Basit cümleler kurmaktan korkan bir adam yarıda kalan noktalama işaretleriyle bir sonraki hikayenin belirsizliğini düşünmekte ve bununla birlikte karanlığın ışığını ayrıca günün ilk saatlerinde duyamadığı gürültünün inadına ,suskunluğunu seviyordu. Elinde kalan son kağıdı biraz karalamak için beklediği hayatını ,son damlasına kadar sıkılarak yaşıyor ve anlamsızlıklar içinde bir adım bile atamamanın verdiği huzursuzluğu cebinde daha ne kadar taşıyabileceğini merakla bekliyordu. Kelimelerin bir sonrakini peşi sıra getirdiği uzun sözcüklerden oluşmaya yüz tutmuş ama her an yükleminin değişme olasılığının gayet yüksek olduğu uzun cümleler kurmaktan korkmuyor, aksine topukları yüksek bir ayakkabı giyen , kırmızı elbisesinin etekleri yerdeki tozları zeminden ayırmak için çabalayan bir kadın kadar kısa paragraflar onu dehşete düşürüyordu.
Merdivenleri ağır ağır çıkarken elindeki poşetlerin içinde bir insan ölüsü varmışçasına ondan uzak ve yorulmuş bir durumda görünüyordu. Yüzündeki belirgin sabitlik ona ait olmayan , en sert kayadan yapılmış bir maskeye benziyordu. İkinci katın son basamaklarını çıkarken sanki çeyrek adımlar eşliğinde , onu zorlarmışçasına oraya getiren zorba bir gücün acımasızlığına karşı koymaya çalışıyordu. Kapıyı çaldı. Sadece bir kere vurduğu kapının ardından ses gelmedi. İki kez daha vurdu. Gözlerinin içinde bir okyanusun en ortasında çaresiz kalmış fakat kurtulmak için günlerce çabalayan bir adamın , son umutlarını da yitirdiği zaman intihar etme fikrine kendini odakladığı bir kararlılık görünmekteydi. Paltosunun cebinde anahtarı aramaya başladı. En derinlere inmesine rağmen ayaklarının altındaki paspasa sanki bir umut beklercesine eğildi. Altındaki anahtarı bulmuş olmasına karşın içindeki mutsuzluğu paspasın altına yerleştirmemişti.