Poyraz gözlerinden akan yaşla Yosun'un arka cebindeki hançere uzandı, bunu burada sonlandıracaktı. Hançeri tuttuğu eli titriyordu. Bunu yapamayacağını düşündü, ister istemez. Yavaşça çekti kollarını kardeşinin bedeninden. Bir nefes kadar yakın duran bu kardeşler ilk defa böylesine hissediyordu. Biri korkuyu tüm iliklerine kadar hissederken diğeri veda gözyaşlarıyla pişmanlıklarıyla yıkıyordu kendisini. İki kardeş gözyaşları içerisinde birbirlerinin yüzünü baktı. Yosun zor da olsa gözyaşlarıyla gülümsedi, ağabeyine vedasını gülümseyerek yapmak istiyordu.
Poyraz elindeki hançere aldırmadan kardeşinin omuzlarından kavradı. Yosun şaşırarak başını kaldırınca gözyaşları yanaklarından çenesine doğru süzüldü. Gözyaşlarının kalbine kadar aktığına yemin edebilirdi. Poyraz bu kadar güzel bir kız kardeşe sahip olduğu için şanslı hissediyordu kendisini. Sonuçta kavga etmeden vedalaşacaktı onunla.
"Geleceği düşündüm sebepsizce" dedi Poyraz gülümseyerek. "Belki de bir iki çocuğun daha olur. İkisi kız olsa ne kadar güzel olurdu. Sana benzerdi ikisi de."
Yosun'un ağlamaktan çenesi titriyordu. Ağabeyinin bu dediklerinden sonra daha fazla gözyaşlarına boğuldu. Gelecek... Gelecek demişti ona. Onun asla bir geleceği olmayacaktı. Bugün ölecek olan kendisiydi. İki kızının olmasını çok isterdi. Hep üç çocuğu olsun istemişti, nedenini kendisi bile bilmiyordu. Böylesine bencilce bir istekte bulunmuştu hep. Söyleyebileceği bir şey yoktu, ellerini yumruk yaptı. Vaktin gelip gelmediğini merak etti. Kendi ölüm vaktinin geldiğini hissediyordu. Pencerenin dışından günün ilk ışığı yansırken Poyraz'ın yüzü aydınlandı. Gözyaşlarıyla yıkanan bu yüzü özleyecekti. Ölüm dediği o dipsiz kuyuda acaba hisler var mıydı? Bu saçma düşünceye kapıldı ister istemez. Biraz duygulu bir yer olmasını diledi.
Yosun bu binanın içerisinde tıkılı kaldıklarından beri ne kadar vakit geçtiğini, ne kadardır burada olduklarını düşündü. Hiçbir fikri yoktu. Ağabeyi bu binadan sağ olarak çıktığında hayata karşı dimdik durmasını istiyordu. İlk başlarda Atlas'ın ona kızacağını, öfkeleneceğini biliyordu. Zamanla alışırdı o da ölümüne.
Poyraz soğukkanlılığını topladı, her şeyi kenara bırakarak hançere baktı. Dudaklarını sıkı sıkıya kapatmıştı. Yosun Poyraz'ın soğuk gözlerini yakaladı o an. Demek vakti gelmişti. Vücudunun her parçası bu andan kaçmak istiyordu ama yerinde kaldı. İki kardeşinin gözleri buluştuğunda Yosun beyninden vurulmuşa döndü. Önceleri içi ısınsa da tüm kalbini buz kapladı. Kalbi nedense buz gibiydi. Sanki birisi ya da birileri kalbine soğuk hava üflüyordu. Bakışlarını başka yöne çevirmeliydi ama yapamadı. Poyraz'ın bakışlarına kilitlenmişti adeta. Poyraz soğuk bakışları altında gülümsedi. Ardından dudakları memnuniyetsizlikle kıvrıldı. Gözlerini kapattı Yosun. Uzun zaman sonra ölüme boyun eğiyordu. Son kez Poyraz'a bir şey demek isterdi ama kelimeler dilinin ucuna gelmiyordu nedense. Kalbindeki karanlığı hissedebiliyordu. Sadece gölgesini hissettiği bir karanlıktı bu. Ağabeyinin gölgelerine şükretti bir kere daha. Sakinleştiriyordu onu.
Gülümsedi, Poyraz içten bir şekilde gülümsedi. Kardeşinin gözleri kapalıyken bunu yapmak daha kolay olacaktı. Hançeri tuttuğu elini hava kaldırdı. Yosun inleme sesiyle gözlerini aniden açtı. Gördüğü şey karşısında beyninden vurulmuştu. Poyraz elindeki hançeri kendi kalbine sokmuştu. Poyraz zorlukla gülümsedi. Parşömende yazılanları düşündü. İçten içe kahkaha atıyordu yazılanlara karşı Poyraz. Kendi kardeşimi öldürmek mi? Siktirsinler ordan! Yosun korkusunu gizleyemiyordu, ağabeyinin onu öldürmesi gerekiyordu, kendisini değil.
"Beni öldürmeliydin!" dedi Yosun bağırarak. "Beni öldürmeliydin seni salak! Kendini değil..."
Yosun ağlayarak Poyraz'ın kalbine soktuğu hançeri çıkarmaya çalışıyordu. Poyraz ise iki eliyle kavradığı hançerin oradan çıkmaması için kendince büyük bir çaba gösteriyordu. İki kardeş dizlerinin üzerine çöktü. Yere damlayan kan damlalarının sesi geliyordu Yosun'un kulağına. Bu şekilde olmamalıydı. Poyraz'ın kendince çabası Yosun'un gücünden baskın çıkmıştı. Yosun Poyraz'ın omzuna vurduğu yumruklarıyla ağlayışları eşlik ediyordu. Ağlayışları odanın içerisinde kulakları rahatsız edecek şekilde yankılanıyordu. Ağabeyinin ölümüne alışamayacaktı, gölgelerinin artık yanında olmamasına alışamayacaktı. Poyraz gözlerindeki ışığı yavaşça kaybediyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gölge
VampirSiz hiç kendi gölgenizden kaçarken, başkasının gölgesine basıp yere düştünüz mü? Ben düştüm, hemde defalarca...