonra gelinimi üzmeyesin, yoksa karşında beni bulursun. Haydi hayırlı olsun".  Herkes tekrar yerine oturup düğün ve kına tarihlerini tartışırken kendimi dışarı atmıştım.

Sözlenmiştim. Omuzlarım bu yükü kaldırabilir miydi?.
Oysa ki daha 22 yaşındayım. Duyduğum ayak sesleriyle yanıma baktım, Bedirxan gelmişti. Ne bekliyordum Behran'ın gelmesini mi o çoktan tercihini yapmıştı. "Senin benim karım olacaksın, bu kıyafet nedir Mizgin?"

"Karın olacaksam olacağım Bedirxan, ama ben böyle giyiniyorum".
Yürek mi yemiştim?.
"Ulan ne demek ben böyle giyiniyorum ne demek"
sesini gittikçe yükseltiyordu.
"Göğüslerin ortada anasını satayım!" eliyle göğsüme hafifçe vurarak gösterdi. Utançtan yerin dibine girmiştim. Bu sefer bacaklarımı gösterip,
"Anladım sütun gibi bacakların var, ama unutma ki bu bacaklar bu saatten sonra sadece bana gösterilecek, işte o kadar!"

"Haddini aşıyorsun Bedirxan, dokunamazsın bana"
kocam olacak olması bana dokunma hakkını mı verirdi belki evet, ama sevmiyordum onu!
"Sen daha dokunma ne demek görmemişsin Zeramın" dudaklarıma yaklaşıyordu milim kala geri çekilip tekrar konuşmaya başladı. Hiç susmaz mıydı bu adam yahu!

" Yarın kına gecen, üç gün sonrada düğünümüz var Mizgin. Yarın sabah gelirim beraber alışverişe gideriz". Gözlerimi  açabildiğim kadar açtım. Ne demek üç gün sonra düğün?. Kafayı yiyecektim, tam eve tekrar giriyordum ki Bedirxan tarafından ona doğru çekildim ve göğsüne yapıştım. On santim topuklularımla bir seksen olmama rağmen, hala bu adamın göğsündeydim.

"Senin boyun kaç be adam!". Onun hakkında bir şeyi merak ettiğim için hafif sırıtarak "Bir doksan".
Gözlerim yerinden fırlayacakmış gibi açıldı.

"Qurbana çaven te, delalamın " ve sanırım kalbimde yerinden fırlayacaktı.

ZERAMINHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin