Mira Eskiden en iyi yaptığı şeyi -ağlamayı- bile yapamıyordu artık. Üzülüyordu ,kahroluyordu. Ancak gözlerinden yaşlar dökülmüyordu. Ruhu kavruluyordu, ama dışarı hiçbir şey belli edemiyordu. Hoş, etse de ne olacaktı ki ? Onu umursayan sadece bir annesi vardı . Onu da üzmemek için elinden geleni yapıyordu. Abisi onu yok sayıyordu, sanki doğmuş olması bile hataydı. Babası ise bir kaç yıl önce trafik kazasında sarhoş bir kaç it kopuk yüzünden ölmüştü. Baba eksikliğini abisiyle gidermek isterken babasının ölümünden sonra abisi iyice sırt dönmüştü kendisine. Kendiside arkadaşlarına sırt dönmüştü bu olaylarla. Kendi başınaydı, yalnızdı. Annesi Elvan ise hem oğlunun hem kızının çöküşünün farkındaydı ancak elinden bir şey gelmemesiyle kahroluyordu. Uras ise yani Mira'nın abisi babasının intikamıyla yanıp tutuşuyordu. Babasını öldürenler biraz parayla bu işten sıyrılmışlardı. Babasının intikamını alıcaktı, bu yolda ölmeyi bile göze alıyordu. Ruhu ölmüş gibiydi zaten. Annesiyle kardeşinden başka kimsesi yoktu. Ancak onlarada sevgisini gösteremiyordu. En doğrusunun bu olduğunu düşünüyordu. Ama ne kardeşinin ne annesinin ne de kendinin hislerinin farkındaydı. Bütün aile bir arada aynı zamanda bir o kadar kendine uzaktı.