-Kaç kez konuştuk? Okula gitmek zorundasın!
-Anne?
-Kes!Soo sırtından itilerek kapının dışına kondu... aynı şeyleri her sabah yaşamaktan bıkmıştı, gözünden bir damla yaş süzüldü ama hemen siliverdi...
Kapıdan çıkar çıkmaz etrafa bakındı, "penguen" adını koyduğu köpeğini aradı. Köpek geldi ve kuyruğunu salladı. Ama soo başını okşamadan gitti. Onu balkondan gören annesi bir gariplik olduğunu sezmişti...
Soo okulda sevilir ama hiç arkadaşı yoktur. Utangaçtır çünkü. Ve kimseye söyleyemediği kendisinin de pek ciddiye almadığı bir sorunu var; halisünasyon ve titreme nöbeti. Sadece depresyondan olduğunu düşünüyor. Dersleri takmaz ama notları iyidir. Sesi ve yazı kabiliyeti çok yüksek ama kimsenin haberi yok. Çünkü dediğim gibi hiç konuşmaz...
Okula yaklaştığında gözlüklerini taktı. Arkadaşları (!) Yanına geldi . Ama sevgilerinin yapmacık olduğunu biliyor. Onlara selam deyip gitti sadece arkadan söylenen bir kaç şeyi duyabildi:
-Kendini bir halt sanıyor
-Yakında havası söner
Duymazlıktan gelip okula girdi.Öğle yemeği sırasına girdi yemeğini alıp parayı vermek üzere cebine uzandı ama parasının olmadığını o anda hatırladı . Arkadan çabuk ol diye terslemeler geldi. Bir el cebini karıştırdı
- Burada bir şey yok( gülüşmeler)
-Birisi şu zavallıya yemek alsın(kahkahalar)
Soo yemeğini bırakıp tuvalete yürüdü , başı dönüyordu. Klozetin üzerine oturdu dişleri kendiliğinden sıkılmaya başladı, kendini iyice sıktığı bir anda vücudu kendini bıraktı ve gözleri gitti. Her taraf kapkaranlık bir ses var erkek sesi... soo o yöne doğru gidiyor ama karanlıktan başka bir şey yok, ses şöyle diyor" okuldan sonraki ikinci sokakta bekliyor olacağım gel ve mutluluğun tek formülünü al benden....)
Soo bir anda ter su içinde gözünü açtı . Kabinden çıktı elini yüzünü yıkadı. Ve karar verdi mutluluğu için o sokağa gidecek...