Kelimelerin yetmeyeceği, duyguların önemsiz olduğu bir bölümle karşınızdayım. Bu bölüm benim için fazla önemli. Nedeni bende kalsın... Ama şunu bilin çooo...ook fazla önemli. Ve bu bölüm kitaptaki en uzun bölüm olacak. Seveceğiniz ve sıkılmayacağınız bir bölüm yazmaya çalıştım. Bu bölüm için bir müzik seçmedim. İstediğinizin dinleyin ama ben Gripin-Sen Gidiyorsun dinleyerek yazdım. Şimdi ruhunuzu serbest bırakın, müziğin ve acının içinizi kuşatmasına izin verin. Bu bölümüde benim için fazla özel olan Emre'ye ithaf etmek istiyorum. Emre, bu bölüm sana :") Ruhum sizinle, kendinize iyi bakın. Hoşçakalın!
∞∞∞
"Karanlığın içinden geldim.
Sana taptım da geldim,
Ve evet siz kutsal kadın;
Siz ki asla kutsal olduğunuzu unutmayın!"Her zaman ki gibi o bembeyaz elleriyle, çiçek desenli elbisesiyle ve yasemin kokulu uzun saçlarıyla bana yaklaşıyordu. Soluk yüzünde hiçbir zaman gülümsemesi eksik olmazdı. O hayatımda gördüğüm en güçlü kadındı. Herşeye rağmen gülümser ve gözyaşlarını dışına dökeceğine içine akıtırdı hep. O benim-di.
İyice bana yaklaştı ve mis gibi kokan elbisesini düzeltip yanıma çöktü. Bembeyaz ellerini omzuma doğru yaklaştırıp beni kucağına oturtup, bir erkeğe göre uzun olan saçlarımla oynamaya başladı. O zamanlar ki küçücük bedenim onun kucağında fazlasıyla kaybolmuştu. Kokusunu sanki son defa koklarmış gibi içime çektim ve küçücük avuçlarımı yanaklarına sürttüm. Bakışları diğerki günlere göre sönüktü, babama bakarken gözleri her zaman gülerdi ama o gittiğinden beri sanki herşey boşmuş gibi sönüktü bakışları.
"Anne, neden mutsuzsun? Yoksa ben yaramazlık yapıp üzdüm mü seni?"
Kafasını bana çevirdi ve babam gittiğinden beri ilk defa gözlerinin içi güldü. Hissettim. Sadece hissettim o an. Mutlu ve şaşkın olduğu o kadar belliydi ki bu cümleden sonra...
"Emre, oğlum nerden çıkardın şimdi bunu? Ben mutluyum. Mutluluğum şuan kucağımda. Sen olduğun sürece ben hep mutluyum."
Mutluluk... O an o kadar uzaktı ki bizden o an sadece bu yalana inanmak istedim. Küçüktüm o zamanlar fakat fazlasıyla olgundum. Yaşıtlarımın tek derdi oyun olurdu. Benim ise 5-6 yaşındaki çocuğun taşıyamayacağı kadar sorumluluğum ve derdim olurdu.
Annemin kucağında ki bedenimi dikleştirdim ve ona kocaman sarıldım. Onunda elleri belime sarılınca kafamı boynuna gömdüm. Titrediğini o an farkettim. Kafamı geri çektim. Yüzüne baktığımda ağlıyordu. Benim annem ağlıyordu. Gözlerim dolduğunda kucağından indim ve hızlı hareketlerle gözlerimi sildim.
"Neden ağlıyorsun anne? Korkuyorsun sen. Neden mutlu değilsin? Babam gittiğinden beri hep mutsuzsun. Seni mutlu edemediğim için özür dilerim anne."
Gözlerinden kısa bir anlığına gurur geçmişti sanki. O kadar kısa bir andı ki doğruluğuna emin olamadım. Gözlerini sildi ve ayağa kalkıp yanıma geldi. Boyum ona göre fazla kısa olduğu için kafamı yukarı kaldırdım. Elbisesini düzeltip ellerimi tuttu ve önümde diz çöktü.
"Emre... Oğlum. Ben mutluyum. Senin ellerini tutarken nasıl mutlu olmayayım? Ama bazende ağlıyorum. Bunlar çok normal oğlum. Ama sen şimdi söz ver. Eğer bana birşey olursa sen hep mutlu olacaksın. Hep güleceksin ve kendi ayaklarının üstünde duracaksın."
Birşey dememe izin vermeden ellerimi bıraktı ve tam arkasını dönerken kapıda birkaç tane adam belirdi. Ellerinde silah vardı ve siyah takım elbise giymişlerdi. Annemin yüzü hem korku doluydu hemde endişe. Sanki böyle birşey olacağını biliyor gibiydi. Yüzünü bana doğru döndü. O yüzünün halini gördüğümde gözlerimdeki yaşları serbest bıraktım ve hıçkıra hıçkıra ağladım. Neler olacağını biliyordum. Annem yüzüne ufak bir tebessüm kondurdu ve "ben seni hep bekliyor olacağım, Emre. Dediklerimi unutma." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
HİSSİYET
Fiksi Remajaİnsanlar tarafından sessiz ve sakin kişiliği ile tanınırken aslında güçlü ve bir o kadar da intikam peşinde koşan bir adamdı. Karanlık ruhuna gelen tek iyi şeydi. Karanlıkla beslenen bir ruh, ne kadar güvenilir olabilirdi ki? Tek huzuru karanlık, gü...